Siyaset sahnesi, tarih boyunca kişinin en çelişkili yönlerini açığa vuran bir tür arena görevi görmüştür. Hiddetli konuşmalar, idealist söylemler ve halkı kucaklayan vaatler… Fakat çoğu zaman perde açılır açılmaz acımasız bir kariyer hırsı ve çıkar peşinde koşan bir zihniyetin izleri…devamıSiyaset sahnesi, tarih boyunca kişinin en çelişkili yönlerini açığa vuran bir tür arena görevi görmüştür. Hiddetli konuşmalar, idealist söylemler ve halkı kucaklayan vaatler… Fakat çoğu zaman perde açılır açılmaz acımasız bir kariyer hırsı ve çıkar peşinde koşan bir zihniyetin izleri çıkar karşımıza. İşte, kariyer politikacısı da bu karanlık yapbozun en simgesel parçasıdır. Peki ne anlama gelir?
Kariyer politikacısı, siyaseti meslek olarak benimseyen ve hayatını bu alanda sürdüren kişilere hitap etmek adına kullanılan bir terimdir. Bu kişiler genç yaşlardan itibaren siyasete ilgi duyabilir, partilerde aktif rol alabilir ve farklı kademelerde görev alarak kariyerlerini siyaset üzerine inşa edebilirler. Siyaseti yalnızca bir "meslek" olarak görür, ideolojik derinlikten uzaklaşır ve halka yabancılaşırlar.
Her şeyden önce, kalıcı olma arzusuyla hareket ederler. Kalıcılığı sağlayacak olan ise ne idealist bir inanç ne de halkın menfaatleridir; yalnızca koltuk ve güçtür. Bu kişilerin gözünde halkın dertleri ve ihtiyaçları, yalnızca birer basamaktan ibarettir. Ne söyledikleri değil, nasıl göründükleri ve hangi kitleyi nasıl ikna ettikleri gibi sorular onun için en önemlisidir. Bugün bu fikirleri savunurlar, yarın tam zıttını. Çünkü asıl sadakatleri halka değil, kendi politik geleceklerine bağlıdır.
Bu kişilerin, hatta figürlerin, en çarpıcı yönü, içi boş söylemlerle dikkatleri üzerlerine çekme becerisidir. Halkın umutlarını sömürmekte ustadır. “Değişim” ve “refah” gibi klişe kelimelerle süslediği konuşmalarında, kimseye somut bir çözüm sunmazlar. Fakat herkes onların sahte ışıltısına aldanır. Kişiler, bu oyunları fark ettiğinde ise çoğunlukla çok geç kalınmış olur; çünkü kariyer politikacıları, koltuklarına sıkı sıkıya tutunmuş, etraflarını bir çıkar ağıyla çevirmişleridir bile.
Bu tür bir politikanın en büyük zararı, yalnızca bireylerin güvenini yıkmak değil; toplumsal yapının da altını oyup geçmektir. Halk, zamanla siyasetten soğur, yönetime yabancılaşır. Daha da kötüsü, ideallerine bağlı gerçek liderler için zemin kayganlaşır. Çünkü kariyer politikacısı, samimiyetsizliği norm haline getirir.
Tarihteki büyük kırılmalara bakıldığında, kariyer politikacıları her zaman için bu süreçlerin baş aktörleri olmuştur. İhanet ettikleri yalnızca halk değil, tarihin ta kendisidir. Zira unutulan her ideal, terk edilen her değer, toplumların yalnızca geçmişini değil, geleceğini de karartır. Fakat bu figürlerin en trajik yanı, varlıklarını sürdürebilmeleri hususudur. Çünkü onlar, yalnızca bireysel bir başarısızlığın değil, toplumsal bir çürümenin de ürünüdür. Halk, kısa vadeli umutların peşinde bu tür liderlere prim verdikçe, kariyer politikacıları var olmaya devam edecektir.
Bu figürlerin doğası, insanın zaaflarını ve sistemin açmazlarını bir araya getirir. Varlığına göz yummak, hem sağlam ve doğru bir lideri, hem de bütün bir toplumu zayıf kılar. Esas yıkıcı olan husus ise bu döngünün kırılması durumunun yalnızca ama yalnızca halkın iradesi ve bilincine bağlı olmasıdır. Bu tür bir bilinç kazanılmadıkça, sahne hep aynı, aktörler hep tanıdık olacaktır.
Türkiye’de ise durum pek farklı sayılmaz. Bizim sahnemizde beliren en dikkat çekici figürlerden biri de elbette ki, yine ve yeniden, kariyer politikacısıdır. Ülkemize özgü koşullar göz önünde bulundurulduğunda, bu figür, hem bireysel hırsların, hem siyasi sistemin, hem de toplumun bazı açmazlarının direkt yansımasıdır.
Ülkemizde yetişmiş bir kariyer politikacısının Türkiye’deki yükselişi, çoğu zaman halkın dertlerine değil, popülist söylemlere dayanır. Mikrofon başında “hizmet”, "vatan" ve “millet” sözcüklerini sıkça tekrarlayan bu kişi, her zaman olduğu gibi, yine kendi konumunu sağlamlaştırmanın peşindedir. Yerel yönetimlerde ya da parti teşkilatlarında başlayan bu “kariyer,” genellikle liyakat yerine sadakate dayalı bir sistem içinde yükselir. Kimin daha iyi fikirleri olduğu değil, kimin liderin gözüne daha iyi göründüğü önemlidir. Bu nedenle, kariyer politikacısı, yukarıya tırmanırken ideallerini değil, patronlarını ve efendilerini memnun etmeyi öncelik haline getirir.
