Okuma nedir sizce?” “Mutluluktur.” “Yeterli değil. Bana göre besindir." Petrov’un ağzı açık kaldı. Mihail devam etti: “Sanattan herkesin aynı biçimde tat almadığını bilmelisiniz. Bazıları yediklerini sindirebilmek için kullanırlar onu.” Panait istrati hayattan umudunu kestiği bir anda boğazını keserek başarısız bir…devamıOkuma nedir sizce?”
“Mutluluktur.”
“Yeterli değil. Bana göre besindir."
Petrov’un ağzı açık kaldı. Mihail devam etti:
“Sanattan herkesin aynı biçimde tat almadığını bilmelisiniz. Bazıları yediklerini sindirebilmek için kullanırlar onu.”
Panait istrati hayattan umudunu kestiği bir anda boğazını keserek başarısız bir intihar girişiminde bulunuyor. Cebinden bir mektup çıkıyor.Bu mektup dönemin Fransız edebiyatı'nın önde gelen isimlerinden Romain Rolland' a yazılmış.Bir şekilde mektubu Romain Rolland' a ulaştırıyorlar.Daha önce adı sanı duyulmamış bu Romen adamın mektupta yazdıklarından o kadar etkileniyor ki Panait İstrati'ye "Balkanların Gorkisi " lakabını veriyor.
Çoğumuzun istediği gibi Adrienin'de istediği toplum baskısından uzak, elalem ne der diye aldırış etmeden,toplum baskısı altında ezilmeden, seçimlerimizi kendimizin özgürce yapabilmesi, hayatı kendi anladığımız şekilde ve istediğimiz ölçüde yaşabilme arzusu içinde, sağlam ve içtenlikle temelleri atılmış, günümüzde olduğu gibi yapay, sahtecilik ve menfaatlardan uzak,gerçek bir dostla önyargısız şekilde paylaşabilme arzusundan geliyordu ki herhalde bu yüzden ;
Adrien "insan ruhunun çölünde olduğu kadar yalnız, arkadaşsız, anlaşılmayan, kılavuzsuz bir şekilde, tutkuyla, tek başına acı çekiyor, tek başına seviniyordu. Ona göre kendine bir yol açmak, "yaşamda iyi bir yer edinmek”; sıradan, bayağı, hemen hemen saçma bir düşünce, herkesi uğraştıran, ama onun hiç ilgisini çekmeyen tuhaf bir kavgaydı!"
Bir gün üstü başı pasaklı omuzlarında bitlerin oynaştığı kitap okuyan bir gence Mihail'e rastlıyor. Adrien'nin içinde "Onun kendi dünyası, yüreğinin dünyası, sürekli düşlerinin ve kitaplarının dünyası vardı." Çoğumuz gibi yürekten kitap okuyanlarında bildiği gibi hiç tanımadığımız bir insanın elinde kitap gördüğümüzde acaba ne okuyor diye merakladığı çok olmuştur.Kitapta bir pasajda geçtiği gibi ;
"Peki ama neden acaba tanımadığımız birine, bir adama -hatta bazen anlaşamadığımız bir yabancıya-tutuluruz? Neden onsuz yaşayamayacak denli sevmeye başlarız onu?"
bana kalırsa aynı kitapları, aynı dizelere hikayelere tanıklık edip okuduğumuzda karşımızdaki kişininde o hisleri yaşadığını bilmek istememiz, paylaşma arzusu ve kendi dünyamızdan bir parçanın o kişide de olduğunun farkındalığı... bu hissiyatın muazzam halinden geliyor. İşte Adrien ve Mihail dostluğunun başlangıcı böyle oluyor.Günümüze bakınca aynı hissiyatı yaşasakta bir kadına veya erkeğe aynı hisleri duyup arkadaş,dost olma arzusu içinde yanıp tutuşsak ne yazık ki bunun olabileceğinden pek emin değilim diye düşünürken zeki demurkubuz 'un o meşhur lafı aklıma geliyor; “Bir erkeğe nazik davrandığında korkak, bir kadına nazik davrandığında aşık olduğunu veya asıldığını düşünüyorlar.Sartre’nin dediği gibi, "Toplum, tedavisi olmayan bir hastalıktır.
Kitaba gelecek olursak beni bu kadar düşünmeye farklı bakış açıları geliştirerek ve hayatımda yaşadıklarımı sorgulatacak onca şeyin olması şaşırttı.Yaşamdaki amacımız neydi?
"Edebiyatı ve güzel sanatları sevmek; dünya güzelliklerinden zevk almak, insanları ezenlerin arasında yer almamak; böylece de maddi açıdan gerekenle yetinmek; adalet ve kardeşlik içinde yaşamak; sevgili bir dostu çok sevmek; çevresine alabildiğince iyilik etmek..."
"Her şeyi bilmenin tehlikeli bile olduğunu söylüyorlar. İnsan okudu mu, düşlere dalarmış!.
"Panait İstrati'ye hayranlığım ile kitabı bitirip diğer kitaplarını da araştırıp satır arası boşluklarında düş dünyama dalıp, kitaplarla dolu odamda sindire sindire büyük bir keyifle okumayı planlarken aklıma şu dizeler geliyor;
Haykırıyordu Adrien;“Kime anlatmalı bunları? beni işitecek, anlayacak kadın, erkek dost, insan nerede?