Ben,Bakkal Engin abi ve Antonio Banderas Sanırım ben ruh hastası yapımları izlemeyi daha doğrusu sıradanlıktan uzak, şaşırtıcı ve etkileyici yapımları daha çok seviyor olacağım ki yıllar geçmiş olsada biri film önerisi istediğinde ilk aklıma gelen filmlerden oluyor kendisi. Dipnot: Aşağıda…devamıBen,Bakkal Engin abi ve Antonio Banderas
Sanırım ben ruh hastası yapımları izlemeyi daha doğrusu sıradanlıktan uzak, şaşırtıcı ve etkileyici yapımları daha çok seviyor olacağım ki yıllar geçmiş olsada biri film önerisi istediğinde ilk aklıma gelen filmlerden oluyor kendisi.
Dipnot: Aşağıda anlatılanlar tamamen gerçek hayattan alınmıştır!
Filmi DVD filmlerin revaçta olduğu zamanlarda netten izlemek yerine film satan yerlere gidip kutusuyla aldığımız, almadan önce (bu film satan yer özellikle bir pasaj altında korsan CD satan yer olur tabi ki) içini açıp ışığa doğru tutup çizik var mı diye kontrol ettiğimiz,hafif tozlu ise sarı yeşil klasik kutusundaki Boğaziçi limon kolonyasını üstüne boca edip sildiğimiz zamanlarda almıştım.Eve doğru giderken bakkala uğrayıp filmin yanında iyi gider abur cuburları stoklayayım diye bakkal Engin abi'nin dükkanına girmiştim. Alışverişimi tamamlayıp kasaya doğru ilerlerken koltuğumun altına sıkıştırdığım bir kaç filmden birisi ( diğer filmler milyon dolarlık bebek , memento idi) olan içinde yaşadığım deri filmini gören
Engin abi: Vay özgür efendi hele göster ne filmler aldın? deyince elimde yelpaze şekline getirdiğim filmleri Engin abiye doğru uzattım.
Zorodaki adam bu "Antoyno Bandiras" diye gözlerini fal taşı gibi açıp bu filmi verde akşam yengen ve çocuklarla izleyelim sen diğerlerini izleyene kadar olma mı? deyince
kıramadım
Sabah alırım bak diye ekleyip evin yolunu tuttum. Diğer filmlerden milyon dolarlık bebek filmini izlemiş gayet keyifli dakikalar geçirmiştim o akşam. Fakat o üç filmden en seçilmeyecek filmi seçen Engin abiyle sabah ekmek almaya giderken ki tavırlarına maruz kalacağım aklımın ucundan geçmezdi.
Evin en küçüğü olma bedbahlığı içinde uykunun en güzel yerinde sabah saatlerinde uyandirilmis ekmek almaya yollanınca, ufak çaplı serzenişler eşliğinde, her Hac vazifesini yerine getirmiş olan Hacıların o meşhur sandaleti kahverengi, topuktan cırtcırtlı, genellikle içinde beyaz bir çorapla kombinlenen "Gezer" marka sandeletimi ayağıma geçirip bakkala giderken dün vermiş olduğum filmi hatırlayıp keyfim yerine geliyor.Bakkala girer girmez Engin abiyle göz göze gelince Engin abi gözlerini benden kaçırıyor pek anlam veremiyorum bu duruma. Ekmeği alıp ona doğru yönelirken filmi istesem ayıp olur mu dememe kalmadan uyuşturucu alışverişi yaparcasına tezgahın altından siyah bir poşette filmi bana verip bir şeyler mırıldanıyor. Sinirli sinirli elin gavurları Antoyno Bandirasdan beklemezdim böyle şeyler falan filan diye bir film kritiği yaparken paramın üstünü verip beni bakkaldan şutlayınca tahminim banderasa söverken bana da sövdüğü yönündeydi.Bütün keyfim kaçmıştı bunu eve giderken ekmeğin uç kısmını yemememden anlıyordum. Elimdeki DVD filmin kapağına bakınca Antonio Banderas ve yüzü maskeli kadınla göz göze gelince içimde bir heyecan oluşmuş acaba nasıl bir filmdi ki engin abi bana böyle davrandı diye düşünürken bakkalda yapamadığım atarı ulan sanki filmi ben çektim veya senaristi benim sanki lavuğa bak tavırlarına bak hele niye verdim ki sanki bir de bana tavır yapıyor diye gölge boksu yapan boksörler gibi hava boşluğuna atarlanmaya başladım.Binaya yaklaşınca ulan bir gören olmuşmudur kendi kendime konuşuyorum diye göz ucuyla balkonları süzünce, belki ben görmedim de beni gören olmuştur diyerekten deli demesinler diye işi garantiye alıp hafiften bir şarkı mirildaniyormuşum gibi yapa yapa eve gittim.
Öğlene doğru içimdeki merak duygusu baş gösterip filmi açtım.İlk başlarda Engin abi'nin yüzü zihnimde gölgelendi keyfim kaçınca sıkıcı gelmeye başlayan film bir anda şaha kalkıp ağzımı açıkta bırakmıştı.Etkileyici bir senaryoya ve oyunculuğa tanıklık edince daha önce izlediğim bir çok yapımdan ve sıradanlıktan uzak gayet tatmin edici bir filmdi benim için.
Film bitince bir süre öyle kalakaldım...Yaz günüydü bir sigara yakıp balkona geçtim... güneş yakıcı sıcaklığıyla tam tepede kavururken çatılardaki kiremitleri aşağıda çimenlikte çocuklar top oynuyordu.
Antonio Banderas'ı düşündüm ne yapıyor acaba şimdi diye. Engin abi'nin yüzü gölgelendi yine gözümün önünde keyfim kaçar gibi oldu. Sigaradan son bir fırt çekip orta ve baş parmağımın arasına sıkıştırıp son dumanı üflerken fırlattım kavrulan asfalta izmariti...
Ne filmdi be! diye iç geçirip yatağa uzandım...
Kollarımı başımın altına alıp tavanı seyrederken uyuya kalmışım.