Film izleyip, film üzerine görüşlerimizi ve yorumlarımızı paylaştığımız, "Sinema Kulübü" adlı telegram grubumuzda bu haftaki izlediğimiz filmin yorumuyla karşınızdayım. Filmde; ölüm, ölüm karşısında insanın çaresizliği, ölüm sonrası, tanrının varlığı gibi felsefi konular işleniyor ve sorgulanıyor. Film veba hastalığının tehlikesi ve…devamıFilm izleyip, film üzerine görüşlerimizi ve yorumlarımızı paylaştığımız, "Sinema Kulübü" adlı telegram grubumuzda bu haftaki izlediğimiz filmin yorumuyla karşınızdayım.
Filmde; ölüm, ölüm karşısında insanın çaresizliği, ölüm sonrası, tanrının varlığı gibi felsefi konular işleniyor ve sorgulanıyor. Film veba hastalığının tehlikesi ve öldürücülüğünü anlatırken, çekildiği soğuk savaş dönemindeki nükleer savaş tehlikesine de dikkat çekiyor.
On yıl boyunca Haçlı Seferlerinde yer almış, savaşmış şövalye Antonious Block ve silahtarı Jöns, ülkelerine döndüklerinde her şey çok değişmiştir. Savaşlarda gördüğü yıkımdan etkilenen Block, kendisini vebanın tarumar ettiği topraklarında, hastalıktan kırılan halkının arasında bulur. Gördüğü bu hengâme üzerine Tanrıdan kuşku duymaya ve yolundan sapmaya başlayan Şövalye, canını almaya gelen Ölüm'e meydan okur ve onu satranç oynamaya davet eder. İddiaya göre ikili satranç oynayacak ve bu müsabakanın sonucuna göre Block'un bedeni ve ruhunun Ölüm tarafından alınıp alınmayacağı belirlenecektir. Müsabaka sırasında Şövalye ve silahtarı, yaşamın anlamını aradıkları bir yolculuğa çıkar.
Film, Block'un ölümle karşı karşıya kalmasını ve yaşamın anlamıyla ilgili derin sorgulamalarını anlatır. Film boyunca karakterimizi derin bir belirsizlik ve ruhsal buhran içinde görürüz. Zira gittiği her yere kafasındaki soru işaretlerini de götürür, rasyonel cevaplar arar, inanç değil cevap istemektedir. Filmin agnostik karakteridir.
Silahtar Jöns, Block'un sadık arkadaşıdır. Tıpkı onun gibi savaşın ve ölümün ortasında yaşamış biri olarak, dünya görüsü acı gerçeklere dayanır. Jöns, Block'un inanç krizlerine anlayışlı ve destekleyici bir figür olmakla beraber, sert realizmi ve pragmatik bakış açısıyla diğer karakterlerden ayrıdır. Filmdeki ateist karakterdir.
Akrobat Jof, karısı Mia ve bebekleri Mikael, yedikleri çilek ve içtikleri sütten mutlu olan, sevgi dolu bir ailedirler. Filmde masumiyet, sevgi ve umudu temsil ederler, çünkü başlarına gelen en talihsiz olaylar bile onların huzurunu bozamaz. Tiyatroculukla uğraşan aile kasaba kasaba gezip gösterilerini sergileyerek geçimlerini sağlarlar. Filmin sonunda alelade yaşamlarına dönerler. Filmdeki teist karakterlerdir.
Filmin çok kasvetli bir havası vardır, filmin başında okunan İncil ayeti bu havayı destekler. Orta Çağın skolastik düşünce devrini gerçekçi şekilde yansıtmış. Filmin sonunda karakterlerin yemek sahnesiyle, "Son Akşam Yemeği" tablosunu, Block'un Ölüm'le satranç sahnesiyle, "Satranç Oynayan Ölüm" tablosunu ve filmin sonundaki ölüm dansı sahnesiyle ise, "Danse Macabre" tablosunun beyaz perde versiyonunu çizmiş sanki Bergman. Film içerdiği anlam yüklü imgeler, felsefi göndermeler, toplumsal eleştiriler ve titizlikle hazırlanmış diyaloglarıyla hepimizin mâlumu olan ölüm olgusunu benzersiz şekilde işliyor ve izleyici de derin etkiler bırakıyor.
Herkese iyi seyirler dilerim...