Spoiler içeriyor
evet leon sahiden tuhaf bir film. tuhaf dediysem pedofili öğeler sebebiyle demiyorum. öyle anlaşılması ayrı bir tuhaf. zira bu film görünenden çok daha fazlası. film kesinlikle aşk üzerine değil. hayatta tek tutunacak dalı olan saksı bitkisi olan adamın biri, bi'…devamıevet leon sahiden tuhaf bir film. tuhaf dediysem pedofili öğeler sebebiyle demiyorum. öyle anlaşılması ayrı bir tuhaf. zira bu film görünenden çok daha fazlası. film kesinlikle aşk üzerine değil. hayatta tek tutunacak dalı olan saksı bitkisi olan adamın biri, bi' de küçük bir kız çocuğu, evet bir kız çocuğu. hassasiyetinizi anlıyorum fakat sığ bir perspektif yerine direkt olaya pedofili yaftası vurmak yerine olaya, olguya odaklanmak gerek.
leon sevdiği kadını kaybetmiş. hayatta tek yoldaşı bir saksı bitkisi kalmış. mathilda ise ta başından beri ailesi ile yaşıyor gibi gözükse de esasında yaşayamıyor. bir tek kardeşi var onun şu dünyada. onu da ne yazık ki zaten kaybediyor. ve olan oluyor. ikilimizin yolu burada kesişiyor. her ikisinin de tutunacak bu dünyaya bağlayan birer olguları var(dı) mathilda kardeşi öldüğü an bir boşluğa düşüyor. epey çarpıcı bir sahneydi gerçekten. o an en değer verdiği kişinin biricik kardeşinin öldüğünü öğreniyor ve filmin geri kalanında bu ikiliyi izleyeceğimizi bilmeme rağmen "aç hadi kapıyı" diye mathildayla birlikte orada ben de ağladım (ya hiç kapıyı açmasaydı???) alternatif son :D neyse şimdi bakmayın güldüğüme. epeydir psikolojik yazılar karalıyorum şurada az güleyim böyle fazla ciddi oldum. ha sakın aldanmayın güldüğüme de bakmayın. ha evet spoiler diye işaretlemişim. leon öldüğünde ağlamamak için zor durdum. orada dondum kaldım. tekrar tekrar aklıma geldikçe gözlerim doluyor. harbi etkilendim ama olay örgüsünü bozmayalım.
evet ne diyorduk. leon en son dayanamıyor, mathildaya kapıyı açıyor ve artık bu aslında birbirinden çok da farklı sayılmayan, tabiri caizse iki kader ortağı tanışıyor. film görünürde aksiyon ve bir intikam hikayesi gibi görünse de aslında çok daha derin temalar barındıran bir yapım diye düşünüyorum. ha tabii aksiyon sahnelerinde adeta kendimden geçtim, hakkını teslim etmek gerek, aksiyonu da fenaydı. ama işler sadece bu kavgadan gürültüden ibaret değil diye düşünüyorum, hele ki pedofili hiç değil.
ah pekala galiba yine bir psikolojik analiz işine girişmemiz şart, hadi öyleyse iki karakteri de inceleyelim. bakalım durum gerçekten de öyle miymiş. en temelde aksiyon sahiden de şurada bir kenara, iki yalnız insanın kayıplarının ve içsel boşluklarının ardından birbirlerine tutunmaya çalıştığı bir hikaye anlatılıyor. daha çok bir bağ kurma ve bir güven arayışı ön planda ve bu iki birbirlerinin eksikliklerine seslenen insan şunu çok iyi başarıyor. hatta bana kalırsa filmin en çarpıcı repliklerinden biriydi bu. gelin bunu leonun kendisinden dinleyelim. en başta şöyle bir diyalog geçmekte:
mathilda: bitkini çok seviyorsun, değil mi?
leon: en iyi arkadaşımdır. hep mutludur, soru sormaz. ve bana benzer, kökleri yok.
final sahnesinden hemen önce yine leonun söylediği:
bana yaşama zevki verdin. mutlu olmak, yatakta uyumak, kök salmak istiyorum. bir daha asla yalnız kalmayacaksın, mathilda.
repliği de aslında bütün durumu açıklar vaziyette. peki ya mathilda, mathilda ailesi tarafından sevgi görmemiş bir çocuk. ailesiyle olan ilişkisi tamamen eksik ve güvenilmez. onlarla öldüğünde bile mathilda yalnızca küçük kardeşinin ölmesine üzülmekte. evet okuldan kaçıyor, kendine bir eğlence alanı yaratıyor, eğleniyor, gülüyor ama bir yandan da onu ayakta tutan belki de tek olgu oradaydı, kardeşi oradaydı ve maalesef öldü. yine kaçabilirdi okuldan da oradan da fakat hiçbir yere kaçamadı. bütün dünyası aslında bütün eğlencesinin kaynağı orada söndü çünkü. artık onun için bir bağ kalmadı dış dünyayla olan duygusal bağlantısını kaybetti.