Türkiye’de bu tarz bir figürün en belirgin özelliği, gücün nasıl kullanılması gerektiğine dair elle tutulur hiçbir fikre sahip olmamasıdır. Ekonomik krizlerden eğitim sorunlarına kadar karmaşık meseleler üzerine yalnızca yüzeysel çözümler sunacak, projelerinden bahsetmesi istendiğinde ise bahaneler üretecek, fakat en berbat bahaneyi de üretse, güvenmeye aç ve öğrenmeye tok olan halkın iradesi sayesinde yine başarılı olacaktır. Çünkü kariyer politikacıları için başarı, sorun çözmek değil, sorunları konuşarak oy toplamaktır. Halkın acil ihtiyaçları, onların gözünde bir araçtan ibarettir. Üstelik bu politikacıların halkın dertlerine aşinalığı da genelde sınırlıdır; çoğu zaman gündelik hayattan kopuk, yalnızca protokollerde varlık gösteren figürlerdir bunlar.
Daha da kötüsü, bu tiplerin Türkiye’deki otoritelerini, toplumun güvenini sömürerek pekiştirmesidir. Genç nüfusun işsizlik sorununu çözemeyen ya da eğitim sistemindeki çöküşü görmezden gelen bu kişiler, siyasi arenada varlığını sürdürebilmek adına kutuplaştırıcı bir dil kullanmayı tercih eder. Bu kutuplaşma, yalnızca toplumun birlik duygusunu zayıflatmakla kalmaz, gerçek liderlerin önünü de tıkar demiştik.
Türkiye’deki bu durum, ne yazık ki, hem bireylerin, hem de sistemin büyük bir sorunudur. Siyasi partilerin lider odaklı yapısı, kariyer politikacılarının önünü açar. Gerçek bir liyakat sistemi oluşturulmadıkça, halkın sesini gerçekten temsil eden liderlerin yetişmesi neredeyse imkânsız hale gelir. Bunun yerine, kısa vadeli çıkarlar ve kişisel hırslarla hareket eden bir siyasi kültür uzunca bir süre egemen olur.
Fakat bana kalırsa bu hikâyenin en trajik yanı, halkımızın zamanla bu durumu kanıksamış olmasıdır. Her seçim döneminde benzer vaatleri dinlemek, aynı tür politikacıları kürsüde görmek, aynı saldırgan sesleri işitmek çoğu kişi için sıradan bir durum haline gelmiştir. Bu nedenle, kariyer politikacısı gibi bir figürün varlığı, tüm toplumun en büyük sorunlarından ve köklü bir çöküş döneminin en gürültülü işaretlerinden biridir.
Bitirmeden bahsetmek istediğim bir husus daha var. Bu figürleri saptamak esasen oldukça basit. Az önce de bahsettiğimiz üzere, bu kişiler genç yaşlarda partinin en alt kademelerinde işe başlar, kendini adanmış bir nefer gibi gösterir. Ancak, bu çabanın ardında idealizme duyulan bir aşk değil, çoğunlukla güç ve statüye duyulan özlem yatar. Kariyerinin başlangıcında yaptığı her konuşma, attığı her adım, yalnızca gelecekteki mevkiine zemin hazırlamak içindir. Burada, Machiavelli’nin “amaçlar araçları meşru kılar” ilkesinin gölgesi, neredeyse her hamlenin üzerine düşer.
Bu tür bir politikacının en temel özelliği ise değişime karşı esnekliğidir. Bugün bir doktrine sıkı sıkıya bağlı görünür, ertesi gün olup rüzgârın yönü değiştiğinde ise bir başka söylemi savunur. Bunun nedeni çoğunlukla bir inanış değil, oportünizmin kendisidir. Dönemin ruhunu koklamak, toplumun nabzını tutmak ve buna uygun bir maske takmak, kariyer politikacısının en önemli yeteneklerinden biridir. Unutmayınız.
"Bu saatten sonra bu ülkeden bir bok olmaz", "bok gibi bir ülkede yaşıyoruz", "tek başıma ben mi dünyayı/sistemi değiştireceğim?" gibi serzenişlerde bulunmak, sitem etmek ya da geleceğinizden umudunuzu kesmek yerine bu döngüyü kırmak adına etrafınızın farkında olmaya ve bilinçlenmeye bakınız. Hepimiz aynı gemideyiz, fakat bu senaryoda kaptanı seçenin mürettebat olduğunu unutmayınız. Siyasetin bir meslek değil, bir sorumluluk olduğunu unutan kişilerden uzak durunuz. Kendi aklınızın gücünün ve kapasitenizin farkında olunuz. Son olarak, ülkeniz için olmasa da, en azından kendi geleceğiniz için çabalamaya devam ediniz. Demokrasi, kullanmasını bilen için en güçlü silahtır, bunu yorumlarda Adolf Hitler'in otoriteyi eline geçiriş öyküsü ile anlatacağım.
Tekrara düştüysem kusura bakmayın. İçimden geldi, yazmak istedim. Esenlikler.