Bu "Adam" bu işi iyi yapıyor! Adam Fawer’ın Empati kitabı, elinize aldığınızda “Hadi bakalım, bir bilimkurgu mu okuyacağız?” dedirten ama sayfalar ilerledikçe “Bir saniye, bu bildiğin beynimin içinde bir satranç maçı!” hissine kapıldığınız bir eser. Olasılıksız ile gönlümde taht kuran…devamıBu "Adam" bu işi iyi yapıyor!
Adam Fawer’ın Empati kitabı, elinize aldığınızda “Hadi bakalım, bir bilimkurgu mu okuyacağız?” dedirten ama sayfalar ilerledikçe “Bir saniye, bu bildiğin beynimin içinde bir satranç maçı!” hissine kapıldığınız bir eser. Olasılıksız ile gönlümde taht kuran Fawer Mobius ile beni büyülemişti. Bu kez empati kavramını alıyor, biraz bilimle harmanlıyor, üstüne felsefe serpiştiriyor ve ortaya hem kaotik hem de bağımlılık yapan bir dünya çıkarıyor.
Hikaye, birbirinden bağımsız gibi görünen ama sonradan “Aa, hepsi bir puzzle’ın parçasıymış!” dedirten karakterlerle başlıyor. Laszlo, özel yeteneklere sahip çocukları eğiten bir öğretmen. Winter Zhi ve Elijah ise onun en parlak öğrencileri – ama parlak derken, öyle sınavda 100 alan tiplerden bahsetmiyorum; bu çocuklar karşısındakinin duygularını okuyup yönlendirebiliyor! Olaylar, Darian isimli bir kadının Winter ile Elijah’ı örgüte katma göreviyle patlak veriyor.
Fawer, Empati’de bize şunu soruyor: “Ya özgür iraden sandığın kadar özgür değilse?” Kitapta, karakterlerin empati gücüyle başkalarının arzularını kontrol edebildiğini görünce insan düşünmeden edemiyor: “Benim kararlarım gerçekten bana mı ait, yoksa biri içimde gizli bir kumanda mı tutuyor?” Laszlo’nun öğrencileri bu yeteneğiyle hem güçlü hem kırılgan; çünkü başkalarının duygularını hissetmek, bir süre sonra “Kendi hislerim nerede kaldı?” sorusunu doğuruyor. Fawer bunu öyle güzel işliyor ki, bir yandan “Vay be, süper güç olsa ne şahane olur!” derken, bir yandan “Aman kalsın, ben kendi derdimle zor baş ediyorum” diyorsunuz.
Kitabın en çarpıcı yanlarından biri, bilimle felsefenin dansı. Sinestezi, nöroloji, psikoloji derken Fawer adeta “Bilgi bombardımanına hazır mısınız?” diyor. Ama korkmayın, bu öyle sıkıcı bir ders kitabı değil; aksine, her sayfada “Bu da mı mümkün acaba?” diye Google’a koşasınız geliyor. Mesela Winter’ın duyguları renklerle algılaması… “Bir sağırın sinestezi olması gibidir aşk; müziği duymazsın ama onu hissedersin” alıntısı tam burada devreye giriyor. Fawer, bu satırlarla hem kalbinize dokunuyor hem de aklınızı karıştırıyor.
Adam fawer'ın en sevdiğim özelliği kitaplarında bilimden felsefeye birçok alanda bilgi cümbüşü ile genel kültür şoku yaşatması. Okurken sanki sadece bir kurgu okumuyorsunuz da lisede sıkıldığınız derslerdeki konuları keyifle öğreniyormuşsunuz gibi. Bu özelliğine bayılıyorum.
Tabii ki Fawer klasiği ters köşeler de eksik değil. Örgütün amacı, karakterlerin bağlantıları ve o şok edici final… Son sayfada “Vay arkadaş, bunu beklemiyordum!” diye bağırmamak elde değil. Kitap bittiğinde elinizde bir fincan kahve, aklınızda şu soru kalıyor: “Ben başkalarının hislerini ne kadar kontrol ediyorum, ya da onlar benimkileri?” Fawer, bu sorgulamayı öyle ustaca yapıyor ki, hem eğleniyorsunuz hem de “Dur, ben bir kendime bakayım” diyorsunuz.
Empati, aksiyonu, bilimi ve duygusal derinliğiyle tam bir ziyafet. Evet, bazen detaylarda boğulmuş gibi hissediyorsunuz – Fawer’a “Tamam hocam, anladık, herkesin beynine girme yeteneği var!” diye seslenesiniz geliyor – ama bu yoğunluk, kitabı daha da gerçek kılıyor. Eğer Olasılıksız’ı sevdiyseniz, bu da sizi mest edecek. Bilimkurguya meraklıysanız, felsefeyi seviyorsanız ya da sadece “Başkalarının duygularını okusam ne yapardım?” diye hayal kuruyorsanız, Empati tam size göre.
Bitirmeden Fawer’dan bir alıntıyla kapanışı yapalım: “Nereden geldiğinizi bilmeden, nereye gideceğinizi de bilemezsiniz.” Bu kitabı okuyun, belki kendi yolunuzu bulursunuz – ya da en azından, birinin sizin yerinize bulduğunu fark edersiniz! Kim bilir?