ve hemen akabinde leon'un ona sunduğu koruma ve güven duygusu, mathilda’nın içindeki o boşluğu doldurdu. ancak bu, tekrarlamakta fayda var, kesinlikle "aşk" değil, tam tersine bir bağlanma ve güven duygusu üzerine kurulu bir ilişki olarak karşımıza çıkıyor.
leon’a duyduğu hayranlık, bir çocuk için doğal bir takdir. leon’un ona verdiği güven, koruma ve yaşam bilgisi, mathilda'nın boşluğunu dolduran tek şey oluyor. leon’un sevgisinin ardında yine romantik bir duygudan ziyade bir idolleşme yatmakta. leon, mathilda'yı sadece bir çocuk olarak görmemekte, aynı zamanda ona güçlü ve bağımsız biri olarak bakmakta. ona saygı duymakta. onun içindeki güçlü ve hayatta kalabilen yanları takdir etmekte.
mathilda'nın ilk silah kullandığı sahneyi hatırlayalım. o yaştaki bir çocuğun silahı o şekilde kullandığını görseniz siz nasıl tepki verecektiniz? leon orada normal olarak bir hayli etkileniyor. hayranlık dolu bakışları da tam da bu yüzden ve bu bakışları da pedofili ile bağdaştırmak, hmm bilmiyorum, aşırı sığ bir okuma oluyor sanki.
bakın leondan bahsetmişken, hadi gelin onun için o bağlandığı olgu neydi ona göz atalım. filmdeki en dikkat çekici sembollerden biri de saksı bitkisi. izlerken hep neden bir köpek değil niye bir bitki diye düşünüp durdum. ve şu sonuca vardım. aslında bu bitki, leon’un içsel dünyasını ve duygusal boşluğunu yansıtan çok önemli bir unsur. saksı bitkileri biliyorsunuz ki bakıma ihtiyaç duyan büyüyüp gelişebilmesi için sürekli özen gösterilmesi gereken canlılardır. leon yukarıya bırakmış olduğum replikte de gördüğümüz üzere bu saksı bitkisini kendine benzetir. sahiden de baktığımızda leon’un da bir tür duygusal bakım ve destek arayışını simgeleyecek şekilde aslında o saksı bitkisinde kendi yansıması vardır.
bu bitki, leon’un dünyasında sabırla büyüyen ve gelişen tek şey. mathilda ile kurduğu ilişkinin de zamanla evrimleşmesine benziyor.
ikisi arasındaki bu ilişkide bağları cidden de ikisinin içlerinde taşıdığı eksikliklerden doğuyor. ailesinin ölümüyle birlikte dünyaya bağlanacak hiçbir şeyi olmayan mathilda, sevdiği kadını kaybettikten sonra yalnızlıkla baş başa kalan leon. yalnızlıklarını ve kayıplarını, birbirlerine bağlanarak hafifletmeye çalışıyorlar. ve bunu çok iyi başarıyorlar. leon, mathilda’ya sevginin ne demek olduğunu öğretiyor. tıpkı bir çocuk gibi ama aynı zamanda bir baba figürü gibi ona gösterdiği güven duygusu oluşuyor. mathilda ise leon’un ona sunduğu şefkatle hayatta kalmayı öğreniyor ve böylelikle duygusal olarak yeniden bağ kurmuş oluyorlar. leon’a o da duygusal anlamda büyük bir katkı sağlıyor. onu yalnızlıkla baş başa kalmış duygusal olarak terk edilmiş bir adamdan yeniden dünyaya bağlanan bir insana dönüştürüyor. mathilda sayesinde leon, yaşamın anlamını, bağ kurmayı ve "sevginin gücünü" yeniden keşfetti. ona gösterdiği şefkat ve güven, leon’un içsel boşluğunu doldurdu. aynı zamanda kahramanımızın kendi ağzından da duyduğumuz üzere ona bir amaç verdi, kendisini bir başkası için değerli hissettirdi. mathilda leon’un yeniden hayata tutunmasını sağladı.
ölümden korkmayan cesur tetikçimiz kendine dikkat etmeye, onu korumaya kendini adamaya, bunu yaparken de çok dikkat etmeye, adeta and içmişti ki ne yazık ki hani "yiğitçe savaştı kahpece vuruldu" derler ya, ha işte öyle bir şey oldu. olmaz olaydı, mutlu son görsek şaşardım zaten. ışıklar içinde uyu büyük kahraman...
(değinmeden edemeyeceğim, gary oldman'ın "everyone" diye bağırması doğaçlamaymış. yani izlerken zaten kendinden nefret ettirdi. pes doğrusu mükemmel roldü ama bu sahne beni ayrı bir etkiledi. harika bir oyunculuk, harika bir performans, harika bir şerefsizlik.)