📑 ...dürüstlükle ve başkalarına haksızlık etmeden soyluların arzusunu yerine getirmek olanaksızdır, oysa halkın arzusu elbette yerine getirilebilir, çünkü halkın arzusu, soylularınkinden daha dürüsttür -soylular ezmek isterken, halk ezilmemek ister-. Prens'i okumak benim için biraz zorlayıcıydı çünkü normalde okuduğum türlerden hayli…devamı📑 ...dürüstlükle ve başkalarına haksızlık etmeden soyluların arzusunu yerine getirmek olanaksızdır, oysa halkın arzusu elbette yerine getirilebilir, çünkü halkın arzusu, soylularınkinden daha dürüsttür -soylular ezmek isterken, halk ezilmemek ister-.
Prens'i okumak benim için biraz zorlayıcıydı çünkü normalde okuduğum türlerden hayli farklıydı. Hatta sürekli yarım bıraktığım için giriş kısmını sar baştan yeniden okumak zorunda kaldım. İyi ki öyle yapmışım, çünkü Machiavelli'nin hayatını az çok anlamadan bu kitabı okumak bana biraz eksik hissettirecekti. Kendisinin küçük yaşlardan itibaren aldığı ağır eğitim beni gerçekten etkiledi. Bu kadar genç yaşta ciddi dersler görmüş birinin, bu denli stratejik bir zihin yapısına sahip olması artık şaşırtıcı gelmiyor.
İlk başlarda “Ne yapsın bu adam, Mediciler düşman, cumhuriyetçiler düşman” diye düşündüm ama sonra fark ettim ki Machiavelli de çok masum değilmiş. Medicilere yaranmaya çalışmış; ki işkence görmüş, politikadan uzaklaştırılmış bir insandan bahsediyoruz. Böyle bir durumda ona hak verilebilir mi? Belki. Ama yine de tamamen bir kurban gibi görmeyi zorlaştıran noktalar var.
Kadınlarla ilgili görüşleri ise beni biraz rahatsız etti. Machiavelli, erdemi erkeklere özgü görüyor gibi, çünkü kadını duygusal bulduğu için güçsüz addediyor. Mesela Büyük İskender'in duygusallık yüzünden kaybettiğini düşünüyor-yani yan fikir olarak buraya varıyor-. Kadınlarda da erdem olduğunu kabul ediyor ama “yumuşak” erdemlerden bahsediyor; o kadar ki kitabın sonlarına doğru kadınlara dair küçümseyici söylemleri göze çarpıyor. Bkz. "... çünkü talih dişidir ve ona hükmetmek isteniyorsa onu dövmek ve zorlamak gerekir..." Bu noktada, zamanının zihniyeti diyerek alttan almak mı gerekir, yoksa eleştiriyi daha net mi yapmak gerekir, karar veremedim.
Kilise ve yöneticilerin bu kitabı “şeytanın kitabı” ilan etmesine ise sadece güldüm çünkü gerçekte Machiavelli'nin bahsettiği yöntemleri zaten uyguluyorlar. İkiyüzlülüğün resmi geçidi bu. İşte bu yüzden bazı insanlar Machiavelli’nin aslında iyi bir yurttaş olduğunu savunuyor. Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla misali, aslında halka, yöneticilerin gerçek yüzünü göstermeye çalıştığını düşünenler var.
Asıl içeriğe gelirsek; Machiavelli bir prensin, bulunduğu konuma nasıl geldiğini unutmaması gerektiğini söylüyor. Zayıfları hemen yok etme, onları kullan; çünkü isteseler de sana zarar veremezler ama kendinden güçlü birini de asla yanında barındırma diyor. Bu görüşler, bir yöneticinin hayatta kalma rehberi gibi. Ayrıca, halk ve soylular arasındaki çatışmadan doğan prens figürüne dair düşünceleri de dikkat çekiciydi. Halk ve soyluların birbirine hükmedemediği durumda, ya özgürlük ya da kaos ortaya çıkıyor; insanlar da kaostan kaçıp bir prensi seçiyor. Machiavelli’nin kilise prensliklerine yaklaşımı ise bana yumuşak geldi. Bu prensliklerin gücünü, dini köklere dayalı bir sistemden aldığını o da kabul ediyor ama eleştirileri çok da sert değil gibi.
Bana göre Machiavelli, insan doğasıyla ilgili karamsar bir yaklaşımı benimsiyor. Konuşmalarından “İnsanlar doğuştan kötüdür” gibi bir düşünceye sahip olduğunu çıkardım. Ayrıca, hayatın yarısının kadere bağlı olduğunu düşünüyor gibi geldi. Bu kadercilik, dönemin koşullarıyla ilgili olabilir. Kitap boyunca Fransa’ya karşı bir hayranlık sezinledim; belki de sürekli onlara yenilmiş olmanın etkisidir, kim bilir. Türklerden de bahsediyor, ama genellikle bizi Fransayla birlikte anıyor. Bu, yine bir hayranlık duyduğunu düşündürüyor fakat birçok kez Osmanlı'nın siyasi yapısının, onun önerdiği stratejilere uygun olmadığını belirtiyor. Kendi ülkesinin siyasi yapısını, Osmanlı'dan çok farklı buluyor.
Kitabı okumak epey uzun sürdü. İtalya’nın tarihindeki iç işlerine, savaşlarına odaklandığı bölümlerde sıkıldığımı itiraf etmeliyim ama buna rağmen Prens, zamanını aşan bir eser. Fikirlerini birebir benimsemem mümkün değil; buna rağmen bu kitabın okura sunduğu perspektif oldukça değerli. Zaman zaman sıkıcı, zaman zaman rahatsız edici olsa da bu eserin hem Machiavelli’yi hem de siyaseti anlamak için okunması gerektiğine inanıyorum. Sonuç olarak, düşünmeyi, sorgulamayı seven herkese tavsiye edebilirim.
📑 ...var olan en iyi kale, halk tarafından nefret edilmemektir...