Spoiler içeriyor
18 Mart Çanakkale zaferimizin 110.yılı kutlu olsun. 1469 yılının Çin’ine gidiyoruz. Tan Yunxian soylu bir ailenin sekiz yaşındaki kızıdır. Babası Laizhou bölgesinin valisidir. “Hanım Kadın” olarak hitap edilen annesi de evi çekip çevirir ve Yunxian’ı iyi bir eş olması için…devamı18 Mart Çanakkale zaferimizin 110.yılı kutlu olsun.
1469 yılının Çin’ine gidiyoruz.
Tan Yunxian soylu bir ailenin sekiz yaşındaki kızıdır. Babası Laizhou bölgesinin valisidir. “Hanım Kadın” olarak hitap edilen annesi de evi çekip çevirir ve Yunxian’ı iyi bir eş olması için şimdiden eğitmeye başlamıştır. Ayakları bağlı Hanım Kadın kısa süre önce Yunxian’ın da ayaklarını bağlamıştır.
Vali Tan, Hanım Kadın’ı çok sevse ve ona saygı duysa da Hanım Kadın kendisine bir oğul veremeyince eve Zhao Hanım isimli bir odalık almıştır. Zhao Hanım bir erkek çocuk doğurur ve ona Yifeng adını koyarlar. Yifeng,Zhao Hanım’ın oğlu olsa da Hanım Kadın Yifeng’un geleceği için onu kendi oğlu olarak kaydettirir.
Birgün Tan ailesi acı bir kayıp yaşar ve Yunxian,Yifeng ve odalık Zhao Hanım,Yunxian’ın büyükannesiyle büyükbabasının hanesine yerleşmek zorunda kalır. Tan Dede imparatorluğun saygı gören alimlerindendir ama hekim olan eşi Ru Hanım gibi o da tıpla ilgilenmiş ve ikili hanelerinin bir kısmını şifahaneye çevirmişlerdir.
Yunxian bu evde büyürken tıpkı Ru Nine gibi nadir olan kadın hekimlerden biri olmak için eğitilir. Tabi bir yandan evliliği de planlanır. Sekiz yaşında olduğu halde 7 yıl sonra evleneceği kişi seçilmiştir bile.
Kitap boyunca Yunxian’ın hayatının dört evresini okuruz. Süt Günleri’ni yani çocuk olduğu zamanları,Saç İğneleme Günleri yani 15 yaşına geldiği zamanı,Pirinç ve Tuz Günleri’ni yani 30’lu yaşlarını ve son olarak Sessizce Oturma Günleri’ni. Yani 50’li yaşlarını.
Bu dört evrede Yunxian’ın bir hekim olarak
karşılaştığı vakaları okurken evlerin iç odalarına hapsolmuş,dış dünyadan uzak kadınların evlerde kurduğu çemberlere de şahit oluruz. Kayınvalideler,Birinci Eşler,odalıklar,halalar,yengeler ve 15 yaşına geldiğinde evden gönderilecek kız evlatlar genel olarak günün büyük kısmında -çember halinde- bir arada otururlar. Bu çemberlerde kadınlar kendilerinden beklenenin dışında sadece nakış işleyip şiir yazmazlar. Sadece evlatlarını eğitmekle uğraşmazlar. Bazen birbirlerini sınar ve birbirleriyle kapışırlar. İhanet ederler,yaralarlar ve yaralanırlar. Bazen de büyük çemberden ayrılan küçük çemberler oluşur. Ki bu çemberlerin üyeleri fiziksel olarak birbirlerinden uzakta da olabilir. Rekabetin güçlü olduğu diğer çemberden farklı olarak bu küçük,görünmez çemberlerde şefkat ve fedakarlık vardır.
Bu Lisa See’den okuduğum ikinci kitap ve yine çok akıcıydı. Bazı şeyler beklediğim gibi olmadı ama güzel kitaptı. Lisa See Çinli bir kadın olmadığı halde bu kültürü anlatmak konusunda nasıl bu kadar iyi olabiliyor diyordum ki kendisinin atalarının Çinli olduğunu öğrendim. (Kitapta bol bol tasvir ettiği bir evlilik yatağı vardı. Meğer kendi atalarından kalma böyle bir yatak varmış ve ondan ilham almış.
Web sitesinde fotoğrafını görünce çok şaşırdım.) Atalarının yaşayışını öğrenmek için
gerçekten çok iyi bir araştırma yapmış. Bunları kitabın son sayfalarında okuyup görebilirsiniz.
Çin kültürüyle ilgili öğrenmediğim bir sürü şey öğrendim.
Şaşırtıcı bir diğer şey ise Tan Yunxian’ın gerçek birisi olması. Aynı yıllarda yaşayan gerçek bir hekimmiş kendisi. Yazdığı bir kitap -Bir Kadın Doktorun Karışık Notları- ve hayat hikayesi ilham olmuş Lisa See’ye.
