「 Senden bir parmak yüksekte aldığım her soluk kalbimi kurutuyor. 」 Bir kadın düşünün. Hatice Erbaş. "Bana hiç şiir yazdın mı?" diye sorarak uğruna şiir değil kitap yazdıran bir kadın ve o güzel sevgiyi sonuna kadar hak eden bir adam.…devamı「 Senden bir parmak yüksekte aldığım her soluk kalbimi kurutuyor. 」
Bir kadın düşünün. Hatice Erbaş.
"Bana hiç şiir yazdın mı?" diye sorarak uğruna şiir değil kitap yazdıran bir kadın ve o güzel sevgiyi sonuna kadar hak eden bir adam. Şükrü Erbaş.
O adam ki "artık yaşadığımı anlayamıyorum" diyor karısının ölümünden sonra. Öyle derin bir matem ki bu kitaba akıttıkları, şiirlerine yansıttıkları. İnsan ruhunun derinlerinde hissediyor bu acıyı..
O dertliydi. Evlerin yalnızca eşyalardan yapılmadığını öğrenmişti. O evi ev yapan bir kadının aşkıydı ve o kadın gidince ev dar gelmişti adama. Sığamıyordu odalara. Çünkü onu, o kadını unutacak zamanı kalmadığını anladığı için dönüp dönüp yine onu sevmeye başlıyordu.
Mezarına bir gün bile gitmeyince yalnızlık doluyordu içine. Her mezar dönüşü onu yazıyordu şiirlerine.. Harf harf dağılmıştı dizeler ve her biri bir taş gibi düşüp eziyordu yüreğimizi. Bize şiirleri, Erbaş'a matemi kalıyordu..
Ömür Hanım ışıklar içinde uyusun. O artık sevdiğinin kaleminden çıkan bu satırlarla, "Yaşıyoruz Sessizce" ile ölümsüz..
Şiirle kalın, hoşçakalın!
lilikoEn çok etkilendiğim şiir kitabı, bir başka yazılmış sanki