Perfect Marriage Revenge izledikten sonra dayanamadım ve bu diziyi tekrar izledim. İkisi de güzel diziydi ama bu karşılaştırmalı bir yorum olacak baştan belirteyim. İki diziyi gerçekten karşılaştırmak istemiyordum, konuları benzer olsa da farklı diziler ama o kadar benzerlik var ki…devamıPerfect Marriage Revenge izledikten sonra dayanamadım ve bu diziyi tekrar izledim. İkisi de güzel diziydi ama bu karşılaştırmalı bir yorum olacak baştan belirteyim. İki diziyi gerçekten karşılaştırmak istemiyordum, konuları benzer olsa da farklı diziler ama o kadar benzerlik var ki birini gördüğünde diğerini hatırlatıyor ister istemez. Bu yüzden karşılaştırmalı yorum yapmak istedim özellikle de art arda izlemiş olduğum için.
İki dizi arasındaki temel ve en büyük fark PMR'de 1 yıl geçmişe dönmüşken MMH'da 10 yıl geçmişe dönüyorlar. MMH gerek iş yerinde gerek evlilik hayatında stres yaşadıktan sonra mide kanseri olan kadının en yakın arkadaşı bildiği kişiyle kocasının birlikte olduğunu görüp üstüne kendi ölümünden sonra ne kadar para alacaklarından bahsettiklerini duyduktan sonra bir arbede yaşıyorlar ve kız ölüyor. Ve kendisini 10 yıl öncesinde kocasıyla daha evlenmeden önceki halinde buluyor. Ve kocasından ayrılıyor. Diğer temel fark burada başlıyor. Bu dizide kaderde ne varsa her türlü yaşanıyor ama başkası senin kaderini devir alabiliyor. Bunun üzerine başrol kocasıyla kendisinin değil en yakın arkadaşının evlenmesini sağlamaya çalışıyor. Bu yüzden adının hakkını veren bir dizi. Marry My Husband. PMR'le ortak noktaları iki karakterin de ölmesi ve kocasıyla evlenmeden önceki haline dönmesi sanırım. MMH'ın geçmişin değişmeyeceği sadece başkasının üzerine aktarılabileceği fikri daha çok hoşuma giden noktalardan sanırım. İntikamı da daha tatlı yapan noktalardan aynı zamanda. Çünkü uzun bir yaşanmışlık var. Pişman olunan kararlar var. Ve direkt ayrılırım bitsin olmuyor başka birine aktarması gerekiyor ve bu da dizide daha çok iniş çıkış olmasını sağlıyor. Ama eminim ki birini seven diğerini de sever muhtemelen. Ve eminim ki başkaları da karşılaştırdı dizileri çünkü imkansız gibi bir şey karşılaştırmamak. Ne zaman benzer konulu diziler izlesem sonunda gidip ilk izlediğimi yine izlerim. Bu sefer de öyle oldu.
Şimdi daha açık açık konuşacağım spoilerlı kısma geçeceğim. Muhtemelen burada karşılaştırma daha az olacak.
***SPOILER***
MMH izledikten sonra emin oldum ki MMH başrolündeki kadın olan Jiwon'un intikamı çok daha tatmin ediciydi. İkisi de intikam açısından seyir zevki olan diziler olsa da bunun sebebinin MMH'da yer alan kötü karakterlerin içleri çürümüş derecede kötü olması muhtemelen. Yani PMR'de bir noktada bazı karakterlere acıdığımı söylemiştim ama MMH kötü karakterleri akıl almazdı. Zaten PMR'de tek bir asıl kötü vardı aslında o da üvey anneydi. Ve kötülüklerini göze çarpa çarpa yapıyordu. Ama MMH'da iyi gibi görünüp minnoş davranışlarla kızın yanında durmalarının yanı sıra asla yaptıklarını kabul etmiyor ve yalan üstüne yalan söylüyordu. Asıl kötü karakterin Jiwon'un arkadaşı olan Sumin olduğunu düşünüyorum ve kesinlikle akli dengesi yerinde olan biri değil Sumin karakteri. Aynı şeyleri yaşamış olmalarına rağmen sırf babasının