Spoiler içeriyor
İnsanlar bu kitabı ne yönden rahatsız edici buluyor anlamıyorum. Böylesine nadide el yazmaları ortaya konduğu ve hâlâ daha var olduğu için minnettar olmalıyız. Her neyse, bu kitap için iki adet yazı hazırladım, ilki ve daha yüzeysel olanı ile karşınızdayım. İkincisini…devamıİnsanlar bu kitabı ne yönden rahatsız edici buluyor anlamıyorum. Böylesine nadide el yazmaları ortaya konduğu ve hâlâ daha var olduğu için minnettar olmalıyız. Her neyse, bu kitap için iki adet yazı hazırladım, ilki ve daha yüzeysel olanı ile karşınızdayım. İkincisini ise yorumlara bırakacağım. Keyifli okumalar.
"Satyricon" bugün iki özelliği ile ünlüdür:
1. (Tartışmasız bir şekilde) tarihteki ilk roman oluşu ve,
2. "Müstehçen" bir kitap oluşu ile.
Ne yazık ki, orijinali çok daha uzun olan bu çalışmanın sadece 141 bölümü günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. Ancak sadece bu bölümlerle bile son derece zorlayıcı bir okuma olma özelliği taşımaktadır. 1. yüzyılda, Nero döneminde yazılan Satyricon, ondan önce ortaya konmuş hiçbir yazılı esere benzememektedir. (Belki de bu kitap hakkında fikir yürütmenin en iyi yolu, ona küçük bir nesir macerası gözüyle bakmaktır.)
Ana karakterimiz İthaka kralı yerine, eski gladyatör (ve şu anki "alçak" olarak kabul edilen) Encolpius'tur. Kendisi, 10 yıllık bir savaştan sonra sadık eşine ve evine dönmek yerine, bedava yemek bulmak, emekli avcıları dolandırmak ve (en önemlisi) işine geri dönebilmek için erektil işlevsizliğini düzeltmekle ilgilenmektedir. Homeros'un tarzına pek de benzemiyor değil mi? Fakat öyle hemen vazgeçmeyin, kitapta inanılmaz komik olaylar da yaşanmakta. Aristophanes, Menander, Terence ve Plautus gibi yazarları komik buluyorsanız şayet, doğru yerdesiniz demektir. Şuna bir bakın (Türkçe çevirisi elimde mevcut değil maalesef, ancak merak eden olursa hemen çevirebilirim):
"Tryphaena’s cohorts, spurred on by the hysterical screaming of her maids, prepared to attack us with their bare hands. Only the pilot remained aloof, cursing the whole fracas as the lunatic work of a mob of perverts and threatening to abandon his post unless we stopped immediately. Even this dire threat, however, failed to quench our martial ardor...[s]uddenly, however, our gallant Giton turned the edge of his razor against his own manhood, threatening at one fell blow to lop away that root of all our troubles. Tryphaena, overcome with horror, cast all pretense aside and rushed forward to prevent the consummation of such a catastrophe.”
"Sapıklar çetesinin çılgın bir çalışması", bu kitap için hiç de fena bir alt başlık olmazdı. Encolpius ve Giton, Eumolpus adında, kendiyle ilgili sürekli olarak böbürlenen bir şairin yanına düşerler. Eumolpus (okuyucuyu eğlendirmek adına) korkunç görünmektedir. İşte karşınızda bu beyefendinin şiirsel patlamalarından birine tipik bir yanıt:
"At this moment, several of the people who were strolling about the gallery greeted Eumolpus’ epic effusion with a volley of stones. Eumolpus, clearly no stranger to these tributes of his talent, wrapped his head in his robes and dashed from the temple. Fearing they might accuse me of being a poet too, I raced after him and caught him at the shore. “Look here,” I said, “can’t you rid yourself of this loathsome disease? I’ve been with you for less than two hours, but in all this time you’ve talked more like a Homer than a man. No wonder people pelt you with stones. In fact, I’m going to fill my pockets with stones right now, and every time you start spouting, I’ll bloody your head for you.”
Hayatınızda bir kez olsun Homer veya Virgil okuduysanız şayet, buradaki komedi gittikçe daha da komik bir hâle gelmektedir. Çünkü hikayeyi bu kadar aptalca yapan asıl şey, karakterlerin kendi saçma ve sefil sorunlarını, destansı kahramanlarınkiler ile karşılaştırmalarıdır. Spesifik olarak Odyssey ile aralarında bir dizi paralellik bulunmaktadır. Örneğin, Encolpius bir noktada kendisine Polyaenos demekte; Poseidon'un Odysseus'a dayattığı denemelerle kendi "kaldıramama" sorununu karşılaştırmakta; ve artık bir noktada Giton, tıpkı Odysseus'un koçun karnına yapışması gibi bir yatağın altına yapışıp kalmaktadır. Hikayenin merkezinde yer alan bu aşağılık alçaklar grubu, böylelikle kendilerini ve gülünç tecrübelerini kahramanca terimlerle aktarmaktadırlar, ki ben bu durumu müthiş derecede komik buldum.
Bu kitap, komedinin yanı sıra, birinci yüzyılda Roma yaşamının orta yerine düşen objektif bir bakış olarak da değerlendirilmelidir. Antik çağlardan kalma çok az kitap, diğer insanlar için yaşamın ne anlama geldiğini gerçek anlamda inceler. Satyricon, komik de olsa, okuyucusuna erken dönem Roma imparatorluğu'nda yaşamanın nasıl bir deneyim olduğuna dair açıklayıcı bir bakış sunmaktadır. Kendisi, bugüne kadar okuduğum en iyi Augustan dönemi sonrası Roma eseri ve en iyi Roma yazılarından biridir. İçtenlikle tavsiye ederim.