Avustralya'lı yazar, eleştirmen ve gazeteci Clive James, anılarını anlattığı, "Falling Towards England" kitabında, gençlik yıllarında bir kız arkadaşıyla buluşmak için hazırlıksız bir şekilde Floransa'ya yaptığı seyahati bizlere aktarıyor. Görünen o ki, kız arkadaşı, aralarındaki dil engeli yüzünden derin bir hayal…devamıAvustralya'lı yazar, eleştirmen ve gazeteci Clive James, anılarını anlattığı, "Falling Towards England" kitabında, gençlik yıllarında bir kız arkadaşıyla buluşmak için hazırlıksız bir şekilde Floransa'ya yaptığı seyahati bizlere aktarıyor. Görünen o ki, kız arkadaşı, aralarındaki dil engeli yüzünden derin bir hayal kırıklığı yaşayan James'e daha sonra kaderlerini değiştirecek bir müdahalede bulunmuş:
"Aynı gece, Françoise yanımda oturup Dante'nin bir cildinden "Cehennem"in birkaç satırını yorumlayarak bana dilin nasıl işlediğini göstermeye başladı. "Per me si va tra la perduta gente." Benim aracılığımla kayıp insanların aralarından geçersiniz... Her ne kadar kalpleri acıtan bir dize de olsa, ortasında "tra la" diyordunuz ve bu bir tür müzikti."
James, öğretmeni konusunda oldukça şanslıdır çünkü 'Françoise', James'in Prue Shaw için kullandığı bir takma isimdir. Prue Shaw şu anda İngilizce çalışmalar yapan en ünlü "Dantista", yani Dante uzmanıdır. Aynı zamanda uzun yıllar boyunca James'in eşi olmuştur ve James de bu kitabı ona adamıştır. Dolayısıyla James'in daha önceki eserlerini okuyanlar, Dante çevirisinin onun için ömürlük bir çalışma olduğunu bilirler. Gerçekten de 2019'da ölmeden önce bitirdiği son büyük eser budur. Dante'yi daha önce birkaç kez okumuş ve çalışmış olsam da (yaklaşık 13 ders ve 7 çeviri sonrasında), James'in şiirlerinin bir hayranı olarak bir sefer de onun gözünden bakmayı istedim. Bu yüzden bu yazım, bir dil bilimci olarak, Dante'nin James'in çevirisi üzerine incelemesi olacak. Hemen ardından ise görüşlerimi belirttiğim bir kısım bıraktım. İlgileniyorsanız şayet, bir göz atmanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
Dante, spesifik olarak "Cehennem"indeki canlı imgelemleri dışında, şiirinin güzelliği bakımından da saygı görmektedir. Bu güzelliği başka bir dilde yeniden yaratmak oldukça zor bir iştir. Fakat James bu konuda Dante'nin "terza rima"sını uyaklı dörtlüklere dönüştürmek gibi mantıklı bir seçim yapmıştır. Çünkü, kendisinin de ifade ettiği gibi, bu form kulağa İngilizce'de daha doğal gelir. Ancak üç dizeyi dört dizeye genişletmişsiniz gibi hissettiren kısımlar da yok değildir. Özellikle de uyak düzenini oluşturmak adına eklemeler kullanıldığında. İşte o meşhur giriş, okuyucuya şu şekilde aktarılmıştır:
"At the mid-point of the path through life, I found
Myself lost in a wood so dark, the way
Ahead was blotted out. The keening sound
I still make shows how hard it is to say
How harsh and bitter that place felt to me (…)"
Bu tuhaf "keening sound" kelime grubunun, eserin İtalyanca aslında yeri yoktur ancak bu seçim, uyak oluşturmak için oldukça uyumlu bir yol olmuştur.