kızına olan sevgisini gördüğü için Jiwon'un elindeki her şeyi almak istemesi ve bunu gerçekten hakkı olarak görmesi çok aşağılıkçaydı. Ve son anına kadar Jiwon'un bencil olduğunu düşünmesi her şeye onun sahip olduğunu düşünmesi sinir krizi geçirtecek nitelikteydi. Özellikle 2023 yılında olanları gördükten sonra. Sumin'in düşünme şekli çok hastalıklıydı. Jiwon'un her şeyini kıskanıyor, her şeyi elinden almak istiyor ama aynı zamanda yanındaki tek kişi olmak istiyordu. Tek arkadaşı o olsun Jiwon onu ne yaparsa yapsın desteklesin istiyordu. Bu açıdan benim için ilk tatmin edici sahne ve içimin yağlarını eriten ilk sahne ormanda oynadıkları oyunda Jiwon'un Sumin'in saçını başını yoluşu ve istediğini sonuna kadar engellemesiydi. Ondan önce de soğuk yaptığı yerler vardı, okul yemeği sahnesi de efsaneydi ama ilk gerçek anlamda oh be dediğim yer ormandaki kavga sahnesiydi cidden. Sumin bütün hayatı boyunca Jiwon'un elinden gizlice her şeyi almıştı ki cidden nefret edilesi biriydi. Bu yönden eşleştirmeli gidecek olursam PMR'deki başrolün kardeşi gibiydi. Ama tam da dediğim nokta burada başlıyor. PMR'deki üvey kardeş Sumin kadar içi çürümüş değildi. Evet potansiyeli vardı ama çok daha masumane kalıyordu bence. Sumin'i izleyen ne demekstediğimi anlar muhtemelen.
Sumin bir yana diğer içi çürümüş diyemesem de dizi boyunca çürüyen biri olan Jiwon'un eski kocası Minhwan karakteri de bu kadarı da olmaz dedirtti. Hak ettiği sonu buldu. Öldüğünde acıdım gibi oldu bir saniyelik ama sonra yaptıkları gözümün önünden geçti ve hak etti dedim. İçinin yavaş yavaş çürüdüğünü söyleme sebebim muhtemelen bütün bunlar olmadan önce o kadar kötü biri değildi. İçinde hep vardı evet ama gizli tutuyordu. Bu noktada Sumin'den ayırma sebebim Sumin'in içinde tutmaması ve kininin farkında olup git gide ve bile isteye içindeki kini büyütmesi. Jiwon'un yüzüne karşı olmasa da alttan alta herkesi Jiwon'dan uzaklaştırdığı için içinde tutmaması diyorum. Yoksa Jiwon'a karşı hep iyi gibi görünmüş. Ama Minhwan bir yerde saf diyebileceğim biriydi. Para hırsı aşkından fazla olduğu için kimseye bağlı kalamayan biriydi. Tamamen kendi menfaati üzerine yetiştirilmiş ve bu şekilde davranan ana kuzusu klasik bir red flag erkekti. Bunu en iyi gözlemlediğimiz yerin Sumin'e sen evlenilecek biri değilsin dediği yer olduğunu düşünüyorum. İçten pazarlıklı her şeyini kendi menfaati doğrultusunda içten içe hesaplayan bu yüzden Jiwon'la evlenmek isteyen biriydi. Konfor alanının bozulmasından nefret eden biriydi aynı zamanda. İlk Jiwon ayrılmak istediğini söylediğinde ona saldırmasından belliydi bu da. Karnım doysun pastam dursun sözüne layık biriydi. Jiwon'u intikam planında en zorlayan şey de onun bu karakteriydi. Açıkçası biraz da aldatan erkekte görmeye alışık olduğumuz davranışları vardı. Jiwon'u sözde 'evlenilecek' kadın olarak gördüğü için aldatmasına rağmen yanından ayrılmadı ve sonuna kadar gitmeye çalıştı. İstediğini elde edemeyince de her şeyini kaybetmeye yakın öldürmeye bile çalıştı. En çirkin yüzü zaten cinayet işlemeye hazır olduğu zamanlarda çıktı. Paranın Minhwan için hayatındaki en değerli şey olduğu da parasız kaldıktan sonraki tavrından sonra ortaya çıkmış oldu.
