Jules Payot-İrade Eğitimi Hakkında Birkaç Değerlendirme *Erteleme ve Zaman Kıtlığı İnsan zihni ve bedeni temelinde tembelliğe yatkındır.Basit ve geçici arzulara teslim olmak için beyinde bir kıvılcım oluşması yeterlidir.Bu yüzden iradeden yoksun organizma çoğu zaman erteleme sorunuyla baş başa kalır. Ben…devamıJules Payot-İrade Eğitimi Hakkında Birkaç Değerlendirme
*Erteleme ve Zaman Kıtlığı
İnsan zihni ve bedeni temelinde tembelliğe yatkındır.Basit ve geçici arzulara teslim olmak için beyinde bir kıvılcım oluşması yeterlidir.Bu yüzden iradeden yoksun organizma çoğu zaman erteleme sorunuyla baş başa kalır. Ben de bu sorundan muzdarip olduğumdan dolayı bununla nasıl baş edebileceğime dair yöntemler aramaya başladım. Daha yeni keşfettiğim ve çok mantıklı bulduğum yöntem ise 1 saniye kuralı.
Yöntem şöyle çalışıyor: aklında spora gitme fikri mi yandı hiç düşünmeden bedenini harakete geçiriyorsun ve hazırlanmaya başlıyorsun. Düşünürsen eğer bedenin düşüncelerinle ortak hareket ettiği için bir nevi sana kumpas kuruyorlar. Çünkü kodların tembellik güdüsü üzerine. Bu yüzden farkında olmadan işine nasıl geliyorsa öyle davranıyorsun. Planlı ve net görevler de bu konuda şart. Örneğin defterine yarınki yapılacaklar listeni oluştururken kitap okuman gerektiğini değil kitabın hangi bölümüne kadar okuyacağını ya da kaç sayfa okuman gerektiğini yaz. Yoksa her zaman bir belirsizlik ve bulanıklık olacak ve görev havada kalacak dolayısıyla erteleme kaçınılmaz olacaktır. Zaman kıtlığı meselesinde ise unutma ki bir günde 24 saat var ve bu 24 saat içinde çalışacak vaktim yok gibi bir cümle kuramazsın. Çalışmak deyince aklımızda masasına oturmuş elleri kafasında bir adam geliyor genellikle ama çalışmak yalnızca masa başında gerçekleşen bir şey değil. 24 saat içinde fark edilmedik o kadar çok boş vakit oluyor ki . Her anın kıymetini bilmek bu noktada önceliğimiz olmalı. Bu başarıldığında aslında zaman kıtlığı gibi birşeyin olmadığı görülecektir. 15 dakikadan ne olur denmemeli mutlaka her dakikanın hesaplı ve yararlı kullanılması gerekmektedir.
*Geçici Arzu ve Tutkuların Esiri Olmaktan Kurtulmak
Bahsettiğim gibi doğuştan itibaren bu güdülere yatkınız. Burada önemli olan şey ise "bu düşünceleri nasıl kovabilirim"i düşünmek. Akıl ne söylerse beden ona göre hareket eder. Ne zaman akılda şevhetli bir düşünce cereyan etse burada en iyi yöntem kaçmak olacaktır. Belki ayağa kalkmak, temiz havaya çıkmak, kitap karıştırmak bile bu konuda işe yarayabilir. Sürekli beyni bunlara yöneltmek ve hayal kurmak çalışmalarımızı da olumsuz etkileyecektir. Zaten tembellik bu geçici arzulara tutuklu kalmayı beraberinde getireceğinden uyku düzenini yerine oturtmak da bu noktada bir hayli önemlidir. Asla bitkin düşmeden yatağa girilmemeli, sabah kalktığımızda ise yatakta olabildiğince az kalınmalı. Kitaptaki şu cümle belki de her şeyi özetliyor: "Bana yataktan kaçta kalktığını söyle, sana cinsel isteklerinin esiri olup olmadığını söyleyeyim"
*Dinlenme ve Mola Verme Olayı
İki görev arasında mola vermek mutlaka olması gereken bir şey. Çünkü beynin yapılan çalışmayı hazmetmek ve sindirebilmesi gerek. Bu nedenle dışarı çıkıp hava almak -belki boş boş durmak-bir arkadaşınla konuşmak en basitinden ayağa kalkmak bile bu noktada yarar sağlayacaktır. Beyin makine olmadığından dinlenmesi şart. Bu zaman kaybı olarak düşünülmemeli aksine öğrenmemizi kolaylaştıracak, edinilen bilgilerin oturmasını sağlayacak bir süre dilimi olarak kabul edilmelidir -çünkü öyle-. Ayrıca yoğun bir çalışmanın sonunda gerçekleştirilen bir dinlenmenin zevkini başka ne verebilir? Dinlenmeden ve bu küçük mola zamanından kastım iki dakika sosyal medyada gezineyim,şu oyuna gireyim değil.Buradaki asıl amaç beyni dinlendirmek. O sebeple molalarımız dinginlik içinde gerçekleşmeli. Beyni bunaltıcı ve dikkat çelici şeylerden uzak durulmalı.
*Yalnızlık
Genelde İçsel yalnızlık çeken biri olarak bu yıl maddi yalnızlıkla da tanıştım. Kastettiğim şey arkadaşsızlık. Kendine bir hedef ve anlam arayışı koyunca insan çevresine de çekidüzen verme ihtiyacı hissediyor. Hoşnut olmadığım insanlarla bir süre daha aynı ortamda bulunmak zorundayım bunun farkındayım ama biliyorum ki bu insanlarla iletişimi ne kadar asgari düzeyde tutabilirsem o kadar iyi. Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim hiç de boş bir söz değil. Bu insanların içindeyken ve onlarla münasebet halinde olmam dahilinde derin düşünme'den de alıkonuluyorum ister istemez. Etrafımdaki kaliteli insan sayısı bir elin parmağını geçmiyor . Sosyal yaşamı da pek olmayan biri olduğum düşünülürse kendim ve geleceğim için en iyisi bu. Güzel insanların arasında olmak için gelişime devam.Keza bu çukurdan beni çekip çıkarabilecek olan kendimden başkası değil.
"Kelebekleri kovalamakla vaktini harcarsan kelebekler senden kaçar.Ama eğer güzel bir bahçe inşa edersen kelebekler eninde sonunda gelecektir.Ama diyelim ki gelmediler en kötü ihtimalle elinde güzel bir bahçen olur"