Şangay Kızları bence daha iyiydi ama onun hikayesi daha trajik ve dramatik. Bu arada Şangay Kızları için de uzun bir yazı yazmıştım. Bakmak isteyen olursa uygulamada mevcut.
Şunu da ekleyeyim,aslında kitabı okurken çok sinirlendim. Kadınlara yapılan şeyler beni mahvetti. Ben bunlardan da bahsetmek istiyorum. Spo sayılabileceği için buraya işaret düşüyorum ve -sanki şimdiden uzun değilmiş gibi-çok çok uzun bir yazı olacak,bunu belirteyim.
***
Nereden başlasam ki. Yunxian ve onun gibi birçok soylu kız/kadın zamanlarını sadece evde geçiriyorlar. Çok azının birkaç kere dışarı çıkma fırsatı oluyor. Dış dünyayla ilgili bir fikirleri yok. Yunxian şanslı olanlardandı. Ama o bile birkaç erkek haricinde hiç erkek görmeden,evin en iç kısmında her şeyden uzakta büyüdü/yaşadı. Küçüklüğünden beri çok merak ettiği Ejderha Kayığı Festivali’ne bile 50 yaşına geldiğinde,evinin hanımı olduğunda gidebildi…işçi sınıfındaki kadınlar ise dış dünyayı görebildikleri halde başka dertler çekiyorlar.
Kadınlara küçüklükten itibaren gerçeküstü görevler dayatılıyor ve küçük yaştan itibaren onlara en büyük amaçlarının bir erkek çocuk doğurmak olduğu öğretiliyor. Kız evlatların hiçbir değeri yok (!) Onlar zaten erkeklerin malları (!) Çocukken babalarına,evliyken kocalarına,dul kalırlarsa da oğullarının sözlerine sadık olmalılar (!) Konfüçyüsçü düşüncelere çok sinirlendim. Üniversite döneminde de üstünkörü öğrendiğimiz bir şeydi zaten. Ama burada ayrıntıya girdikçe daha da çok sinirlendim.
Düğün gününe de değineyim. Dış dünyayı,nerede yaşadıklarını bile -konum olarak-pek bilmeyen genç kızların başlarına, kendi evlerinin yolunu ve gelin gidecekleri evin yolunu öğrenmesinler diye kırmızı bir örtü örtüyorlar. Hatta kafalarını karıştırmak için 10 dakika uzaklıkta olan evi dolana dolana 1 saat uzaklıkta gibi hissettiriyorlar…çünkü neden? Artık damat evinin malı onlar (!) eve geri dönemezler,dönmemeliler.
Dahası düğün gününe kadar daha önce hiç görmedikleri bir adamla hemen o akşam yatak odası vazifelerini de yapmalarını bekliyorlar!
Gelelim beni en en çok sinir eden şeye. Kadınların ayaklarının bağlanması…bu tuhaf fanteziyi -ASLINDA İŞKENCEYİ- kim çıkardı yahu? Zavallı kadınlar küçücük yaşta kemiklerini kıra kıra ayak parmaklarını aşağıya doğru kıvırıp ayaklarını bağlıyorlar. Kırık ve kıvrık parmakların üstüne basarak yürüyorlar. Bunun sonucunda bacak kaslarını ve bacaklarındaki gücü kaybedip yalpalayarak yürümeye başlıyorlar. Ama bu bile erkekleri tahrik ediyor...Hele ayaklarıyla ilgili tahrik eden başka bir şey var ki ona değinmek bile istemiyorum! Bu pislikler yerine ben utanç duyuyorum!
Şunu bile anlayamıyorum. Ru Nine müthiş bir hekim. Yunxian da onun izinden gidiyor. Bu ayak bağlanma işkencesini nasıl onaylarsınız siz hekim olarak? Yunxian’ın annesi ayakları yüzünden ölüyor. Ve bir de kendisine erkek bir doktor bakamaz diye ölüyor…gel de çıldırma. Kadınlar bazen erkek çocuk doğurmayı bu yüzden de istiyor. Kız olursa ayakları bağlandığında onun acı çekişine şahit olacaklar diye…
İnsanı sinirden delirten bu şeylere
ebelere bakış açısı,saçma batıl inançlar vs de eşlik ediyor. Ben hep son ana kadar Yunxian yeminini bozup kanla ve hastalarla temas edecek,ellerini kirletecek (!),bizzat erkeklere de bakacak sanıyordum. Evet,Yunxian diğer kadınlara göre sesi daha çok çıkan bir kadındı. Finalde kadınlar için bir kitap da yazdı.
Ama ben dünyayı tamamen değiştirecek uç şeyler yapacak sanıyordum.
Neyse,sonuç şu ki kadın hangi sınıftan olursa olsun acı çekiyor. Ama bazen güzel bir kadın çemberin olunca hayat yaşanılabilir oluyor.