- 23.01.2025 - Anton Pavloviç Çehov, modern öykünün en önemli ustalarından olan Rus yazardır. Kendisi aynı zamanda doktormuş hatta okuduğum bir yazıya göre fakirlerin muayenelerinden ücret almazmış, çok erdem sahibi bir insanmış. Kendisinden okuduğum ilk kitap oldu ama daha fazla…devamı- 23.01.2025 -
Anton Pavloviç Çehov, modern öykünün en önemli ustalarından olan Rus yazardır. Kendisi aynı zamanda doktormuş hatta okuduğum bir yazıya göre fakirlerin muayenelerinden ücret almazmış, çok erdem sahibi bir insanmış. Kendisinden okuduğum ilk kitap oldu ama daha fazla kitabını okumayı istiyorum. Normalde Rus edebiyatı okurken az da olsa zorlanıp yorulduğumu hissediyorum ama Çehov’u okurken hiç öyle hissetmedim, bence bu kitap Rus klasiklerine başlamak için mantıklı bir seçim olur. Hatta Çehov, hayatının bir döneminde Tolstoy ile dostluk edinmiş, Tolstoy yazım dili olarak Çehov’un daha üstün olduğunu söylemiş. Bu kitap, 68 sayfa olmasına ve birkaç saat içerisinde bitmesine rağmen oldukça derin anlamlara sahip bir kitaptı, çok beğendim.
Altıncı Koğuş kitabında bir akıl hastanesinde buluyoruz kendimizi. Ama bu akıl hastanesindekiler gerçekten akli dengeleri olmayan insanlar mıdır? Kitap, bu soruya cevap niteliği taşıyor aslında. Bu akıl hastanenin koşulları berbat, her yer pislik içinde ve hastanenin bekçisi şiddete meyilli gaddar bir adam. Tüm bu koşullarda, akıl hastalarının (?) yaşadıkları mağduriyete rağmen orada çalışmaya devam eden ve istemeden de olsa olaylara seyirci kalan doktorumuzun yaşadıklarını okuyoruz. Sonu beklenmedik değildi benim için çünkü o dönemde de şuanda da biliyoruz ki, toplumdan biraz sıyrılan, özgür ruhlu insanlar hep ötekileştirilir ve ya “deli” ya da “saygısız” ilan edilir. Çehov, Dünya düzeninin ileride değişeceğinden ümitliymiş ama üzgünüm ki sandığı gibi olmadı. Toplum hala kendisinden farklı olanı ötekileştirmekte ve soyutlamakta ısrarcı. Üstelik birçok insan her türlü eziyete ve iğrençliğe susmaya devam ediyor, sustukça da bu iğrençliklerin birer ortağı haline geliyorlar. Bu tarz insan ve toplum gelişimini konu alan kitaplar okuduğumda ve toplumun gelişmenin g’sini göstermediğini farkettiğimde çok çok yıkıma uğruyorum. Çehov, 1892 yılında bu kitabı yayımlanırken bunları düşündüyse, nasıl olur da biz hala aynı sorunlardan muzdarip kalırız? Akıl ve iradesiyle diğer tüm canlılardan üstün olan insanın bu denli alçak olması ne can yakıcı bir durumdur.
“Her türlü zorbalığın toplum tarafından makul ve yerinde bir gereklilik olarak karşılandığı, beraat kararı gibi her türlü merhamet göstergesinin toplumda tatminsizlik ve intikam duyguları uyandırdığı bir dünyada adaleti düşünmek gülünç değil midir?”
“Hayat can sıkıcı bir tuzaktır. Düşünen bir insan olgunluğa eriştiğinde ve tam bir bilinç kazandığında kendini istemsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tuzağın içindeymiş gibi hisseder. Aslında insan, iradesi dışında birtakım tesadüfler tarafından yokluktan var olmuştur. Peki neden? Varlığının anlamını ve amacını öğrenmek ister, sorularına cevap alamaz ya da saçma sapan cevaplar alır. Kapıyı çalar ama açan kimse olmaz.”
“İnsanın huzuru ve memnuniyeti dışarıda değil, içindedir. Sıradan bir insan iyiyi ya da kötüyü dışarıdan, yani bir atlı arabadan ya da bir çalışma odasından bekler. Düşünen bir insan ise kendinde bulur.”
“Acı, acı hakkındaki canlı düşüncedir. Bu düşünceyi değiştirmek için irade gücü göster, onu silkip at, şikâyet etmeyi bırak; acı kaybolup gidecektir.”
“Acıyı küçümsersiniz, ama parmağınızı kapıya sıkıştırdığınız vakit en yüksek perdeden inlersiniz!”
Puanım: 9/10