✳️ Snoof ile durum analizi ✳️ Kitap Sektöründe Kriz mi, Dönüşüm mü? Türkiye’de kitap sektörü bir yol ayrımında. Bir yanda artan maliyetler, değişen okuma alışkanlıkları ve ekonomik sıkıntılar sektörü zorlarken, diğer yanda dijitalleşme ve yeni nesil okur kitlesi farklı bir…devamı✳️ Snoof ile durum analizi ✳️
Kitap Sektöründe Kriz mi, Dönüşüm mü?
Türkiye’de kitap sektörü bir yol ayrımında. Bir yanda artan maliyetler, değişen okuma alışkanlıkları ve ekonomik sıkıntılar sektörü zorlarken, diğer yanda dijitalleşme ve yeni nesil okur kitlesi farklı bir dinamik oluşturuyor. Kitap fiyatlarının son yıllarda hızla yükselmesi, okuyucuların bütçelerini sarsarken, yayınevleri de baskı ve dağıtım maliyetleriyle mücadele ediyor. Kâğıt üretiminde dışa bağımlılık, döviz kurlarındaki dalgalanmalarla birleştiğinde kitap fiyatlarını kontrol edilemez hale getiriyor. Bu durum, özellikle bağımsız yayınevleri ve kitabevleri için büyük bir sorun teşkil ediyor. Büyük zincir mağazalar ve çevrimiçi platformlar rekabet avantajı sağlarken, küçük işletmeler ayakta kalma mücadelesi veriyor.
Öte yandan, dijitalleşme yayıncılık sektörünü şekillendirmeye devam ediyor. E-kitap ve sesli kitap platformları hızla yaygınlaşsa da Türkiye’de fiziki kitap sevgisi hâlâ baskın. 2023 itibarıyla e-kitap satışları yüzde 25 artış gösterse de hâlâ toplam pazarın küçük bir kısmını oluşturuyor. Ancak genç nesil, özellikle mobil uygulamalar üzerinden kitap içeriklerine ulaşmayı tercih ediyor. Bu da yayınevlerinin dijital dönüşüme daha fazla yatırım yapmasını gerektiriyor. Kitap alışverişinde online platformların payı 2024 itibarıyla yüzde 60’a ulaşmış durumda ve pandemi sonrası bu trendin kalıcı olduğu görülüyor. Ancak bu durumun bir diğer yüzü de bağımsız kitabevlerinin giderek azalması ve fiziksel mağazaların zorlanması.
Uluslararası kıyaslama yapıldığında Türkiye’de okuma alışkanlıklarının Avrupa ve Asya ülkelerine kıyasla geride olduğu açıkça görülüyor. Almanya’da kişi başına düşen yıllık okuma süresi 15 saat, Fransa’da 14 saat iken Türkiye’de bu rakam sadece 8 saat seviyesinde. Güney Kore ve Japonya gibi ülkelerde kitap tüketimi Türkiye’nin birkaç katı seviyesinde. Bu farkın en büyük nedenlerinden biri, erken yaşta okuma alışkanlıklarının kazandırılmasına yönelik politikaların yetersizliği. Avrupa’da devlet destekleriyle yürütülen okuma kampanyaları ve eğitim sistemine entegre edilen okuma saatleri, Türkiye’de henüz yeterince yaygınlaşmadı.
Peki, Türkiye’de kitap sektörünü desteklemek için neler yapılmalı? Öncelikle, kâğıt ve baskı maliyetlerini azaltmaya yönelik teşvikler artırılmalı. Devletin, bağımsız yayınevleri ve kitabevlerine yönelik destek mekanizmaları oluşturması büyük önem taşıyor. Örneğin, Avrupa’da birçok ülkede yayınevlerine düşük faizli krediler sağlanırken, Türkiye’de bu tür destekler oldukça sınırlı. Bunun yanı sıra, dijital yayıncılığın gelişimini teşvik edecek politikalar geliştirilerek yerli platformlar güçlendirilmeli.
Eğitim politikalarında da köklü değişikliklere ihtiyaç var. Okuma alışkanlığını kazandırmak için ilkokuldan itibaren öğrencilere yönelik teşvik programları geliştirilmeli. Finlandiya ve Hollanda gibi ülkelerde uygulanan okuma programları Türkiye’de de yaygınlaştırılmalı. Kütüphane sayıları artırılmalı ve kitaplara erişim kolaylaştırılmalı. Okullarda okuma saatleri zorunlu hale getirilmeli ve öğrencilere kitap sevgisini aşılayan projeler desteklenmeli.
Sonuç olarak, Türkiye’de kitap sektörü büyük bir dönüşüm sürecinde. Ekonomik zorluklar, değişen okuma alışkanlıkları ve dijitalleşme, sektörün geleceğini şekillendiriyor. Ancak bu sürecin iyi yönetilmemesi halinde, kitap okumanın giderek lüks hale gelmesi ve kültürel gerileme riski kaçınılmaz olabilir. Okuma alışkanlıklarını teşvik eden politikalar, yayınevlerine sağlanacak destekler ve dijitalleşmeye yönelik yatırımlar, kitap sektörünün sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahip. Kitapların daha ulaşılabilir olduğu, okuma alışkanlığının yaygınlaştığı bir Türkiye dileğiyle…