"Terza rima"da, her üçlü dizenin ortadaki dizesi sonraki üçlünün birinci ve üçüncü dizeleriyle uyaklanır, bu uyaklar böyle devam etmekte ve sonsuza kadar gidebilmektedir. Bir uyağı tamamlamak için bir üçlü daha okumanız gerekir. Bu teknik, İtalyancası kulağa ne kadar kötü gelirse gelsin, orijinal metne itici bir güç sağlamaktadır. James burada, anjanbuman (Anjanbuman ya da ulantı, şiirde cümlelerin bir dize ya da beyitte bitmeyip diğer dize, beyit veya bendlere kaymasıdır.) ile benzer bir etki yaratır, ki bu durum açılışta da görülmektedir. Ancak burada dezavantaj, uyakları neredeyse boğma noktasına kadar söndürmesidir. "Cennet"ten Adem'in konuşmasına bir bakalım:
"What was it, the first sin?
What language did I shape and use? These were
Your thoughts, my son. Hear me as I begin
To answer them. The tasting of the tree
Was not, alone, the cause of my exile
For so long. No, we crossed a boundary
Of pride, for that fell serpent had the guile
To say: ‘The day you eat this, you will be
Like Gods.'”
Dizeler uyaklanmıştır, ancak fark etmeyecek olursanız bu durum affedilebilir. Satır aralarını incelerseniz uyaklar kaybolmakta; vurgularsanız, çoğu durumda sözdizimini kaybetme tehlikesi oluşmaktadır. Okuduğunuzda kafa karıştırıcı geliyor olabilir ancak aslında, "İtalyan bir şair için," diye belirtmekte James önsözünde, "asıl zor olan şey uyağın olmamasıdır."
Cennet'teki ilahi ışığın, Beatrice'in tariflerini gerçekten sevdim. Burada uyak düzeni ona tam olarak uygun bir hayranlık hissi uyandırmakta, fakat James'in doğrudan diliyle dengelenmektedir:
“Look at how it glows,
The height, the width of the Eternal Good:
So many mirrors where it breaks and goes
On breaking, yet remains the one thing. Could
One and the many show more harmony?
It stuns you, doesn't it? It still stuns me.”
Bu gibi dizeler sıklıkla, James'in uyaklı bir çift dize çevirisi yaptığı bir kanto sonunda, yazının en çarpıcı kısımları olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Ancak bu ayırt edici ton her türden beklenmedik yerde kendini göstermektedir. Örneğin Pompey'den, “last grief came to a head. The head was his", ya da "Cehennem"den şu alıntıda olduğu gibi:
"But all those naked souls unhinged by fate
Changed colour when they heard that speech so harsh.
Clicking their bared, chipped teeth in hymns of hate,
They cursed their parents, God, the human race,
The time, the temperature, their place of birth,
Their mother's father's brother's stupid face (…)"
James'in dizeleri Dante ile çoğunlukla yeniden bağlantı kurmama yardımcı oldu, ancak bazı kısımlarda da engel oluyormuş gibi hissettirdi.
Kişisel görüşüm açısından ben Cehennem'deki sahnelerden tahmin ettiğim kadar keyif alamamıştım, ki bu okumam için de aynı durum geçerli. Araf ve Cennet'teki çoğu sahne ilgimi, görece, daha çok çekti. Cehennem, beklediğim kadar grotesk ve fantastik değildi. Araf nispeten daha ilişkilendirilebilir ahlaki durumlarla uğraşmakta ve Cennet çevirisi ise bu çevirinin, zaman ve mekanın ötesine geçmek gibi kelimenin tam anlamıyla tarif edilemez şeyleri tarif etmeye doğru atılan büyük bir adım olduğunu kanıtlamıştır. Fakat açık konuşmak gerekirse en çok da ayrıntılı bir şekilde sergilenmiş olan ortaçağ dünya görüşü ve felsefesine hayran kaldım.
Dante, yolculuğunu sağlam bir fiziksel veya kozmogonik gerçekliğe dayandırmak için elinden geleni yapmaktadır, bu nedenle cehenneme giriş, temelde bir tünelden yeryüzüne iniş yapmak gibidir. Araf, birkaç setten oluşan bir dağı tırmanarak tepesindeki Cennet Bahçesi'ne ulaşmayı; ve Cennet, yedi ortaçağ "gezegen"inden biri olan ilahi Empyrean'a yükselmeyi aktarmaktadır. Bu alemlerin çoğu, çeşitli seviyelerde tanınmış dini veya siyasi figürlerle doludur. James, genellikle sadece dipnotlarda açıklanan bazı referansları açıkça belirterek bu darbeyi hafifletmeye çalışır, ancak yine de okuma boyunca bazı ikincil yorumları incelemeniz gerekebilir. Bunun için John Sinclair’ın açıklamalı çevirisini öneririm.
