- 12.03.2025 - Seneler önce okuduğum bu kitabı, bugün yeniden okudum. Adından da anlayabileceğimiz üzere, hayır diyemeyenlere rehber niteliğinde bir kitap kendisi. Ancak rehberlikten kastım profesyonel anlamda bir bilgilendirme değil. Kitabın içerisindeki bilgilerin veya açıklamaların hangi kaynaklara dayandırıldığını bilmediğimiz için…devamı- 12.03.2025 -
Seneler önce okuduğum bu kitabı, bugün yeniden okudum. Adından da anlayabileceğimiz üzere, hayır diyemeyenlere rehber niteliğinde bir kitap kendisi. Ancak rehberlikten kastım profesyonel anlamda bir bilgilendirme değil. Kitabın içerisindeki bilgilerin veya açıklamaların hangi kaynaklara dayandırıldığını bilmediğimiz için profesyonel bir kitap diyemeyiz sanırım. Maalesef ki bizim toplumumuz hayır diyememeye çok meyilli bir toplum. Evimize gelen misafiri memnun etmek için kırk takla atıyoruz, gittiğimiz misafirliklerde önümüze sofralar döşeniyor, tatlılar yediriliyor. İş yerlerimizde patronlarımıza yaranmak için aslında yapmak istemediğimiz işleri sırtımıza yük alıyoruz. Hatta bazen hayatımıza balıklama dalmaya çalışan zorba insanlara karşı bile, insanların huzurunu kaçırmama düşüncesiyle boyun eğiyoruz. Çocukluktan itibaren büyüğe hayır denmez, misafir gelince odaya kapanılmaz gibi kurallarla büyütülüyoruz. Hâl böyle olunca, hayır diyememek kültürümüzün bir parçası haline geliyor tabii ki. Çünkü bizim kültürümüzde hayır demek, sanki birini aşağılıyormuşuzcasına kaba davranmak gibi görülüyor. Bireyselleşmeyi o kadar korkutucu benimsemişiz ki kimseye hayır diyemediğimiz için kendimize de evet diyemiyoruz çoğu zaman.
İnsan kendi benliğinin sınırları olduğunu bir kitaptan öğrendiğinde çok şaşırıyor aslında. Benlik çünkü bu, benim sınırlarım. Benim sınırlarımı neden bir kitaptan öğreniyorum diye düşünüyor insan. Keşke hiçbirimiz bu sınırları farklı yerlerden öğrenmek zorunda kalmasak da çocukluktan itibaren bunun farkındalığıyla yetiştirilseydik. Eminim ki, çoğumuz daha özgüvenli ve başı dik adım atan insanlar olurduk. Eğer bu yazıma denk gelen genç insanlar varsa, onlara daha da fazla söylemek istiyorum; lütfen benliğinizin sınırlarını kimseye ihlal ettirmeyin. Bir insanın yanındayken biraz bile tedirgin hissediyorsanız, biraz bile suistimal edildiğinizi düşünüyorsanız o bağı gözden geçirin. Sınırları ihlal eden kişiler her zaman biraz daha fazlasını ihlal etmeye meyilli olurlar. Onları memnun etmeye çalışırken bir bakmışsınız ki, kendiniz hiç memnun olmadığınız bir haldesiniz. Kimseyi memnun etme mecburiyetimiz yok, bu Dünyaya annemizin doğumu aracılığıyla geldik, sonradan hayatımıza ilave edilen insanların hiçbiri önceden yoktu, bu bedende ve bu zihinde ömür boyu yaşayacak olan biziz, buna kimse müdahale etmemelidir.
Hayır diyememenin temelinde sevilmeme, reddedilme, dışlanma, terkedilme kaygıları yer alıyor. O kadar üzücü ki, birileri bizi sevsin ya da varoluşumuzu kabul etsin diye kendimizdeki puzzle parçalarını alıp sürekli mağazadaki puzzle parçalarıyla değiştiriyoruz. Sonra puzzle bittiğinde bir bakmışız ki ortaya tam bir resim çıkamamış. Zaten gerçek sevgi, koşullara dayanmaz, koşulsuzdur. Bu yüzden bizi hayır dediğimiz zamanlarda dahi sevecek insanlar olmalı hayatımızda. Kitapta geçen bir cümlede, kimseyi kırmamaya çalışan ve iyi bir insan olarak anılmak için talepleri geri çeviremeyen insanların, iyi insan olarak anılmalarından ziyade acil çıkışta ilk kırılan cam oldukları söylenmişti. O kadar doğru ki, maalesef gerçek sevgi bağı kurduğumuz insanlar haricindeki insanlar, yaptığımız çoğu eylemin ardındaki niyeti sorgulamıyorlar bile. Çoğunun verdiği kıymet sadece çıkar ilişkisine dayalı oluyor. Ancak hayat başkalarının onaylarını alma doğrultusunda yaşamak için çok kısa. Hayatlarımızın kıymetini bilmemiz ve korumamız gerekiyor.
“Çünkü özgürlük, sandığınız gibi sınırsız olmak demek değildir, tam tersine net ve güçlü sınırlara sahip olabilmenizle ilgilidir.”
“Daha çok sevilmek, sayılmak, huzur ortamında yaşamak, çatışmadan uzak kalmak uğruna gözden çıkardığınız sınırlarınız hapishanenize dönüşür.”
“Unutmayın en ağır yük, hayır diyemeyen insanın yüküdür. Bir ömür başkalarını taşır sırtında.”
“Şunu iyi bilmelisin, önüne çıkan yanlışa ne kadar çabuk hayır dersen, doğru karşına o kadar çabuk çıkar…”
“Hayır diyemediğinizde, özgür değilsinizdir. Yaşamınızın ipleri başkalarının elindedir.”
“Çünkü hiç kimse, başkaları uğruna sınırlarını feda ederek, sağlıklı ve kalitesi yüksek bir yaşam satın alamaz.”
“Dışarıya şekil vermek için içerideki şekli bozmanın bedeli ağırdır.”
“Sevilme ihtiyacı karanlık bir kuyudur. Çocuk yaşta açılan ve zamanla giderek derinleşen karanlık bir kuyu…Kuyunun içini doldurmak için yaşam boyu ne gerekiyorsa ve ele ne geçiyorsa fütursuzca fırlatılır o boşluğa. Hayır diyemeyenlerin çoğunun en büyük kaygısıdır sevilmemek. Onlar hep birilerini kaybetmekten, kırmaktan, üzmekten korkarlar ama temelde en büyük korkuları karşısındaki kişi tarafından sevilmeyeceğine şartlanmasıdır.”
“Unutmayın, taviz tavizi getirir.”
Puanım: 8/10