- 10.07.2024 - 14.03.2025 - Poyraz Karayel, yerli televizyon tarihimizdeki en sevdiğim dizi olma sıfatını taşımaktadır. Bu benim ikinci izleyişim oldu, dizi ilk yayınlandığında zaten izlemiştim. İçerisinde dramdan tutun aksiyona, aksiyondan tutun romantizme, romantizmden tutun edebiyata kadar her konudan mevcut.…devamı- 10.07.2024 - 14.03.2025 -
Poyraz Karayel, yerli televizyon tarihimizdeki en sevdiğim dizi olma sıfatını taşımaktadır. Bu benim ikinci izleyişim oldu, dizi ilk yayınlandığında zaten izlemiştim. İçerisinde dramdan tutun aksiyona, aksiyondan tutun romantizme, romantizmden tutun edebiyata kadar her konudan mevcut. Benim özellikle sevme sebebim, dizinin içinde Oğuz Atay’a rastlamak ve deliliğe övgüler görmekti. Poyraz karakterinin hep deliliğe yakın bir insan olması, iyi bir insan olmasının dünyada karşılık bulamamasından yakınması hep hoşuma gitmiştir. İzlediğim dizide dahi bir şeylerin farkında olan, varoluşsal sorgulamalar yapan karakterler görmek isterim ve bu dizideki karakterler tam da buna istinaden yazılmıştı. Poyraz’ın zihnindeki albayıyla olan konuşmaları, İsa’nın ödevlerini yaptığı sahneler benim en sevdiğim kısımlar. Özellikle de akıl hastanesinde ve huzurevinde yaptığı konuşmayı da çok seviyorum. 3. sezonda kahvehanede Mümtaz ve istihbarat başkanı ile konuşurkenki memleket sevgisi çok güzeldi. Ah Poyraz Karayel, kalbi deliren ilk insanımız… Bu karakter sanki gerçekten yaşamış bir karakter gibi ya, o kadar yakın hissediyorum kendime onu. Genel olarak dizinin tamamında, toplumsal ve sosyal olaylara yönelik çok hoş mesajlar var. Seyircisini farkındalıklı ve bilinçli hale getirmeye çalışan bir yapımdan bahsediyoruz, bence mükemmel bir şey. Üzerine söylenecek o kadar fazla şey var ki, hangi birini söylesem bilemiyorum. Ayşegül’e ettiği evlilik teklifi, Sinan’la ilk küslüklerinde Sinan’ın polis arabasındaki telsizle “Sevmiyorlar merkez!” diye olan tatlı isyanı, kuru fasülye-cacık-pilav üçlüsünün sıcacık anları, Sadrettin’in funny moment tadındaki tepkileri, Songül’ün asla bitmeyen drama queenlikleri, Adil Topal’ın sürekli başının ağrıması, Mümtaz’ın dengesizlikleri, son sezon 3. Poyraz döneminin açılması, “Allah belanı versin Mümtaz!” sahneleri, “Orhan Solmaz’ı tanıyor musun?” diyen ablanın olay örgüsü…Her şeyiyle çok güzel bir diziydi.
Konusu, üzerine atılmış bir iftira ile mesleğinden atılan eski polis Poyraz Karayel’in, mesleğine geri dönme çabasıyla başlıyor aslında. Tabii bir noktada yolu, Umman ailesiyle yani mafyayla kesişiyor. Konusu oldukça derin ve sürükleyici, aynı zamanda da klişelerden uzak. Sadece 2. sezondaki Mete karakterine ve 3. sezondaki Fatih karakterine çok gerek var mıydı emin değilim, bence olmasa da olurlardı.
Dizideki tüm karakterleri çok seviyorum ama tabii ki favorim Poyraz karakteri. Daha sonrasında da Ayşegül, Meltem, Bahri, Zülfikar karakterlerini de çok seviyorum. Sadrettin’e dizinin çoğu noktasında çok kızsam da onun da ikonik bir yeri var dizide. En sevdiğim kötü karakter ise Adil Topal oldu, kendine has tavrını ve kişiliğini izlemek keyifliydi. Oyuncuların hepsi çok başarılı oyuncular zaten, dizinin bölüm süresi oldukça uzun olmasına rağmen seyir zevki vererek izletiyor kendini.
Dizide Oğuz Atay’a oldukça sık rastlıyoruz. Poyraz’ın kitaplığındaki çoğu kitaplar Oğuz Atay’a ait ve kendisinin en sevdiği yazar da o. Tutunamayanlardan veya Tehlikeli Oyunlardan ezbere paragraflar okuyabilen bir karakterimiz var. Zaman zaman, sinematografik olarak da vurgulandığını görüyoruz. Mesela 3. sezonda Poyraz’ın eve Hikmet kod adıyla girmesi yine Oğuz Atay’ın yarattığı karakter isimlerinden bir tanesine vurgudur.
“Ülkemiz; üç tarafı denizlerle çevrili, içi yalnızlıklarla dolu bir kara parçasıdır. Ülkemizde yazlar sıcak ve ter kokulu, kışlar ise soğuk ve yalnız geçer. Ayrıca ülkemizde en gelişmiş spor dili karşılıksız sevmektir. Karşılıklı sevmeyi bir türlü beceremediğimizden dolayı, az gelişmiş ülkeler seviyesinde kalırız.”
“Her bitiş bir başlangıç falan değildir, her bitiş bir bitiştir. Ve tarih, yalnızca mutsuzları yazar.”
“Hepsi manyak bunların!”
Puanım: 10/10