Daha önce iki farklı film uyarlaması olan bir romanı bu sefer dizi uyarlaması karşımızda. İlki 1960 yılında, yönetmenliğini René Clément‘in yaptığı bir Fransız uyarlaması olan Purple Noom filmi. Bu filmde Tom Ripley karakterini Alain Delon canlandırıyor. İkincisi ise 1999 yılında…devamıDaha önce iki farklı film uyarlaması olan bir romanı bu sefer dizi uyarlaması karşımızda. İlki 1960 yılında, yönetmenliğini René Clément‘in yaptığı bir Fransız uyarlaması olan Purple Noom filmi. Bu filmde Tom Ripley karakterini Alain Delon canlandırıyor. İkincisi ise 1999 yılında yönetmenliğini Anthony Minghella‘nın yaptığı The Talented Mr. Ripley. Bu filmde de Tom Ripley karakterine Matt Damon hayat verirken Richard rolünde ise Jude Law‘ı görüyoruz.
Filmler hem birbirleriyle hem diziyle genel hatları benziyor olsa da derine indiğimizde birçok yönden birbirlerinden ayrıştığını söylemek mümkün. karakter isimleri ve senaryodaki bazı kilit noktalarının benzerlik göstermelerinin dışında kalan her kısım bu üç işte de birbirinden çok farklı şekilde işlenmiş. dizi, adeta bir roman yazar gibi acelesiz, dingin ve betimleye betimleye, birçok görsel – işitsel unsurla hikayesini desteklerken filmlerde tam tersi şekilde sadece senaryoya odaklanılmış ve birinde tipik bir fransız cinayet filmi izleri görülürken diğerinde de tipik bir amerikan cinayet filmi izleri görüyoruz. Bu yönüyle Ripley, iki filmle de kıyaslanamayacak şekilde üst düzey bir başarı gösteriyor.
Büyüleyici bir uyarlama. Zaten filmi de nefis olan romanın, siyah beyaz sinematografi Tom Ripley'in karanlık ve büyüleyici dünyasına sürükleyen bir atmosfer yaratıyor. Yetenek ve sanatın mükemmel birleşimi. Pek çok sahnesi Michelangelo Antonioni filmlerine saygı duruşu niteliğindeydi. Birbirinden güzel dönem müzikleri ve Andrew Scott'in muazzam oyunculuğu ve muhteşem İtalya manzaraları ile çok severek izlediğim bir dizi oldu.
60’ların İtalyasını anlatan dönem işi olduğu için kıyafet, dekor ve bir çok yan bileşenlere iyi paralar akıtılmış, Netflix musluğu açmış. İtalya'da çekim yapılan yerler zaten turistik ve tarihsel bir bölge olduğu için mekan konusunda hiç sıkıntı çekmemişlerdir, mekanlar buram buram zaman kokuyordu. Sinematografik olarak zaten bulunacak bir kusur yok, Steven Zaillian dönem ruhuyla çok entegre perspektifler kullanmış, yukardan çekilen merdiven arkları, geniş açıdan çekilen kavşak sahneleri, karakterin dramasını gösteren ama izleyiciyi sıkmayan tam kararında uzunlukta yakın planlar derken sinematografiye de doyduk.
Tuhaf bulduğum yerler yok muydu vardı tabii. Mesela 5. bölümde Tom tek el beziyle cinayet mahallini temizledi. Birkaç kere görüştüğü Tom'u sakal bıraktığı için tanıyamayan uyanık dedektif Lombardi ve Tom'un çok kısa sürede akıcı İtalyanca konuşması diyebilirim.
Netflix çöplüğünün 2024 yılında yapılmış en kaliteli işlerden biri olmuş. kadraj, ışık, kontrast olağanüstüydü. Bir fotoğraf sanatçısının portfolyosu gibi dizi yapmış adamlar. Dizi bittikten sonra istemsiz bir şekilde güney İtalya turu baktırma istediği uyandırıyor. Özellikle gidilecekler listesine Atrani eklendi. Diziye dair bir başka güzel detay kedi Lucio'ydu; çok şekerdi. Bir konuşabilse neler anlatacaktı oysa.