Spoiler içeriyor
İnsanlığın, Mars'a yapmış olduğu keşif uçuşlarından, marslı-dünyalı temasından, kolonileşmeye doğru uzanan macerasını konu ediniyor. Tüm bu macera 2030 yılı itibarıyla başlıyor fakat biz buna 1945-1950 yılları diyebiliriz. İnsanlık sadece roket yapıp Marsta koloni kurmakla gelişmiş o kadar. 1950'li yıllarda ilk…devamıİnsanlığın, Mars'a yapmış olduğu keşif uçuşlarından, marslı-dünyalı temasından, kolonileşmeye doğru uzanan macerasını konu ediniyor. Tüm bu macera 2030 yılı itibarıyla başlıyor fakat biz buna 1945-1950 yılları diyebiliriz. İnsanlık sadece roket yapıp Marsta koloni kurmakla gelişmiş o kadar. 1950'li yıllarda ilk basımı yapılan bir kitap olarak kendi döneminin sosyal yapısını, savaş izlerini sizlere yansıtıyor. Politikadan, savaştan, kısıtlamalardan, hükümetlerin gerçekçilik ve ahlaksal baskısından bıkmış insanlığı görüyoruz. Özellikle sürekli atom bombası vurgusu yapılıyor. Siyahilere yapılan ırkçılığı, kadının aile ve toplum içindeki rolünü görüyoruz. Şu 310 sayfalık kitapta tek bir kadının çalıştığını bile göremiyoruz, sürekli ev işleri uğraşısı içinde, düşünme ya da bilgi gerektiren konularda erkeklere yönlendirme yapıyorlar. Kadın karakterlerde önce erkekler gider peşlerinden de biz düşüncesi hakim ve diyaloglar arasında da bunu net bir şekilde ifade ediyorlar. İki kadın karakterin Mars'a gitme yolculuğunda yanlarına temel yük alması gerekirken ıvır zıvır şeyler alması ve yazarın parantez içinde bu durumu "temel yük'ün nelerden oluştuğuna, bırakın kalkış yükünü ölçenler kafa yorsunlardı" şeklinde açıklaması kadına bakış açısını ortaya koyuyor. Siyahilere gelirsek eskiye oranla daha fazla haklara sahipler fakat beyaz adam tarafından hala hor, aşağı görülüyor. Siyahilerin Mars'a gitme maceralarında siyahi bir hizmetlinin beyaz efendisiyle yaşadığı olaya şahit oluyoruz. Beyaz adam "gün geçtikçe daha fazla haklara sahip oluyorlar daha hala ne istiyorlar" diyerek öfke kusuyor. Tüfeğiyle bir kovalamacaya giriyor. Fantastik ve bilim-kurgu edebiyatına yönelik eleştirileri ele alıp kendince intikam alıyor yazar. Hükümet, gerçekliği destekliyor ve bunun dışında kalan tüm kitapları yakıyor, tüm masallar, cadılar bayramı yok oluyor. Bunları konu edinen her şey ahlak dışı sayılıyor. Marsta, kendine Usher malikanesi yaptıran bir karakterimiz "hayal gücünün" engellenmesine, 50.000 kitaptan oluşan kütüphanesinin dünyada yok edilmesine kinleniyor. Bu malikaneyle buna sebebiyet veren kişileri bu malikaneye davet ediyor, intikamını Edgar Allan Poe'nun Usher Evi'nin Çöküşü adlı eserinden ilham alarak gerçekleştiriyor. Sanırım yazar kitap yakma konusundan o kadar etkilenmiş ki Mars Yıllıkları'ndan sonra Fahrenheit 451'in ana konusu olarak seçiyor. Fahrenheit 451 ilk kez 1953 yılında yayınlanmış. İnsanlığın elinin değdiği her şeyin yok olduğunu net bir şekilde görüyoruz. Marslılar insanlardan daha gelişmiş canlılar; şekil değiştirebiliyor, zihin okuyabiliyorlar. Kendilerine ait kültürleri, zevkleri, inançları, yaşamları olan varlıklar. Kendi gezegenlerinde huzur içinde yaşıyorlar. 2. keşif roketine kadar marslı-dünyalı temasında, Marslılar gelişmiş telekinezi yetenekleri yüzünden dünyalı görenleri delilik teşhisi koyup kodese atıyor. 3. keşif roketinde ise uzaydan gelen varlıkların farkına varıyorlar ve istilaya uğradıklarını düşünüyorlar. Dünyadan gelenleri, ölmüş yakınlarını, yaşadıkları kasabaları gerçekmiş gibi gösterip öldürüyorlar. 4. keşif roketinde ise Marslıların su çiçeği yüzünden yok olma eşiğine geldiğini görüyoruz. 4. keşif takımı Mars'a geldiğine seviniyor kendi ,aralarında kutlama düzenliyorlar. Bira şişelerini nehre atıp, şehir camlarını ateş talimi için kullanıyorlar. İnsanlık gittiği yere yıkımı getiriyor. Dünya'da "Büyük Savaş" dedikleri, uzaydan görünen bir atom bombası savaşı patlak veriyor ve kolonilerin dünyaya gelmesi için çağrıda bulunuluyor. Böylelikle Mars'ta sadece iki insan kalıyor. Tüm Marslılar ise yok olmuş durumda. Son bölümde de Dünya'dan Mars'a yeni bir yaşam kurmak için bir aile gizlice geliyor. Baba çocuklarını nehre götürüp, "Marslılar nerede?" sorusuna kendi yansımalarını gösterip cevap veriyor, kitap da burada bitiyor. Fred Hoyle'ın yazdığı sonsözde (Kendisi astronomi profesörü, bilime katkılarından dolayı da şövalyelik unvanıyla ödüllendirilmiş. "Durgun Hal" modelinin yaratıcısı.) bu kitabın aynı türde eserlerden farklı olduğunu, Dünya dışı varlıklarla bir iletişim olduğundan bahsediyor. Evet, döneminin eserlerinden böyle büyük bir fark elde etmiş olabilir fakat bu iletişim çok kısıtlı. Kitap tamamen insanlar üzerine kurulu Marslıları da tamamen insan bakış açısıyla görüyoruz. Konu edinilen yıllara bakınca farklı bir insan profili bekleyişi içine girmiştim. Yazarın, döneminin insanını hiç değişikliğe uğratmadan yansıtması hayal kırıklığı oldu. Bu tarz insanlar hala var olsa da gün geçtikçe sayıları azalmakta, belki 2030 ve daha ilerisinde olmayacaklar bile. Beklentimden çok farklıydı. Benim için tek yararı kitabın basıldığı dönemin merakı içine girmem ve bununla ilgili tez okumam.