Ve son olarak bahsedeceğim kötü karakterler aileler olacak. Bunların yanında başrol erkeğin ex nişanlısı Yura karakterinin de bahsi geçecek muhtemelen. Ve bir kez daha karşılaştırma yapacağım çünkü en azından PMR'de kızın üvey annesiydi kan bağı yoktu falan. En sinirlendiren şey kızın öz annesinin başka adamla kaçıp yıllar sonra para koparmak için gelmesi başaramayınca da yine para koparmak için öz kızının ölümüne göz yumması o kadar mide bulandırıcı bir şeydi ki. Diğer herkesi bir noktada anlamaya çalışırım en azından ama Jiwon'un annesi cidden izlerken yüzümü ekşitmeme sebep olan iğrenç biriydi. Sumin'in babası klasik kötü babaydı. Sumin bir noktada babasının kötülüğüyle benzerlik gösteriyordu. Sumin'in aile özleminin ve aile eksikliği çekmesinin temel sebebi babasıydı zaten. Ve Minhwan'ın annesi klasik kötü kayınvalide figürüydü. En gıcık olduğum yanı sürekli Jiwon'un aile eksikliğini yüzüne vurup ben seni adam edeceğim tavırlarına girişiydi. O da mide bulandırıcı karakterlerden biriydi. Dizideki en sevdiğim sahnelerden biri de aile tanışmasında Jiwon'un kadına haddini bildirdiği sahneydi. Son olarak Yura da nereden çıktığı belli olmayan ağzında gümüş kaşıkla doğmuş istediği her şeyi yapıp sonuçlarını ödeyeceğini düşünmeyen ve muhtemelen sırf Jihyuk'un kaderine üstüne alması için diziye giren kötü karakterlerden biriydi. Açıkçası kötü karakterler arasında en anlayabildiğim o oldu. Yine hastalıklı düşüncelere sahip olan biri olsa da bu şekilde büyüdüğü için bir noktada yaptıkları anlaşılabilirdi. O da kendi sonunu kendi yazmış oldu. Hak ettiğini buldu.
Ve biraz da iyilerden bahsedelim değil mi? Başrol erkek karakterimiz Jihyuk görünce gözlerimden kalpler fışkırmasını sağlayan Minhwan ne kadar red flag ise bir o kadar green flag olan bir karakterdi. Sonuna kadar Jiwon'un yanında oluşu ve beraber kaderlerini yeniden inşa etmelerini izlemek inanılmaz keyifliydi. Herkesin yanımda böyle biri olsun demek isteyeceği biriydi. Jiwon'a olan aşkı yıllar boyunca sabit kalmış ve sonunda yine onu korumak için geçmişe gelmiş bir karakterdi. Sevdiği kadına sonuna kadar destek oldu ve güzel sevdi. Aslında kendisinin de söylediği gibi hayatı mükemmel yazılmış bir roman gibi olsa da o aşkına sahip çıkmak için o romana Jiwon'u eklemeye kararlıydı. Romanı bozulacak olsa bile. Bu yüzden dizinin parlayan yıldızıydı. Tabi ki Jiwon ile birlikte. Ve Jiwon... İntikam bu kıza çok yakışmış. Onun o güçlü duruşu ve Sumin gibi bir erkeğin dayanağı olmasına ihtiyacı olmayan bir duruşu vardı. Tabi ki Jihyuk bunu bir noktada bozdu diyebiliriz ama tamamen kendi isteğiyle yaptı. Jiwon ihtiyacım yok dese de kaldı. Ona kendisini savunmasını öğretti ve zamanı geldiğinde de sahneden çekilip Jiwon'un mücadelesinin izleyicisi oldu sadece. Jiwon da yeri geldiğinde onu kabul etti ama asla ondan medet ummadı. Eski nişanlısı ortaya çıktığında ondan ayrıldı hatta. Tek başına mücadele etmeye de sonuna kadar hazırdı. Bu noktada The Glory'deki başrol kadınla erkeğin ilişkisine de benziyor ilişkileri. Sahne kadının olsa da arkadaki kılıç gibiydiler bu iki dizideki erkekler. Güzel tamamlayıcılardı ve ilişkilerini, mutlu oluşlarını izlemek tatmin ediciydi.
Son olarak (bu sefer gerçekten son djdlldşdşd) Jiwon'un arkadaşları ve sonunda oluşan o küçük ama iç ısıtıcı aile hissi veren kişilerden bahsedeceğim. Sumin her ne kadar kendisinin Jiwon'un tek arkadaşı olduğunu sonuna kadar iddia etse de bu üçlünün arkadaşlığına engel olamadı. Çok tatlı bir noktadan başladı ve tatlı bir şekilde devam etti. Jiwon gerçek arkadaş nedir gördü, öğrendi. Sonunda da tatlı bir ilişkileri oluştu hepsinin. Birbirlerine değer veren ve gerçek aile gibi olan tatlı bir gruplardı.
***SPOILER SONU***