Costa Gavras'ın baskıcı siyasi rejimler üzerine filmler üçlemesinin sonuncusu ve politik sinemanın en değerli eserlerinden olan 1972 filmi. Z ve L’aveu filmleri ise bu üçlemenin önceki diğer iki filmidir. Z, Yunanistan'daki albaylar cuntasına giden süreçten; L’aveu Çekoslovakya'daki stalinist rejim ve…devamıCosta Gavras'ın baskıcı siyasi rejimler üzerine filmler üçlemesinin sonuncusu ve politik sinemanın en değerli eserlerinden olan 1972 filmi. Z ve L’aveu filmleri ise bu üçlemenin önceki diğer iki filmidir. Z, Yunanistan'daki albaylar cuntasına giden süreçten; L’aveu Çekoslovakya'daki stalinist rejim ve parti-içi siyasi yargılamalardan bahsederken bu film Amerika'daki baskıcı rejimlerin, eyaletlerde aşırı sol terör gruplarının ve amerikan angajmanının etkilerini ele alır. Öncesinde Z filmini izlemiştim ve çok hoşuma gitmişti ancak 2. filmi ve bu filmi henüz izleyebildim.
Costa Gavras'ın filmi bir polisiye ya da gerilim değil bence bir “Nasıl oldu bunlar?” sorusudur. Gavras az önce bahsettiğim başyapıtı Z filminde de bu soruyu sık sık servis etmişti. Bu film de ondan farklı değil ancak sonradan çekilmesine rağmen daha amatör. Gavras bu ifadeyi kullanırken yalnızca belirli, sürükleyici olayları değil; bir siyasi suikast ve örtbas etme hikayesini, kuşatma hali içinde olan bir Latin Amerika cumhuriyetinde nasıl son bulduğunun hikayesini, aynı zamanda gücün nasıl uygulandığını ve uygulandığını kontrol yapılarında (bazıları gizli, bazıları çok belirgin) nasıl dayatıldığını ve sürdürüldüğünü de içerir. Her iki film de gerçek hikayelere dayanıyor ve bu hikayelerin ana hatlarını yakından takip ediyor. Örneğin, 1970'in politik açıdan sıkıntılı yazında Montevideo'da kaçırılan, 50 yaşındaki Amerikalı Daniel Anthony Mitrione, Indiana'nın Richmond kasabasının eski polis şefi, dokuz çocuk babası ve o zamanlar USAID'in bir parçası olan ABD hükümetinin Kamu Güvenliği Ofisi'nde çalışan bir adamdı. Evet karakterimiz Mitrione, ama konumuz o değil. Filmdeki Mitrione'nin kaçırılmasından sadece üç ay önce, Nisan 1970'te, Uruguaylı çok partili bir parlamento komisyonu, "Montevideo polisi tarafından mahkumlara karşı kullanılan kötü muamele, vahşet ve işkence sisteminin alışkanlık haline geldiği ve tabiri caizse normal olduğu" sonucuna vardı. Ve burada da patlak verdiği söylenebilir. Film bundan ibaret olmasa da olabildiğince yüzeysel olarak nasıl sorusunu soracağım. Ve cevabı da burada çünkü bu vahşet, "sözlü veya fiili basit kişisel kötü muameleden, dayak, vahşet, su ve yiyecekten mahrum bırakma, fizyolojik ihtiyaçların her zamanki yerlerde karşılanmasının yasaklanması, uzuvların bükülmesi, kelepçe ve diğer acı verici ve gereksiz bağların kullanılması, elektrikli iğnelerin kullanılması, genital organların ve anüsün sigarayla yakılması vb.'ye kadar her şeyi" içeriyordu. Yani film boyu sunulan tüm rapor ve sonuçları (Parlamentoda okunan kısımlarıyla gördüğümüz) tarihi gerçeklerdi. Costa Gavras’ın bu kadarıyla bile farkındalık anlamında iyi iş çıkardığını söyleyebilirim. İzleyeceklere iyi seyirler diliyorum.