Bugün fark ettim de, Toplum aptal ve zayıf. Bence çoğu zaman bu dikkate alınmıyor; toplumun ne kadar aciz olduğu. Yani bugün bir sorun varsa, siyasetçiler boktansa, bunun suçlusu toplum. Toplum, NPC'lerden oluşan, zayıf, hiçbir şeyi olmayan, asla hiçbir şey elde…devamıBugün fark ettim de,
Toplum aptal ve zayıf.
Bence çoğu zaman bu dikkate alınmıyor; toplumun ne kadar aciz olduğu.
Yani bugün bir sorun varsa, siyasetçiler boktansa, bunun suçlusu toplum.
Toplum, NPC'lerden oluşan, zayıf, hiçbir şeyi olmayan, asla hiçbir şey elde edemeyecek, vasıfsız, saçmalamaya meyilli, dengesiz ucubelerden oluşuyor genelde.
Ve ilginç bir şekilde aslında çevremizdeki her sistem, çoğunlukta oldukları için onlara göre uyarlanmış ve onlar tarafından belirlenmiş durumda.
Dolayısıyla çevremizde oluşturulmuş normlar ve kurallar, hem dandik, işe yaramaz, çıkarcı hem de boş, anlamsız, vasıfsız.
Gerçekten işe yaramıyorlar.
Toplumun hayatı gerçekten ne kadar iyi, ne kadar zengin, ne kadar canlı, ne kadar mutlular?
Kendi hayatlarını bile kendi seçimleriyle yönetemiyorlar.
Ve benim gibilerin hayatına, bunun gibilerin baskıcı normlarının yön vermesi mi gerekiyor?
Bu mu normal bir hayat?
Bu yüzden dikkatli olmak ve kurallara, sisteme, normlara uymamak lazım. Çünkü onlar sıradan, vasıfsızlar için yaratıldı, onlar tarafından oluşturuldu.
Bu kurallar onlar için, değerli insanlar için değil.
Bu vasıfsızlar çıkarcıdır, tıpkı bir akbaba ya da sırtlan gibi, sadece günü geçirmeye çalışırlar.
Hiçbir şey umursamaz, hiçbir şeye özen ve önem göstermez, değer vermezler.
Bu herhangi bir konu olabilir: sağlık sistemi, mimari, ekonomi, demokrasi, güvenlik…
Bu tür içi boş bir kabuktan ibaret olanlar, hiçbir şey hissedemez, düşünemez, dolayısıyla yaşayamaz; sadece tepki verirler çevrelerinde olanlara.
Bir böcek gibidirler.
Hiçbirinin kendine ait karakteri yoktur.
Birey değildir, olgusal düşünemez, tamamiyle görüşsel hareket eder ve varlık algısı yoktur.
Dengesizdir, kısacası.
Ucube domuzlardır ve oldukları şey gereğince sadece bokta yuvarlanmak isterler.
Bu bana gürültüden ibaret olan zurna sesinden keyif alıp, piano dinlemeye dayanamayanları hatırlatıyor.
Kurallarını, sistemlerini onların başına yıkmak gerekir.
Zaten işlevsiz, zaten yıkılması kolay, zaten kendileri dahi uymuyor kendi kurdukları normlara.
Dolayısıyla ihlal etmek de zor değildir aslında.
Hiç kimsenin ya da hiçbir şeyin baskılamasına izin vermemeli insan.
Canı ne istiyorsa o olmalı ve onu yapmalı çünkü kimse seni umursamıyor, kimse sana değer vermiyor, kimse senin güvende ya da mutlu olmanı umursamıyor; herkes sadece kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeni istiyor.
Herkes sen, sadece çıkarlarını tatmin etmeye devam ettiğin kadar süre boyunca seninle ilgileniyor.
Maddi ya da duygusal karşı tarafa bir şey veremediğinde biter.
Muhtaç olmak, bağımlı olmak iyi bir şey değildir.
Toplum ne kadar kutsallaştırmaya çalışsa da ilişkileri,
Birey olmak, kendi gücünü ve güvenliğini sağlamak, kendi mutluluğunu sağlamak tek dengeli yoldur.
Başkasının isteklerini karşılamadığında, senin mutluluğunu ya da güvenliğini ya da huzurunu umursamazlar.
Özellikle Türkiye, toplumda herkese sessiz olmayı öğretiyorlar, sözde huzuru korumak için.
Ama sessiz olman sadece onların huzurunu koruyor, senin değil.
Sözün özü:
Ne istiyorsan onu yap.