Şimdi size, şöyle bir vakit geçireyim diye başlayıp, beni ekrana kilitleyen şu diziden bahsedeyim... Dizi; insanların nasıl ve neden olduğunu bilmeden, yollarının bir kasabada kesişmesini konu alıyor. Yolu ne kadar takip etseler dahi sanki oldukları yerde dönüyorlarmış gibi kendilerini yine…devamıŞimdi size, şöyle bir vakit geçireyim diye başlayıp, beni ekrana kilitleyen şu diziden bahsedeyim...
Dizi; insanların nasıl ve neden olduğunu bilmeden, yollarının bir kasabada kesişmesini konu alıyor. Yolu ne kadar takip etseler dahi sanki oldukları yerde dönüyorlarmış gibi kendilerini yine bu kasabada buluyorlar. İşin ilginç yanı ise kasabanın bitmek bilmeyen doğaüstü olayları ve gizemi. Sadece geceleri ortaya çıkan insan kılığında bir grup yaratık var. Bu yaratıklar ile mücadele verirken hem eve dönüş yolunu arıyorlar, hem de sıradaşı olayların içine giriyorlar.
İlk sezon biraz hafif tempoda ilerliyor. Karakterlerin kasabaya adaptasyonlarını görüyoruz daha çok. Sonradan biraz daha tempo artmaya başlıyor. İkinci sezon ise nefes almaya fırsatınız olmuyor. Olaylar üst üste gelmeye başlıyor ve izlerken "ne oluyor burda" diye artık kafayı yemeye başlıyorsunuz. Dizideki gizemler iyice artıyor. Karakterlerin yaşadığı travmatik olaylar artık sizin bir parçanız haline geliyor ve tıpkı onlar gibi siz de kendinizi kaybediyorsunuz. Bir olay bitmeden diğeri ortaya çıkıyor. Tüm bunlar üst üste gelince de olayları çözmek için ekrandan ayrılmak istemiyorsunuz. Üçüncü sezonda biraz daha açıklığa kavuşur diyorsunuz ama bu sefer işler iyice farklı bir boyuta evriliyor. Yani anlayacağınız olayları kavrayamadan yeni olaylar beyninizi yakmaya başlıyor.
Dizi nasıl böyle sürekleyici olmayı başarıyor diye sorarsanız; karakterlerin her şeyi kendi başına çözmeye çalışması en büyük etken. Kimin başına bir olay gelse sanki devlet sırrıymış gibi işi tek başına üstleniyor. Halbuki olayların hepsi birbirine dayanıyor ve yardım isteseler çözme şansları daha yüksek olacak. Ama seyir zevki açısından böyle filmlerde/dizilerde bunlar normal karşılanabilir. Tabi tüm bunlar yaşanırken siz de ekran başında kafayı yiyorsunuz. En çok sinirimi bozan replik ise kimin başından bir olay geçse, birinin gelip "bu senin suçun değil" demesi. Şu cümleyi o kadar çok duyacaksınız ki yani bazı şeyler cidden onların suçu. Yine de birbirlerine destek olmaları güzel bir olay tabi.
Genel itibari ile oyunculuklar beklediğimden çok daha iyiydi. Karakterler dizi ile bir bütün haline gelmiş. Travmatik olayları ve oradaki psikolojiyi izleyiciye çok güzel yansıtıyorlar. İzlerken sanki içindeymişsiniz gibi bir hissiyat oluşuyor. Zaten dizinin kendine özgü oldukça yaratıcı içerikleri mevcut. En büyük örneklerden biri de çocuk resimleri ile yapılan anlatımlar. Görsellik açısından bakarsak da CGI lara fazla ihtiyaç duyulmamış. Çoğu kısımda makyaj kullanmayı tercih etmişler ve yerinde bir tercih olmuş. Ucuz görsel efekt kullanma gereği duymamışlar. Lost dizisi ile bir tık benzerlik de mevcut. Zaten Lost un yapımcısı bu dizideymiş. Bana kalırsa ilerleyen zamanlarda adından çok fazla söz ettirecek bu dizi.
Son olarak üçüncü sezon finali için bir gönderme yapayım;
"Jim, eşin o çukuru bence de kazmamalıydı"
NOT: Altyazı ile izlenmesini tavsiye ediyorum