Barbie çizgi filmlerinin değil de barbie oyuncaklarının gerçek dünyaya uyarlandığı, günümüz düzenine eleştiri fikri ile çekilmiş didaktik bir film. Filmin ilk çıktığı sıradaki o çılgınlığın geçmesini bekledim ve spoiler da yememeyi başararak 1 sene sonra izleyebildim. Evet, ataerkil topluma bir…devamıBarbie çizgi filmlerinin değil de barbie oyuncaklarının gerçek dünyaya uyarlandığı, günümüz düzenine eleştiri fikri ile çekilmiş didaktik bir film.
Filmin ilk çıktığı sıradaki o çılgınlığın geçmesini bekledim ve spoiler da yememeyi başararak 1 sene sonra izleyebildim.
Evet, ataerkil topluma bir de dışarıdan bizim gözümüzle bakın demişler. Evet, Barbie her şey olabilir ama sıradan normal olmamıza izin verin kızlar olarak demişler. Alan ile, kadınların yanında duran normal feminist erkekler de var demek istemişler. Bunlar zaten öykünün açıkça belirttiği konular. Birkaç google araması ile de ilaç şirketlerinin daha çok erkek örnekler üzerinden araştırma yaptığı, günlük düzenin erkek biyolojik saatine göre kurulu olduğu gibi bilgilere ve makalelere de ulaşabilirsiniz. Bu nedenle ben öncelikle, tekrarı da sevmediğim için, feminizm üzerine değil tüketim çılgınlığı üzerine yazmak isterim.
Barbie, filmde de değinildiği üzere yalnızca bir oyuncak değil, bir fikir. Bizler de Barbieland ayrıntılarına bakarak, bize pazarlanan bu fikre daha geniş bir pencereden bakabiliyoruz. Film boyunca birçok markanın reklamının yapılması, film bütçesinin bile büyük bir kısmının filmi pazarlamaya ayrılması, pembe renginin reklamı bu ayrıntılardan bazıları. Barbie öyle bir fikir ki, kız çocuklarının erken yaşta fikirlerinde yer ediyor ve reklam böylece başlıyor. Çeşitlilik bile reklamın bir parçası oluyor. Ancak gariptir ki, her türlü görünümde Barbie olmasına rağmen, Barbieland erkeklerinin hepsi fit ve sağlıklı vücuda sahip. Çünkü pazarlama yalnızca kızlar için yapılmış. Ataerkil toplumu eleştirip herkese yönelik bir yapım olma kaygısı taşıyan bir filmin yine kızlar için pazarlamaya odaklanışı, eşitlik yerine kadın gücü algısı yaratması bütün samimiyeti bozuyor. Yüzeysel bakıldığında ana amacında başarılı olsa da, ayrıntılara bakıldığında kızları müşterisi olarak kullanıp gerek pembenin gerek biletlerin gerek de Barbie bebeklerin satışını pazarlıyor olduğu görülüyor. Barbie filmleri yerine Barbie bebeklerin gerçeğe uyarlanması da bu yüzden önemli bir ayrıntı. Sonuçlara bakıldığında pazarlama konusunda filmin başarısını görünce toplumu, bizi eleştiriyorum. Pembeye ve müziğe boyanırsa bir fikir, gerektiği estetiğe ulaşmışsa eğer bir ürün, o zaman toplum olarak hep tüketiyoruz.
Barbie ana karakter olsa da kurtarıcı rolünde toplumun bir ferdinin, herhangi bir işi olan bir annenin sahip olduğu mükemmel kadın fikri endişesinin olması beni mutlu etti.
Feminizm eşitlik manası taşır ve erkekleri akılsız, estetik zevkten uzak, öfkesine göre davranan kontrolcü bireyler olarak göstermesi nedeniyle filmi feminist değil de kadın gücü filmi olarak tanımlayabilirim. Filmin sonuna doğru Ken, sen de kendi rolünde, bağımsız bir bireysin imajı verseler de kurtarmıyor ne yazık ki. Birey bireydir, fiziksel ve ruhen belki cinsiyet ayrımları bulunur ancak bunlardan bağımsız olanı görmek önemli olan noktadır.
Ek olarak, nasıl ki Ruth Barbie'ye artık seni yönetemem diyorsa, bir kere toplumda yerini bulan bir fikir artık yaratıcısının değildir. O fikir yerini bulmak için o süreçte şekillere girmiş ve değişmiş olabilir. Fikir kimden çıkarsa çıksın, geleceği toplumun elindedir. Ne kadar sesimiz çıkarsa, fikirler de o derece değişir. Sistemi de değiştirmeye çalışmak, fikirleri şekillendirmek bu şekilde bir film yaparak veya filmleri eleştirerek, yani sesimizi çıkarak mümkündür.
Oyunculuklar, müzik ve sahne tasarımı mükemmeldi. Film gerektiğinden uzundu. Kendi çapında başarılı bir film, ancak çapı biraz küçüktü maalesef. Her kötü ayrıntısına ve niyetine rağmen, sesini çıkarmayı başarmış bir film, dinlemeye de değer.
İyi seyirler.