Üç benzemez karakterin garip bir şekilde gerçekleşen şartlar sonucu mecburiyetten bir araya geldiği bir hikaye bu. Garsonluk yapan bekar bir anne, insan sevmez ve takıntılı bir yazar ile eşcinsel bir ressam, hikayemizin kahramanları. Ana kahramanımız Melvin, huysuz, insan sevmez, karşılaştığı…devamıÜç benzemez karakterin garip bir şekilde gerçekleşen şartlar sonucu mecburiyetten bir araya geldiği bir hikaye bu. Garsonluk yapan bekar bir anne, insan sevmez ve takıntılı bir yazar ile eşcinsel bir ressam, hikayemizin kahramanları.
Ana kahramanımız Melvin, huysuz, insan sevmez, karşılaştığı herkese kaba davranan, obsesif kompülsif takıntıları olan bir yazar. Doktora gitse de ilaçlarını pek düzenli almıyor. Pek tabii ki yalnız yaşıyor, hayatını keskin bir düzen içinde sürdürüyor. Örneğin, evden çıkarken kapıyı birkaç kez açıp kilitleyip açıp tekrar kilitliyor, kaldırımda yürürken çizgilere basmıyor ve her sabah kahvaltısını aynı restoranda, aynı masada, aynı yiyeceklerle ve yanında getirdiği çatal bıçak ile yiyor. Eğer onun masası doluysa oturanları rahatsız edip kaçırtıyor mesela, kaç kere restorandan kovulmasına ramak kalmış. Ona katlanabilen ve hatta başa çıkabilen tek kişi ise kendisine servis yapan (çünkü maalesef o masadan o sorumlu) garson Carol. Carol bu durumdan pek hoşlanmasa da, servisi Carol'ın yapması da Melvin'in ritüelinin bir parçası.
Bir gün Melvin'in kapı komşusu, eşcinsel bir ressam olan Simon, evinde saldırıya uğrayıp soyuluyor ve bir süre hastanede yatmak zorunda kalıyor. Bir şekilde, Simon'un küçük çirkin süs köpeği, Simon hastaneden çıkana kadar Melvin'in başına kalıyor. Matematiksel düzene sahip evde bir köpek! Bu da yetmezmiş gibi restoranda ona servis yapan garson Carol, hasta oğlu ile ilgilenmek üzere izin alıyor ve Melvin için kahvaltı yapmak imkansızlaşıyor. Sıradan görünen bu iki durum Melvin için tam bir kaos!
Öte yandan köpek ile ilgilendikçe, Melvin biraz biraz yumuşamaya başlıyor. Bir yandan da, huzur içinde kahvaltısını yapabilmek için Carol'ın evine, masrafları kendisi tarafından karşılanmak üzere işinin ehli bir uzman doktor gönderiyor. Carol karşılık olarak ne istendiğini anlamadığı için başta huzursuz olsa da, sonunda Melvin'e bir teşekkür mektubu yazmaya karar veriyor.
Hastaneden çıkan Simon, sağlık sigortası olmadığı için, hastane masrafları nedeniyle iflasın eşiğine geldiğini ve evini bile kaybedebileceğini öğreniyor. Derin bir depresyona sürüklenen ve çalışamayacak hale gelen Simon'ın para isteyebileceği tek kişi ebeveyni, ancak yıllardır görüşmemişler ve telefonlarına da cevap vermiyorlar. Bizzat gitmesi gereken bu yolculuğa tek başına çıkması da mümkün değil. Simon'ı götürmek Melvin'in başına kalıyor ancak kaçınamadığı bu görevin stresiyle başa çıkmak için, doktor yardımının karşılığı olarak Carol'dan kendisiyle gelmesini istiyor. Böylece üç benzemez insan birlikte, her biri çok değişmiş olarak dönecekleri bir yolculuğa çıkıyorlar...
Sevdiğim üç oyuncunun başrolleri paylaştığı bu film, sevdiğim ve çokça izlediğim filmlerden biri. Melvin rolündeki Jack Nicholson ve Carol rolündeki Helen Hunt, bu filmdeki rolleriyle en iyi erkek oyuncu ve en iyi kadın oyuncu Oscarını aldılar. Simon rolündeki Greg Kinnear da çok başarılı. Karakterlerin her üçü de çok gerçek, derinliği olan karakterler. Her biri bir şekilde yalnız olan birbirinden çok farklı üç insan, ummadıkları biçimde ve şartlarda bir araya geliyor ve birbirlerinin varlığında teselli buluyor. Bir yandan her biri kendileri için oldukça ciddi sorunlarla uğraşıyorlar ancak bir yandan da feci komik ve eğlenceli sahneler var. Eğlence kısmı seyirci için tabii :)
Bir replik eklemesem olmaz :)
Yayıncının sekreteri: Size hayranım. Kadınları nasıl bu kadar iyi yazabiliyorsunuz?
Melvin: Bir erkeği ele alıyorum, sonra mantık ve sorumluluğu çıkarıyorum.