Geçen sene Carl Sagan’ın Mesaj kitabını okuyup incelemiştim. Şimdi ise onun sinemaya uyarlanmış hali olan Contact filmini izledim ve hiç bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim. Kitapta eleştirdiğim birçok unsur filmde büyük ölçüde giderilmiş. Özellikle karakterlerin derinliği ve olay akışı filmde çok…devamıGeçen sene Carl Sagan’ın Mesaj kitabını okuyup incelemiştim. Şimdi ise onun sinemaya uyarlanmış hali olan Contact filmini izledim ve hiç bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim. Kitapta eleştirdiğim birçok unsur filmde büyük ölçüde giderilmiş. Özellikle karakterlerin derinliği ve olay akışı filmde çok daha başarılı bir şekilde ele alınmış. 2 saat 30 dakikalık bir film olmasına rağmen temposu durağan değildi. Kitabı okuduğum için izlerken sıkılacağımı sanmıştım ama bazı sahneleri gerçekten soluksuz izledim.
Filmde günümüz bilim kurgularındaki gibi hızlı aksiyon sahneleri, abartılı kahramanlıklar veya aşırı dramatik anlar yoktu. Tam da bu yüzden gerçekçiliğini koruyor ve Sagan’ın mantık temelli yaklaşımını çok başarılı bir şekilde yansıtıyor. Filmi kitapla kıyasladığımda göze batan büyük değişiklikler yapılmadığını gördüm. Sadece romantizm, kitaba kıyasla filmde biraz daha yoğundu. Ayrıca Ellie karakteri kitapta dine karşı daha agresif bir tavırdayken, filmde bu denge daha iyi sağlanmış. Zaten Carl Sagan filmin yapım aşamasında yer almıştı, keşke tamamlanmış halini de görebilseydi…
Ellie’nin konuşmaları o kadar doğaldı ki izlerken Sagan’ın sesini duyuyormuşum gibi hissettim. Filmde onun bilimsel bakış açısını ve felsefi yaklaşımını yansıtan birçok iz vardı. Kitabı bitirdiğimde final beni hayal kırıklığına uğratmıştı ama şimdi üzerine daha sağlıklı düşününce, iyi ki geçen sene istediğim gibi bir final yapılmamış diyorum. Çünkü öyle olsaydı, Sagan’ın neredeyse her kitabında savunduğu düşüncelerle çelişen, tutarsız bir hikâye izlerdik. Şu anda kitaptaki felsefi derinliği çok daha iyi anladığımı fark ediyorum. İyi ki kitabı bitirir bitirmez filmini izlememişim. Uzun bir aradan sonra filmi hatırlattığın ve izlememi sağladığın için teşekkürler @lashakyshaky.
Gerçek hayattan esinlenen bir yapım olduğu için, filmi de izleseniz kitabı da okusanız yeni şeyler öğreneceğinizi düşünüyorum. Kitap, bilimsel bilgi açısından daha zengin olsa da filmdeki görselliği ben kitabı okurken hayal edememiştim. Bu yüzden filmi de kitabı da kesinlikle tavsiye ediyorum.
Bu sefer kapanışı Carl Sagan’la değil, The Big Bang Theory’deki astrofizikçi Raj Koothrappali’nin sözleriyle yapmak istiyorum. Çünkü 12 sezonluk diziyi bitirmeme sadece 3 bölüm kaldı ve kendimi sevdiğim bir dostumdan uzun süre ayrı kalacakmışım gibi hissediyorum…
“Biliyorum, birçok insan uzayda yaşam bulduğumu iddia ettiğim konusunda eğlendi. Şunu netleştirmek isterim: Ben öyle demedim. Bunun olası bir açıklama olabileceğini söyledim. Bence bu alay edilecek bir şey değil. Değil mi? Bu evrende yalnız olduğumuzu iddia etmek kibirlilik. Ve bilim insanları olarak, gerçeğin saçma veya ihtimal dışı görünme olasılığına karşı açık olmalıyız. Yuvarlak dünya. Hastalıklara sebep olan mikroplar. Atom altı parçacıklar. Bunların hepsi bir zamanlar hayal ürünüydü. Bugünün bilim kurgusunun yarın gerçek olmayacağını kim bilebilir? Mars’ta koloniler olacak mı? Işınlanma mümkün olacak mı? Belki Loch Ness Canavarı gerçektir, kim bilir? Sadece şunu söylüyorum: Bilimin ilerlemesinin tek yolu, kanıtları gittikleri yere kadar izlemektir. Bazen bu bizi deli gibi gösterse bile.”