Doğan Cüceloğlu'nun farklı bir havası var, onu okurken gerçekten toplumla iç içe giriyor, günlük yaşantımızda öylesine bir dokunuşla geçen olayların alt metinlerini yavaş yavaş anlıyor, kendinizi adeta bir sosyoloji seminerine katılmış gibi hissediyorsunuz. Bu kitap da öyleydi, hatta röportaj şeklinde…devamıDoğan Cüceloğlu'nun farklı bir havası var, onu okurken gerçekten toplumla iç içe giriyor, günlük yaşantımızda öylesine bir dokunuşla geçen olayların alt metinlerini yavaş yavaş anlıyor, kendinizi adeta bir sosyoloji seminerine katılmış gibi hissediyorsunuz.
Bu kitap da öyleydi, hatta röportaj şeklinde olmasından, hissettirdiği samimiyetten ötürü daha bi' sevdim. Kendimi Doğan hocanın karşısında oturup anlattıklarını dinleyen bir başka gazeteci gibi hissettim, güzeldi.
Kendisiyle hep tanışmak istemiştim, oturup iki çift laf etmek, nasip olmadı tabi ölüm herkesi buluyor eninde sonunda, burdan rahmetle anmış olalım...
Değindiği o kadar yerinde konular vardı, bunları ele alış şekli o kadar profesyoneldi ki "evet ya, helal be hocam, ağzına sağlık" gibi düşünceler zihnimde dolanıp duruyordu. Aile ilişkileri, toplumdaki yerimiz, içimizdeki benliğimiz ve daha bir çok şey.
Normalde kişisel gelişim tarzı kitapları bir tık sıkılarak okurdum, ama bunda hiçbir şekilde sıkılmadım ve bu türe olan soğukluğumu nahif bir sıcaklıkla geri kazandım. Psikoloji bazlı ilerlemesi en büyük etkendir kendi çapımda.
Birkaç alıntı yazıp onlar hakkında düşüncemi söyleyecek ve diğer alıntıları da yoruma ekleyeceğim, çok fazla cümle çizdim..
"𝙽𝚎𝚍𝚎𝚗 𝚋𝚒𝚛𝚕𝚒𝚔 𝚘𝚕𝚖𝚊𝚔, 𝚋𝚒𝚣 𝚘𝚕𝚖𝚊𝚔 𝚒𝚌̧𝚒𝚗 𝚑𝚎r 𝚣𝚊𝚖𝚊𝚗 𝚋𝚒𝚛 '𝚘̈𝚝𝚎𝚔𝚒𝚢𝚎' 𝚋𝚒𝚛 𝚍ı𝚜̧ 𝚝𝚎𝚑𝚍𝚒𝚍𝚎 𝚒𝚑𝚝𝚒𝚢𝚊𝚌̧ 𝚍𝚞𝚢𝚞𝚢𝚘𝚛𝚞𝚣? 𝙱𝚞 𝚝𝚎𝚑𝚍𝚒𝚝 𝚘𝚕𝚞𝚜̧𝚝𝚞𝚐̆𝚞𝚗𝚍𝚊 𝚔𝚘𝚕𝚊𝚢𝚌𝚊 𝚋𝚒𝚣 𝚘𝚕𝚊𝚋𝚒𝚕𝚒𝚢𝚘𝚛𝚔𝚎𝚗 𝚗𝚎𝚍𝚎𝚗 𝚐𝚞̈𝚗𝚕𝚞̈𝚔 𝚢𝚊𝚂̧𝚊𝚖 𝚊𝚔ı𝚙 𝚐𝚒𝚍𝚎𝚛𝚔𝚎𝚗 𝚑𝚊𝚢𝚊𝚝ı 𝚋𝚒𝚛𝚋𝚒𝚛𝚒𝚖𝚒𝚣 𝚒𝚌̧𝚒𝚗 𝚌𝚎𝚑𝚎𝚗𝚗𝚎𝚖𝚎 𝚌̧𝚎𝚟𝚒𝚛𝚒𝚢𝚘𝚛𝚞𝚣?"
Bunu okuduğum zaman gerçekten çok sorguladım. Hakikaten dedim, neden sadece bir afet, bir toplum geneli sorun olduğunda birlik olduğumuzu hatırlıyor da geri kalan zamanlarda düşman gibi yaklaşıyoruz, eskidenki millet olma şuurunu ne ara kaybettik.. Çok kanıma dokundu, çünkü ben ciddi anlamda Türk toplum yapısına, insanlığımıza aşık bir insan(d)ım. Bu yönümüzün bunca körelmiş olması, biz olma bilincinin bu derece yok olmuş olması gerçeği yüzüme bir tokat gibi çarptı. Evet insanın insana tahammülü kalmadı, kimse kimseyle ortak bir paydada buluştuğunu kabullenmek istemiyor ama sorun da bu zaten. Millet olarak çok ben' e yöneldik. Birlik içinde yaşadığımızı, bunun getirdiği biz'lik farkındalığını derinlere gömdük, kimisi ise en baştan çıkarıp attı...
"𝙽𝚎 𝚣𝚊𝚖𝚊𝚗 𝚞̈𝚕𝚔𝚎𝚖𝚒𝚗 𝚐𝚎𝚗𝚌̧𝚕𝚎𝚛𝚒 𝚏𝚞̈𝚝𝚞𝚛𝚜𝚞𝚣𝚌𝚊 𝚎𝚔𝚖𝚎𝚔 𝚌̧𝚒𝚐̆𝚗𝚎𝚖𝚎𝚢𝚎 𝚋𝚊𝚜̧𝚕𝚊𝚛, 𝚒𝚜̧𝚝𝚎 𝚘 𝚣𝚊𝚖𝚊𝚗 𝚋𝚎𝚗 𝚢𝚊𝚜 𝚝𝚞𝚝𝚊𝚛ı𝚖."
Ve buna da çok katılıyorum, o kadar katılıyorum ki bir an kendim yazdım sandım.
Hâlâ bazı değerlerin yaşatılması taraftarıyım, büyük çoğunluktaki geleneği terk etmenin aksine ben yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak gayesindeyim. Ama bunu günah deyip geçerek bırakmamalı, nimete değer vermenin, onu üretenlerin emeğine saygıdan olduğunu bilmeli, büyüklere hürmet etmeyi, insan insana saygılı konuşmayı, yalanı, dedikoduyu asıl sebeplerine dayanarak anlatmak olmalıydı Türk gencinin geçmişe verdiği değerin karşılığı.
Çok konuştum, daha da konuşacağım noktalar vardı lâkin bunlar burdan ziyade oturup saatlerce çay eşliğinde konuşulacak konular. Derinine inilecek, indikçe kaybolup yolları karıştıracak, efkârlı bir muhabbet ortamı oluşturacak konular..
Okuduğunuz için teşekkürler ~•°
Kitabı da kesinlikle tavsiye ederim, şimdiden iyi okumalar ✨