Dante'nin dini vizyonunun ahlaki sonuçlarıyla boğuşma girişimleri görece daha ilgi çekicidir. Virgil, Dante’ye Cehennem ve Araf’ta rehberlik eder, ancak nihai sonuçta erken dönemde doğduğu ve Hristiyanlığı bilmediğinden dolayı lanetlenmiştir, dolayısıyla Dante’yle devam edemez. Dante, klasik yazarları sevip saygı duysa da onları kurtaramaz. Bu kişiler sonsuza kadar cehennemin bir giriş odası olan Limbo'da sıkışıp kalmışlardır. Dante bu meseleyle boğuşur:
“What good does it do
For some man born in India who's taught
Nothing of Christ by speech or text, and yet
All his desires and deeds, with virtue filled,
In life or speech show nothing to upset
Our human reason. With not one sin willed,
Outside the faith and unbaptized he dies.
Where is the justice that condemns him? Where
Is this man's fault?”
Ancak yanıt son derece yetersizdir: “Good is itself, draws from itself all worth: / Whatever meets that mark can do no ill / And must be just.” Başka bir deyişle, her şey Tanrı tarafından istendiği için bu durum aslında adildir. Bu açıklama, modern bir okuyucu için, ortaçağ Katolikliğinin ve genel olarak dinin ahlaki yetersizliğine işaret edebilmektedir. Ancak Dante’nin bunu anlamakta zorlanması, okuyucuya modern bir eser okuyormuş hissi vermektedir. Burada neredeyse bilim öncesi bir rasyonel gözlem ve sağlam gerçekliklere ısrar bulunmaktadır. (Colin Burrow, Dante bugün yaşıyor olsaydı, “metafizik bilim kurgu yazarı olabilir, sakallı ve yüksek prensipli, akşamlarını Linux'un ücretsiz yazılımını hata ayıklamakla geçiren biri” olabileceğini söylemiştir. :D) “Blessedness,” kendisine söylendi, “comes from the power of sight, / And not of love, which follows.” Önce oturup dünyayı gözlemleyin, dini inancınız içinize akacaktır.
Dilsel meraklılık da burada özellikle hoşuma giden konulardan biridir. Cennet'te Donatus’a, ilk dilbilimci olarak önemli bir yer verilir ve Dante’nin Adem’e ilk sorusu da hangi dili konuştuğudur. Tüm eserde benim için en dokunaklı keşiflerden birisi, Dante’nin eserini Toskana lehçesiyle yazmayı seçmesidir. Bir arkadaşı, hayatının sonlarına doğru ona yazıp, Latince yazabilirse Bologna Üniversitesi’nin onu "laureate" yapacağını bildirmiştir. Ancak Dante, yıllarca halk dilleri üzerine çalışmıştı ve Latinceden kaçınmak okuyucu kitlesini kısıtlayacak olsa da, halk dillerinin edebiyat adına bir araç olabileceği fikrine derinden inanmıştı. Bu inancı onu benim gözümde kahramanlaştırmış ve Chaucer gibi bu değerlere uymuş diğer Avrupalı yazarlar üzerinde belirleyici bir etkiyi de kendine kazandırmıştır.
"İlahi Komedya" çevirisinin ise bazı kısımlarını oldukça karmaşık buldum. Bu çeviri hakkında beni rahatsız eden pek çok şey olmasına rağmen Dante'ye geri dönmek ve tarzını diğer çevirmenler üzerinden çapraz değerlendirmek hoş bir deneyimdi. Zamanının çok ötesinde, Clive James’in hayatından önceki yedi yüzyıl boyunca:
“and when
A thousand years have passed, which is no more
Than one blink to the universe, what then?
The slowest wheeling stars move one degree
From west to east in every hundred years—
The merest moment of eternity—
And fame we measure by our falling tears,
That flow for just a while, and then run dry."
Yazım hatam varsa affola. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Hürmetler.