San 1924’lerin Tayland’ına göç etmiş Çinli bir gençtir. Birgün triad üyesi olduğunu iddia edip ırkçılık yapan polisler tarafından kovalanır ve yaralanır. Hayatını Wad adında zengin bir dükün kızı kurtarır ve onu bir tapınağa götürür. Tapınak bekçisi Tanrıça Nu Wa’ya ait…devamıSan 1924’lerin Tayland’ına göç etmiş Çinli bir gençtir. Birgün triad üyesi olduğunu iddia edip ırkçılık yapan polisler tarafından kovalanır ve yaralanır. Hayatını Wad adında zengin bir dükün kızı kurtarır ve onu bir tapınağa götürür. Tapınak bekçisi Tanrıça Nu Wa’ya ait Beş Renkli Taş adında bir taşı kullanarak ölümün eşiğindeki San’ı hayata döndürür. San ve Wad birbirlerine ilk görüşte aşık olup görüşmeye başlarlar. Fakat Wad’ın babasının kızı için başka planları vardır. Onu zorla bir prensle evlendirmek ister. İstenmeyen evlilikten kaçan ikili, prens tarafından durdurulur ve Wad hayatını San için feda eder. Wad olmadan yaşamayacağını söyleyen San tekrar o tapınağa gider. Tanrıça Nu Wa, Wad’ı kendisine geri gönderirse Wad’ı hayatının sonuna kadar sevip koruyacağına yemin eder.
Tapınak bekçisi özel bir ayin düzenleyerek
Beş Renkli Taş’ı ikiye böler. Yarısını San’a yedirir. Taş sayesinde San yaşlanmadan,tamamen aynı görünerek ve yaralanmadan 100 yıl daha yaşayacaktır. Fakat her gece taşın zehri ve daha önce aldığı yaraların acısını çekecektir. 100 yıl içinde yeniden doğacak olan Wad ile tekrar bir araya gelecektir. Wad’a kavuşup taşın diğer yarısıyla bir ayin daha yapınca işkenceleri sona erecek ve vücudu da normale geri dönecektir.
San 100 yılı acı içinde Wad’ı bekleyerek geçirir. Wad ile tekrar bir araya gelmesi mümkün olan talihli bir günde güzel bir kızla karşılaşmayı beklerken karşına Wee adında yakışıklı bir genç çıkar. San,Wad’in reenkarnasyonun Wee olduğunu ne kadar inkar etse de Wee’nin hareketleri ve sihirli taşın verdiği sinyaller Wee’nin Wad olduğuna işaret eder. İkili birbirine yakınlaşmaya başlarken geçmişten tanıdık yüzler belirir ve taşın peşine başka kişiler de düşer.
Uzun süreden sonra keyif alarak izlediğim bir BL oldu. Bazı yerlere çok güldüm. Özellikle İlk 5-6 bölüm çok tatlıydı. Bütçesi daha yüksek olsaydı muhtemelen çok iyi bir dizi olurdu. Efektleri düzelirdi,dövüş sahneleri daha iyi olurdu. Ha bu arada dizinin öyle çok özgün bir konusu falan yok. Ama ben beğendim işte 😂 biraz lakorn (Tay pembe dizisi) tarzı da var. 10 bölümle bitirmeleri çok yerinde olmuş.
Ek olarak dizide Çin kültüründen bir şeyler görmek hoşuma gitti. San’ı oynayan Daou da Çinli bir aileden geliyor ve Offroad (Wee) ile oynadığı iki dizisinde de arkaplanı kendisine benzeyen karakterleri oynamış aslında. Daou ve Offroad’ın ilk dizilerini yarım bırakmıştım ama bu onları yakıştırdığım gerçeğini değiştirmiyor. (Offroad yine markette çalışan birini oynamış oldu 😂 ) Kimyaları bayağı uyumlu. Bazen geçmişte aynı grupta şarkı söyleyip idol olduklarını unutuyorum. Bu arada oyunculuk konusunda Daou çok daha iyiydi. Offroad’ın eksikleri vardı ama o flörtöz,sevimli halleri de çok tatlıydı.
Chu,annesi ve büyükbabası da çok tatlıydı. Yaşlı yaşlı kişilerin San’a büyükbüyükbüyükbaba demeleri ve San’ın bazen çocuğa dönüşmesi beni çok güldürdü 😂 klişeler bolca mevcut,sade bir dizi,gıcık edici yerleri de olmadı değil. Ama ben keyif aldım ya. Son olarak da şunu eklemek istiyorum ki; muhtemelen tesadüf ama Century Of Love gibi biraz lakorna kayan dizileri çok beğendiğimi fark ettim 😂😂 To Sir With Love olsun,I Feel You Linger In The Air olsun. Ben lakorn fanı mıyım ya 😂
Neyse,bu da bitti. Diğer BL dizilerimin final vermesini beklemeye devam 🙄