Dizi, kara komedi tarzında işlenmiş eğlenceli bir anlatımla, iki farklı dünyada sıkışıp kalmış iki ruhun sıra dışı yolculuğunu ekranlara taşıyor. Beklenmedik olaylar, sürprizlerle dolu sahneler ve gizemli bir cinayet hikâyesiyle Bir İhtimal Daha Var, izleyicilere farklı bir deneyim sunmayı amaçlıyor.…devamıDizi, kara komedi tarzında işlenmiş eğlenceli bir anlatımla, iki farklı dünyada sıkışıp kalmış iki ruhun sıra dışı yolculuğunu ekranlara taşıyor. Beklenmedik olaylar, sürprizlerle dolu sahneler ve gizemli bir cinayet hikâyesiyle Bir İhtimal Daha Var, izleyicilere farklı bir deneyim sunmayı amaçlıyor.
Dizinin konusu kısaca şöyle: İsa (Ata Demirer), birkaç yıl önce ermiş kabul edilen babasının ölümünden sonra iddia-bet sitelerinde tahminlerde bulunan bir gazetecidir. Son zamanlarda hiçbir tahmini tutmaz. Haliyle hem sosyal medyada çokça takipçi kaybeder hem de tefeciye borçlanmıştır. Ünlü iş insanı Refik Saygun (Uğur Yücel), memleketi Urla’da şüpheli bir şekilde hayatını kaybeder. Ancak ölümüyle birlikte arafta sıkışıp kalır. Kendi cinayetinin gizemini çözebilmek için, geçmişinde derin yaralar taşıyan ve borç batağında olan İsa’dan yardım istemek zorunda kalır.
İsa, başta bir hayalet gördüğüne inanmasa da babasının ermiş olmasından dolayı kendisine de böyle bir yetenek bahşedildiğine dair kuvvetli bir inanç geliştirir. Birlikte Urla’ya doğru yola çıkarlar. Urla’ya geldiklerinde Refik’in, babasına küs ve ona öfkeli olan kızı Seda ile karşılaşırlar. Seda ve İsa’nın çatışması hemen kurulur.
Seda zengin ve güzel, İsa ise parasız ve sıradan biri olarak tanıtılır. Seda’nın yanında, kötü karakter olarak tasarlanan şirket CEO’su Erkan (Ümit Kantarcılar), o kadar klişe bir kötü görünüm çizer ki cinayet şüphelisi olarak onu kodlamamız istenir. Oysa polisiye türünde temel bir kural vardır: İlk şüphelendiğin kişi asla gerçek katil çıkmaz. Hatta ikinci şüpheli de genellikle katil değildir. Bir olayda en sessiz ya da en çok ses çıkaran kişi genelde suçludur. Haliyle, senaristin ve yönetmenin ters köşe yaratma çabası pek de başarılı olamıyor.
Dizide tematik olarak baba-evlat sorunları temel alınmış. Diyaloglarda İsa ve Seda’nın babalarına olan kırgınlıkları, ikisinin de babaları öldüğünde küs olmaları, karakterlerin romantik bir yakınlaşmaya itilmesine zemin hazırlıyor. Bütün bunlar, klişeden sıkıcılığa doğru ilerleyen bir ritme sebebiyet veriyor.
Karakter tasarımlarında kötünün çok kötü, iyinin ise çok iyi çizilmesi, izleyicinin karakterlerle empati kurmasını engelliyor ve gerçekçilikten uzaklaştırıyor. Bu noktada bir tek Refik karakterinin ilgi çekici olduğunu söyleyebilirim. Uğur Yücel’in oyunculuk performansı oldukça başarılıydı, zaten aksini beklemiyoruz. Özellikle bazı “hayalet” şakaları iyi yazılmış ve doğru anlarda araya serpiştirilmiş. Ancak bazı anlar haricinde senaryo, kendini bir türlü merak ettirmiyor.
Nuri’nin, bir baba arketipi olarak ermiş olması ve oğlu İsa’nın günümüz toplumu tarafından linç edilmesi, adeta Tanrı ve Tanrı’nın oğlu miti alt metniyle işlenmeye çalışılmış. Ancak bu, çok da başarılı olamıyor çünkü baba, yalnızca İsa’nın rüyalarında ve geri dönüş sahnelerinde varlık gösteriyor. Üstelik bu anlarda, ermişliğiyle değil, herhangi bir babaya kızgın bir oğulun gözünden yansıtılıyor.
Cinayetin çözümü ise yine bir klişeyle gerçekleşiyor: “Her şey başından beri gözümün önündeydi.” Katil, elbette şaşırtıcı biri çıkmıyor. Spoiler vermemek adına ismini söylemeyeceğim, ancak katilin yaptığı konuşmalar ve cinayetin sebepleri, açıklamalar ve geri dönüşlerle açığa çıktığında sıradan bir anlatıma boğuluyoruz.
Son sahne ise “Bir ihtimal daha var, o da ikinci sezon mu dersin?” diyerek bitiyor. Sanırım beni şaşırtan tek kısım burası oldu çünkü tek sezonluk bir hikâye izlediğimizi düşünmüştüm.
Genel olarak pek beğenmediğim ve hikâyesini sıradan bulduğum bir diziydi. Yine de vakit geçirmek, Uğur Yücel ve Ata Demirer’i izlemek için şans verebilirsiniz.
Bir İhtimal Daha Var: Baba Bana Balığı Ver Artık!
İzlediğim 162.Dizi
Bitirme Tarihim: 14 Nisan 2025