Spoiler içeriyor
Freida McFadden’ın kitapları çok popüler, ben de bu yüzden Mahkûm kitabına başlamak istedim. Daha önce Hizmetçi kitabını okumuştum ve yanlışlıkla aldığım spoiler yüzünden o kadar heyecan alamadım ama yine de yazarı beğenmiştim, çünkü akıcı ve gizemli bir anlatımı vardı. Bu…devamıFreida McFadden’ın kitapları çok popüler, ben de bu yüzden Mahkûm kitabına başlamak istedim. Daha önce Hizmetçi kitabını okumuştum ve yanlışlıkla aldığım spoiler yüzünden o kadar heyecan alamadım ama yine de yazarı beğenmiştim, çünkü akıcı ve gizemli bir anlatımı vardı. Bu yüzden Mahkûm'la devam etmeye karar verdim. Ancak maalesef beklediğimi bulamadım.
Kitap bence gerçekten ilgi çekici bir şekilde başlıyor. Brooke'un cezaevinde çalışmaya başlaması, geçmişteki travmalarını geride bırakmaya çalışması, Shane’le olan geçmiş ilişkisi… Hepsi başlangıçta sizi içine çekiyor. Ama sonlara yaklaştıkça işler biraz sıkıcılaşıyor. O kadar çok şey tahmin etmeye başlıyorsunuz ki, gerilim kayboluyor. Konusu hep merak uyandırıcı olmasına rağmen, ilerledikçe bazı şeyler çok tahmin edilebilir hale geliyor.
Kitabın en çok rahatsız edici kısmı bence karakterler. Özellikle Brooke’un saflığı... Gerçekten bazı şeylere bu kadar kolay inanması ve mantıksız hareket etmesi beni çok zorladı. Mesela, geçmişinde ona büyük bir travma yaşatan Shane’in kaldığı hapishanede çalışmaya başlaması... Bu kadar ironik bir durum olamaz. Bu da yetmezmiş gibi, birine kişisel bilgilerini vermemesi gerektiği söyleniyor ama o, mahkûmlarla rahatça sohbet edebiliyor. Hani biraz dikkatli olsan, bu kadar kolay inanmazsın. Bütün o "Bunlar da insan," "Onların da bir hikâyesi var," gibi cümleler, bir süre sonra gerçeklikten uzaklaşıyor ve karakteri bana daha inandırıcı kılmıyor.
Bir de, Shane’le ilgili olan kısımda, sürekli dayak yediğini söyleyen ama kimden yediğini açıklamayan, ya da başkalarının adını anarak şüphe uyandıran bir şeyler olduğu halde, Brooke’un buna hiç dikkat etmiyor olması çok garip. Bu kadar basit şeyleri anlamaması, olayların seyrini gereksiz yere karmaşık hale getiriyor. Bazen, birine inanmak için çok aceleci davranıyor ve sonra her şeyin yanlış olduğunu söylüyor, bu da biraz zorlayıcı.
Kitabın sonu da hayal kırıklığına uğrattı. Yazar, sonu büyük bir ters köşe yaparak bitiririm diye düşünüp yanlış bir seçim yapmış bence. Shane ve Tim’in beraber çalışması, bence çok daha etkileyici olurdu. Ama sonu, ne yazık ki zorla ve sırf bir şeyler olsun diye yazılmış gibi hissettirdi. En sonunda annesinin işin içine girmesi falan, her şey o kadar basit oldu ki… Bütün bu cinayetler, aslında o kadar da büyük bir şey değilmiş gibi geldi. Bir tık daha şok edici bir olay bekliyordum ama kitap bittiğinde, "Bitti mi? Bu kadar mı?" diye kaldım.
Sonuç olarak, Mahkûm kitabı benim için pek tatmin edici olmadı. Gizem var, sürükleyici bir dil var ama karakterlerin saflığı, mantık hataları ve biraz yapay gelen olaylar yüzünden kendini kaybetmiş. Kitap başta merak uyandırsa da, sonlara doğru beni sıkmaya başladı. Bence Freida McFadden’ın kitapları bazen fazla basit ve derinlikten yoksul kalabiliyor. Bu kadar popüler olmasına rağmen, maalesef ben yazarın tarzına bir türlü ısınamadım. Eğer siz de benim gibi biraz daha derinlik arayan biriyseniz, bu kitap beklentinizi karşılamayabilir.