Anlatacağıma dair söz vermiştim. Buyurunuz. DOĞU TÜRKİSTAN’IN TARİHSEL KADERİ Çin Sömürgeciliği Ve Uygur Türklerinin Mücadelesi Doğu Türkistan, Türk halklarının ana vatanı, tarih boyunca büyük imparatorlukların ve bağımsız Türk devletlerinin hâkimiyet kurduğu, stratejik önemi yüksek bir bölge olmuştur. Fakat Çin’in bölgeye…devamıAnlatacağıma dair söz vermiştim. Buyurunuz.
DOĞU TÜRKİSTAN’IN TARİHSEL KADERİ
Çin Sömürgeciliği Ve Uygur Türklerinin Mücadelesi
Doğu Türkistan, Türk halklarının ana vatanı, tarih boyunca büyük imparatorlukların ve bağımsız Türk devletlerinin hâkimiyet kurduğu, stratejik önemi yüksek bir bölge olmuştur. Fakat Çin’in bölgeye yönelik yayılmacı politikaları, Doğu Türkistan halkı için yüzyıllardır süregelen bir sömürgeleştirme, asimilasyon ve kültürel yok ediliş sürecini de beraberinde getirmiştir. Bugün Çin'in toplama kamplarında yalnızca ve yalnızca ölümü bekleyen milyonlarca Uygur Türkü, etnik ve kültürel kimliğinden zorla koparılmaktadır. Bu durum, yalnızca günümüz siyasi olaylarının bir sonucu değildir; tam aksine, Doğu Türkistan’ın tarih boyunca maruz kaldığı baskı ve istilaların bir devamıdır. Bu makale ise, Doğu Türkistan’ın siyasi, kültürel, demografik dönüşümünü ve Çin’in bu topraklar üzerindeki sistematik tahakkümünü tarihsel bağlamda analiz etmek üzere hazırlanmıştır. Gelin, biraz da kendi tarihimizi çalışalım.
KADİM DÖNEM
Doğu Türkistan'da bilinen en eski Türk hâkimiyeti, Hun İmparatorluğu dönemine dayanmaktadır. Çin kaynaklarında "Xiongnu" olarak adlandırılan Hunlar, Orta Asya’nın büyük bir bölümüne yayılmış ve M.Ö. 3. yüzyılda güçlü bir devlet yapısı kurarak Çin’in kuzeyinde büyük bir tehdit oluşturmuşlardır. Doğu Türkistan, Hunların kontrolünde stratejik bir merkez haline gelmiş, İpek Yolu’nun en önemli geçiş noktalarından biri olmuştur.
Hunlar, göçebe yaşam tarzına sahip olsalar da, bölgedeki ticareti ve şehirleşmeyi etkilemişlerdir. Büyük Hun İmparatoru Mete Han (M.Ö. 209-174), Çin Seddi’ni aşarak Çinlilere büyük baskılar uygulamış, Doğu Türkistan’ı Türk hâkimiyeti altına almıştır. Ancak Hunlar ile Çin arasındaki bu mücadele, Çin’in bölgeye yönelik ilerleme planlarını hiçbir zaman sonlandırmamış, aksine daha da güçlendirmiştir. Çinliler, Hunları zayıflatmak adına İpek Yolu üzerindeki ekonomik avantajlarını kullanmış ve çeşitli diplomatik manevralarla Hun devletinin parçalanmasına neden olmuştur.
Hun İmparatorluğu’nun M.S. 2. yüzyılda zayıflamasıyla birlikte, Doğu Türkistan’daki Türk hâkimiyeti geçici olarak sarsılmış, ancak bölgedeki Türk varlığı hiçbir zaman sona ermemiştir.
Hunların dağılmasından sonra Orta Asya’da birçok küçük Türk devleti ve boyları ortaya çıkmıştır. Ancak 552 yılında Bumin Kağan önderliğindeki Göktürkler, Orta Asya’da ilk büyük Türk devletini kurmuş ve Doğu Türkistan’ı da egemenlikleri altına almışlardır. Göktürk Kağanlığı, Türk tarihindeki ilk "Türk" adını taşıyan devlet olması bakımından büyük önem taşır.
