Machiavelli'nin görüşü zafere giden her yolun mübah olduğu temeline dayanıyor ve Prens eseri ise bu düşüncenin bir ürünü. Bu kitap yazıldığı çağdan, günümüze kadar ahlaki açıdan çok eleştirilmiştir ve hala daha bu etkisini sürdürüyor.Hatta bazı kilise adamları bu eseri şeytanın…devamıMachiavelli'nin görüşü zafere giden her yolun mübah olduğu temeline dayanıyor ve Prens eseri ise bu düşüncenin bir ürünü.
Bu kitap yazıldığı çağdan, günümüze kadar ahlaki açıdan çok eleştirilmiştir ve hala daha bu etkisini sürdürüyor.Hatta bazı kilise adamları bu eseri şeytanın bir kitabı olarak görmüşler.
Ancak kitabı okuduktan sonra bu söylenen görüşlere katılmadığımı belirtmek istiyorum.Hatta Machiavelli'nin gayet iyi bir gözlemci ve insan sarrafı olduğunu düşünmekteyim.Bu ithaf eserini ortaya koyarken dalkavukluktan uzak ve gayet sade direkt bir anlatım ile *gerçekleri* dile getirmesi büyük ihtimal çoğunluğun hoşuna gitmemiş ve doğal olarak tetiklemiş.Kim tamamiyle savunmasız kalmak ister ki? Ya da birinin onun gerçek doğasını herkese ifşalamasını.
Kendisi bu eserini aslında Muhteşem Lorenzo'nun oğlu Giuliano II de' Medici'ye ithaf ediyor (Papa X.Leo'nun kardeşi Giuliano'ya).Ancak Giuliano'nun ölmesi ile Lorenzo di Piero de' Medici'ye (Piero II) ithaf edilmiş.Prens'in yayınlanması ancak kendisinin ölümünden beş yıl sonra gerçekleşebilmiş.Prens'i bir çiftlikte sürgün edilmiş vaziyetteyken yazıyor ve bu ithaf mektubunun sonunda kendisinin masum olduğunu belirtiyor (Medici'lere komplo girişimi kurmakla suçlanıyor).
Niccolo Machiavelli,Prensin kendi devletini,insanlarını,askerlerini iyi tanıması gerektiğinin altını çiziyor.Aslında o,bu eseriyle insanları tüm çıplaklığıyla ve vahşi doğasıyla ele almış.Herkesin bir maskesi olduğunu ve bu maskelerin altına bakılması gerektiğini belirtiyor.Ne iyiliğin bekçiliğini ne de kötülüğün bekçiliğini yapan birisi.Şartlar nasıl gerektiriyorsa,kazanç ve zafer sağlayacak yoldan bir seçim yapılması ve denge bulunması gerektiği mantığında.Kitapta ise bu durumu şu şekilde ifade etmiş:
"...elinden geliyorsa iyilikten uzaklaşmaması,ama gerektiğinde de kötülükten içeri adımını atabilmesi gerekir."
Maalesef ki hakikatin bu olduğuna katılmaktayım ve bu eseri şeytanın eseri olarak göremiyorum.Var mıdır ki yeryüzünde kendi çıkarını düşünmeyen,hayatı boyunca her daim erdemli yaşamış,asla yanlış yoldan sapmamış birileri? Yoktur.Çünkü bizler insanız ve bizim de bastıramadığımız önünce geçemediğimiz ne yazık ki hala içimizde bulunan ilkel,vahşi duygu ve dürtüler var.Dünyaya karşı tamamen iyi olmak kendi yıkımımız olabilir çünkü her daim kötüler,dışarıda bir kurban bekliyorlar.Sadece zalim olarak bir hayat sürmek ise,insana değil ancak bir canavara yakışık alır.İnsan iyisiyle ve kötüsüyle bu hayatta bir denge kurmaya çalışan bir canlıdır.İnsan olmanın tanımını birçok kişi yapmıştır ve sayısız derecede fazladır.Kitabın bazı kısımlarında zayıflıkları belirtirken "kadın" sembolünü kullanması rahatsız edici ancak geçmişten günümüze kadar gelen bu kadın nefreti hakkında konuşmaya başlasam sanırım ayrı bir sayfa açmak durumunda kalacağım.
Ek olarak dünyaya karşı fazla iyimser olmanın bir noktadan sonra gerçeklere karşı kendimizi bile bile kör ettiği kanısındayım.Bu kitap zamanında bir prense ithaf olarak yazılmış ve rehber niteliği taşıyan bir eser,böylelikle güncelliğini günümüzde bile koruyabiliyor çünkü konusu "İnsan ve onun doğası".
Yazarın bu görüşleri tartışılır,ancak dediğim gibi genel olarak doğru nokta atışları yaptığını düşündüğüm bir eserdi.