Hepimizin alışık olduğu metaforlar vardır. Büyük resmi görmek ya da büyük resmi büyük yapan tüm o detayları incelemekle ilgili olanlara hepimiz aşina sayılırız. Bu kitap farklı bir metaforla karşımızda duruyor. Ortada büyük bir resim var ama bakmanız gereken bu sefer…devamıHepimizin alışık olduğu metaforlar vardır. Büyük resmi görmek ya da büyük resmi büyük yapan tüm o detayları incelemekle ilgili olanlara hepimiz aşina sayılırız. Bu kitap farklı bir metaforla karşımızda duruyor. Ortada büyük bir resim var ama bakmanız gereken bu sefer resmin kendisi değil, arkası. Kimsenin görmediği, görece çirkin, hep orada olan ama varlığı göz ardı edilmiş kısmı. Tam olarak ardı, arkası.
Öncelikle uzatmadan söylemek istediğim ufak kısımlar var. Kitabı okumanın oldukça zorlu olduğunu, elinizi gayriihtiyari bir biçimde saçınıza götürdüğünüzü ancak birkaç tutam yolunca fark ettiğiniz anlarla karşı karşıya geleceğinizi söylemek isterim. Neden kitabın kapağını çocuksu yaptıklarını anlamıyorum, psikolojisini kaldırabilecek çocuklar olduğunu zannetmiyorum. Kitabın şaheser olduğunu da kesinlikle söylemiyorum, önermiyorum da. Bu inceleme yazısını yazıyorum çünkü insanların, resmin arkasını bakmaya tahammül edemediğini fark ettim. Bu şekilde çürüyüp gitmesini istemiyorum sanırım.
Konusuna girmeye lüzum var mı bilmiyorum, ip ucu vermeden konu anlatabilir miyim onu da bilmiyorum bu yüzden karakterin hareketlerini sahnelerden örnek göstererek açıklayacağımı söylemek isterim. Okumaya niyetliyseniz, bence son sayfayı çevirdikten sonra burada olmalısınız.
Sevgili Eden, henüz küçücükken korkunç bir durumla baş başa kalıyor ve kitap tam olarak burada başlıyor. Abisinin neredeyse aileden sayılan arkadaşı tarafından istismara uğrayan Eden ilk başta söylemeye niyetleniyor. Sonunda da polis memurunun söylediği gibi, Eden gerek annesiyle gerek abisiyle konuşma girişiminde bulunarak aslında Kevin'ın tehditlerine boyun eğmiyor, tehditlerin gerçek olduğunu fark ediyor. Kitabın çoğu bölümünde Eden'ın abisine karşı huysuz ve kıskanç tavrı düşündüğümüz gibi basit bir abi-kardeş ilişkisi değil. Eden abisinin Kevin'la yakınlaşmasını istemiyor çünkü Kevin'ın tehditlerinin doğrulanmasından korkuyor. Kevin'la daha da yakınlaşan abisinin böyle korkunç bir durum karşısında Kevin'ın yanında olmasından, ona inanmamasından deli gibi korkuyor.
Bir diğer eleştirilen mevzu, Eden'ın erken yaşta başlayan cinsel hayatı. Başlarda beni de tıpkı diğer okurlar gibi ne derece rahatsız ettiğini anlatamam. Fakat ilerleyen bölümlerde bir şeyin farkına varmaya başlıyorsunuz, bu bir gençlik romanı değil. Bu kesinlikle bir aşk romanı da değil. Buna biraz aşağıda tekrar değineceğim. Dönelim Eden'ın erkeklerle kurduğu ilişkilere... Psikolojik bozukluklarda bir belirti varsa tam zıttının da bir diğer belirti olduğunu bilirsiniz. Örneğin; çok uyumak da depresyon belirtisidir az uyumak da, çok yemek de depresyon belirtisidir az yemek de... İstismar sonucu travma ürünleri de böyle bakılınca. İstismar sonucu temastan uzaklaşma ve temasa düşkünlükte tıpkı yukarıdaki diğer örnekler gibi. Eden ikinciyi seçiyor tabii bilinçsizce. Kevin'ın yaptıklarını diğerleştirmeye çalışıyor. Kimse onu sevmesin sadece temas ilişkisi olsun istiyor çünkü Kevin'la ilişkisi tam olarak bu haldeydi. Onu sevmeyen ama ona dokunan herkeste Kevin'ı biraz daha silikleştirmeye, yok etmeye, kazımaya çalışıyor. Bu noktada Josh karakterini çok sevdiğimi en az diğer okurlar kadar kendisine üzüldüğümü belirmeliyim.
Yazarın bir diğer başarılı işlediği kısmın da ergen psikolojisi olduğunu söylemeden edemeyiz. Eden'ın ebevynleriyle ilişkisi, zamanla onlar hakkında konuşurken 'anne ve baba' yerine kullandığı kelimelerin onların isimlerine evrilmesi bunun bariz örneği.
Sevgili Mara, seni hiç sevmediğimi de söylemek isterim. Eden'ın son halinde payı olan bir diğer isim kendisi. Mara'yla birlikte, abiyi, anneyi, babayı, bazen Eden'ı da sevmediğimi söylemek isterim. 12 numara Josh dışında hiçbir karakter beni okumaya itmedi sanırım.
Yukarıda anlattığım gibi, bu bir gençlik romanı değil. Aşk yok, arkadaşlık da. Aile şefkati arıyorsanız, maalesef, o da yok. Kitap hakkında kötü düşünmenize neden olduysam açıklamak isterim ki, öneri üzerine kapağına ve göz ucuyla konusuna bakarak okuduğum bu kitap beni her cümlesinde sinirlendirdi. Bilerek okumalısınız, bunun psikoloji romanı olduğunu bilmelisiniz. Oldukça akıcıydı ama bir zerresi ile sevimli değildi. Psikolojik tahlileri seviyorsanız, buyurun. Ama tatlı bir yaz romanından oldukça uzak bu kitap, bisiklet sürüşü için ağır ve taşlı. Yine de bu yolculukta kararlıysanız kafanıza bir kask takmayı ihmal etmeyin, inanın bana ihtiyacınız olacak.