Spoiler içeriyor
Öncelikle bu kitapla ilgili olan minik bir anımı yazmak istiyorum. Seneler önce nasıl keşfettim, nereden karşıma çıktı bilmiyorum ama 15 yaşımda bu kitapla bir şekilde karşılaştım. Başkarakter 16 yaşındaydı, olaylar İtalya’da geçiyordu, kızın İtalya’ya gitmesini isteyen bir annesi vardı… 16…devamıÖncelikle bu kitapla ilgili olan minik bir anımı yazmak istiyorum. Seneler önce nasıl keşfettim, nereden karşıma çıktı bilmiyorum ama 15 yaşımda bu kitapla bir şekilde karşılaştım. Başkarakter 16 yaşındaydı, olaylar İtalya’da geçiyordu, kızın İtalya’ya gitmesini isteyen bir annesi vardı… 16 yaşıma az kalmıştı ve İtalya’ya takıntılı olan, ülkeyi ve ülkeye dair her şeyi aşırı seven annem yüzünden bu kitabı inanılmaz merak etmiştim ve tam 16 yaşımda okumak istemiştim. O zamanlar “okuyacağım kitap bende bulunmalı” mantığıyla hareket ettiğim için, karşıma çıkan her kitapçıya girip kitabı sormama rağmen bulamadığımdan, istediğim yaşta okuyamamıştım. Hem son zamanlar uygulamada karşıma çıktığından, hem de senelerdir hevesim sönmeye yüz tutsa da minik bir parçam hala kitabı merak ettiğinden okumaya karar verdim.
Kitap, annesinin vefat etmesi üzerine Lina’nın İtalya’ya gitmesi ile başlıyor. Annesinin isteği üzerine o güne kadar hiç tanışmadığı babasıyla kalmaya başlayan Lina aynı zamanda annesinin günlüğünü okuyor. Günlüğü okurken annesinin yaptığı seçimleri, geçmişini çözmeye çalışıyor ve bunları yaparken yeni tanıştığı ve hızlıca arkadaş olduğu Ren de ona bu yolculukta eşlik ediyor.
Tam bir yaz kitabı. İnanılmaz akıcı ve okurken sıkıldığım bir yer oldu diyemem. Açıkçası Lina’nın annesinin hikayesi beni daha çok içine çekti. Ayrıca sürekli övüldüğünü gördüğüm İtalyanların giyim tarzı, mükemmel yemekleri, aşırı hareketli oluşları ve şehrin göz alıcı manzaraları bence kitapta güzel yansıtılmıştı. Yaz aşkları, tatlı, biraz içinizi burkacak, biraz da içinizi ısıtacak hikaye istiyorsanız bu kitabı okumanızı öneririm. Ama tam bir çerez kitap olduğunu da belirtmem gerek. Okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar!!
*SPOİLERLİ KISIM*
Bir zamanların Alex’i (Alex’in daha tam Alex olamadığı zamanlar) buna yediden daha yüksek puan verirdi muhtemelen. Kitaba daha düşük de veremezdim ama daha yüksek de veremezdim, kendi gözümde ideal bir puanlama yapmış gibi hissediyorum: tabii BU kitabın ait olduğu türe göre. Şimdi kafama takılan ve biraz saçma bulduğum yerleri kendi yöntemimle eleştireceğim.
Sanırım uzun zamandır fantastik de olsa, romantik de olsa, okuduğum her kitabın bundan daha ağır dili olduğundan bu kitap biraz sade geldi bana. Tabii okuma hızı ve rahatlığı açısından müthiş bu, ama yine de bir edebi değer veya yazım dili eksikliği hissettiğimden çok kısa bir süreliğine kitaptan koptum. Bir puan buradan gitti.
İkinci olarak da… Hadley. Yani herkes Hadley şöyle yetenekli, böyle zeki filan diye takılıyordu da… Çocuğunun babasını çocuğa nasıl demezsin ya? O kadar saçma ki… Hani dese de Lina’nın kollarını açıp Matteo’ya koşacağını sanmıyorum. Sonuçta hikayeyi baştan sona, annesinden duymuş olurdu. Bu kısım biraz garip ve saçmaydı bence. Tabii Hadley’in çocuğu için ve Howard için yaptığı fedakarlıklar da beni üzmedi değil… Günlüğün son sayfalarında biraz yıkılmış olabilirim. YİNE DE BU YAPTIĞINI HAKLI ÇIKARMAZ. İkinci puan da buradan gitti.
Son olarak da… Eskiden böyle şeylere takılmazdım ama Lina’nın bir haftadan daha kısa bir sürede Ren’e AŞIK OLMASI inanılmaz saçma geldi… 16 yaş deyip geçmeye çalıştım (bu yaşta biraz daha ayran gönüllüyüzdür belki??) ama yine de kişisel olarak takıldığım bir nokta oldu. Bir de annesinin günlüğünü okuyup bitirmeden direkt babasını aramaya çıkması, kendi başına bir şeyleri çözmeye çalışması vesaire. İnanılmaz saçma geldi bu da. Tamam, sonrasında annemin deneyimlediği şeyleri deneyerek ona yakın hissetmeye çalıştım, vesaire diyor ama yine de bunu sadece gezecek görecek yerlerde yaparsın, gidip de kim olduğunu bilmediğin ama karaktersizin teki olduğunu (annenin yazdıklarından) anladığın bir insanı bulmaya çalışmazsın. Özetle diğer bir puanı da Lina’nın yaptığı salaklıklardan kırdım. Okuduğum kitaplarda bir tane ideal baş karakter olsa şaşarım zaten…
Her neyse. Bu kitap hakkında da iç dökme seansım bu kadardı. Daha fazla bir şey deme gereği hissetmiyorum, bir tek Howard’a yazık oldu… Her halükarda öneririm, okuması zevkliydi. Başka yorumlarda görüşmek üzere!!