Geçenlerde neleri okudum acaba diye kitaplığıma göz gezdirirken Virginia Woolf’u hiç okumadığımı fark ettim. Tabii bu benim için büyük bir eksiklikti. Kadın hareketinin öncü isimlerinden biri olan ve feminizmin en klasik örnekleri arasında yer alan bu kitabı hemen kitaplığıma eklemek…devamıGeçenlerde neleri okudum acaba diye kitaplığıma göz gezdirirken Virginia Woolf’u hiç okumadığımı fark ettim. Tabii bu benim için büyük bir eksiklikti. Kadın hareketinin öncü isimlerinden biri olan ve feminizmin en klasik örnekleri arasında yer alan bu kitabı hemen kitaplığıma eklemek istedim.
Aslında Virginia Woolf’ten kadınlar ve edebiyat hakkında bir yazı yazması isteniyor ve ortaya böyle bir kitap çıkıyor. Kendisi kitapta kadınların yazabilmesi için kendilerine ait bir odanın ve paranın olması gerektiğini savunuyor. Çünkü kadınların özgürleşmesinin yolunun bu olduğunu düşünüyor. Yaptığı araştırmaları, bunların sonuçlarını kendi duygu ve düşünceleriyle harmanlayıp bizlere sunuyor.
Kurmaca türünde yazılmamış olmasına rağmen kitabın oldukça akıcı olduğunu düşünüyorum. Okurken insanı sıkmıyor. Woolf’un dili de oldukça anlaşılabilir nitelikte. Sorunları oldukça realist bir şekilde ele almış. Fikirlerini savunmaya çalışırken tarafsız bir bölgede kalmaya çalıştığını fark ettim. Bir kadın olarak fikirlerini biraz daha keskin bir dille savunmasını isterdim. Tarafsız kalmaya çalışırken -özellikle sonlara doğru- bazı yerlerde anlatım sönükleşmiş ve etkisini kaybetmiş gibiydi.
Bunun dışında çarpıcı bulduğum birkaç alıntıyı buraya bırakacağım:
“Bir sene içerisinde kadınlarla alakalı kaç tane kitap yazıldığını biliyor musunuz? Peki ya bunların kaç tanesinin erkekler tarafından yazıldığını biliyor musunuz? Evrende hakkında en çok konuşulan canlı olduğunuzun farkında mısınız?”
“Durum ne olursa olsun, konu kitaplar olduğu zaman onların üzerine çıkmayacak şekilde yetenek etiketleri yapıştırmak inanılmaz derecede zor bir şeydir. Aynı kitap “müthiş bir kitap” ya da “önemsiz bir kitap” diye iki şekilde de anılabilir. Aynı anda övmenin ve kötülemenin hiçbir anlamı yoktur. Hayır, ölçüm yapma işlemi bir uğraş olarak keyif verse de bütün işler içinde en yararsız olanıdır. Ölçenlerin kararlarına boyun eğmek de çok küçültücü bir davranıştır. Önemli olan şey yazmak istediğiniz şeyi yazmanızdır. Bunun çağlar boyunca mı yoksa birkaç saat içinde mi önemli olacağını kimse bilemez. Ama elinde gümüş bir kupa tutan okul müdürüne yaranmak ya da kolunun altında ölçü çubuğu taşıyan bir profesöre saygı göstermek için hayalinizin başındaki bir tel saçı ya da ahengindeki renkten bir tonu feda etmek çok kötü bir şeydir, ki bir zamanlar buna insanın başına gelebilecek en kötü şey denirdi.”
Virginia Woolf’e ait olmayan ama benim dipnotlarda bulduğum ve yine bayıldığım bir söz;
“Erkekler, kadınların kendilerinden üstün olduklarının farkındadırlar, bu sebeple de en zayıflarını ya da en cahillerini seçerler. Eğer böyle düşünmeselerdi kadınların da kendileri kadar bilgi sahibi olmalarından korkmazlardı.”
(Boswell, Hebrid Adaları’na Yapılan Bir Gezinin Notları)