Göktürkler döneminde Doğu Türkistan, Türklerin en güçlü olduğu bölge haline gelmiş ve ilk defa Türkçe resmi devlet dili olarak kullanılmıştır. Bu dönem, Türk kültürünün yazılı hâle gelmeye başladığı ve Türk kimliğinin siyasi bir güç olarak şekillendiği önemli bir dönemdir. Tıpkı Orhun Yazıtları gibi Göktürkler’e ait yazılı belgeler, atalarımızın Doğu Türkistan ve çevresindeki varlıklarını açıkça ortaya koymaktadır.
Göktürkler, Çin ile hem diplomatik hem de askeri mücadeleler yürütmüşlerdir. Bunlardan en önemlisi olan İpek Yolu üzerindeki hâkimiyet mücadelesi, Göktürkler ile Çin arasında büyük savaşlara neden olmuştur. Çin, Göktürkleri zayıflatmak üzere iç karışıklıkları körüklemiş, fakat Göktürkler Çin’i defalarca kez mağlup ederek Doğu Türkistan’ın Türk hâkimiyetinde kalmasını sağlamışlardır.
Nihayetinde, Göktürk Kağanlığı 744 yılında Uygurlar tarafından yıkılmıştır. Göktürklerin ardından gelen Uygurlar, bölgedeki Türk hâkimiyetini sürdüren bir başka büyük ve güçlü uygarlık olarak Doğu Türkistan’ı kontrol altına almıştır.
Uygur Kağanlığı, Türk tarihinde çok önemli bir yere sahiptir çünkü bu devlet döneminde yerleşik hayat, tarım ve şehirleşme hız kazanmış, Budizm ve Maniheizm gibi dinler bölgede etkili olmaya başlamıştır.
Uygurlar, askeri başarılarının yanı sıra kültürel ve bilimsel alanda büyük ilerlemeler kaydetmişlerdir. Yazıyı geliştirmeleri, edebiyat ve sanat alanında eserler vermeleri, Türk kültürünün olduğunda çok daha ileri bir seviyeye ulaşmasını sağlamıştır. Bugün varlığını sürdüren Uygur alfabesi ve yazı dili, bu dönemde ortaya çıkan Uygur yazısı temel alınarak geliştirilmiştir.
Bu dönemde Doğu Türkistan, İpek Yolu’nun en önemli kavşak noktalarından biri olarak gelişmiş, ticaret yolları üzerindeki büyük şehirler bilim, sanat ve zanaat merkezleri hâline gelmiştir. Uygurlar, Budist tapınaklar inşa etmiş, Çin, Hint ve İran medeniyetleri ile kültürel etkileşimde bulunmuş, ancak kendi kimliklerini koruyarak Türk kültürünü fazlasıyla güçlendirmişlerdir.
Uygurların bu parlak dönemi, 840 yılında Kırgız saldırıları sonucu Uygur Kağanlığı’nın yıkılması ile sona ermiştir. Fakat Uygur halkı Doğu Türkistan’dan tamamen silinmemiş, Koço (Turfan) Uygur Devleti (850-1250) gibi yeni devletler kurarak bölgede varlıklarını sürdürmüşlerdir.
840 yılında Karahanlılar bölgeyi kontrol altına almış ve Türk tarihindeki ilk Müslüman devletlerden biri olmuştur. Karahanlılar, İslamiyet’i benimseyerek Doğu Türkistan’da büyük bir dönüşüm başlatmışlardır.
Müslümanlık, Karahanlılar döneminde resmi din olarak kabul edilmiştir. Medreseler kurulmuş, Türk-İslam kültürünün temelleri atılmıştır. Kaşgar, İslam dünyasının önemli ilim merkezlerinden biri haline gelmiştir. Yine bu dönemde, Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig ve Kaşgarlı Mahmud’un Divânü Lügati't-Türk gibi eserleri yazılmış, Türk-İslam kültürü şekillenmeye başlamıştır.
Karahanlılar, Doğu Türkistan’ı büyük bir İslam medeniyeti hâline getirerek bölgenin bugünkü kültürel kimliğinin temellerini atmıştır. Fakat 1212 yılında Karahitaylar tarafından yıkılmış, Doğu Türkistan Moğolların işgaline uğramıştır.
(Yazı karakteri yetmediği için yorumlar kısmında devam ediyorum.)