ŞİMDİ GELELİM BİZİM HİKAYEMİZE. Onlarda Sputnik 1 den esinlenmişlerdi. (Çok çok yakın yıllar)Onlarda bir grup gençti.Onlarda filmde geçtiği gibi bir orman yangınından başarısız bir füze sebep gösterilerek sorumlu tutulmuşlardı.Onlarında destekçileri olmuştu dönemin önemli isimlerinden.Ama onların arkasında duran güçler filmdeki gibi…devamıŞİMDİ GELELİM BİZİM HİKAYEMİZE.
Onlarda Sputnik 1 den esinlenmişlerdi.
(Çok çok yakın yıllar)Onlarda bir grup gençti.Onlarda filmde geçtiği gibi bir orman yangınından başarısız bir füze sebep gösterilerek sorumlu tutulmuşlardı.Onlarında destekçileri olmuştu dönemin önemli isimlerinden.Ama onların arkasında duran güçler filmdeki gibi değilde aniden yardımları kesip sonra da plan ve çalışmaların olduğu evi yakıp yıktı.
"Bandırma Füze Kulübü"
*Soğuk Savaş döneminde Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği arasında yaşanan kıyasıya rekabet, 1957 yılında uzaya kadar sıçramış ve yarışta öne geçen taraf Sputnik I adında ve bir basketbol topunu andıran uyduyu fırlatan Sovyetler Birliği olmuştu.
Sputnik I ile dünyada bir ilki başaran Sovyetler Birliği’nin gerisinde kalmayı kendine yediremeyen Amerika ise kendi uydularını uzaya yollamak için hazırlıklara başlamıştı.
*Mehmet Gönenç lisesinde okuyan bu gençler, Sputnik I’in uzaya fırlatılmasından etkilenerek bir füze kulübü kurmaya karar verdiler. Kulübe dahil olan öğrenciler kendi aralarında amatör etkinlikler düzenliyorlar; uzay, evren ve uzaylılar hakkında tartışıyorlardı. Kulübün katılımcıları günden güne artmaktaydı, öyle ki iki yıl sonra öğrenciler kulübü büyütüp bir derneğe çevirmiş ve adını da “Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırmaları Derneği” koymuşlardı.
*“Neden hayallerimizi gerçekleştirmeyelim ki?” diye düşünen bu gençlerin bir sonraki adımı kendi roketlerini uzaya fırlatabilmekti.
Yapılan ilk roket:40mt
İkinci roket:15mt çıktıktan sonra yere çakılmıştı
*Maddi imkansızlıklar ve insanların kendileriyle alay etmesi zavallı gençleri zorlasa da yıldırmaya yetmiyordu. Kolları sıvayıp bu sefer de otomatik ateşleme sistemine sahip iki katlı bir roket yaptılar.
Üstelik bu sefer roketleri 750 metreye kadar çıkmayı başarmıştı. Şeytanın bacağını bu kez kıran ekibin başarısı yalnızca ulusal değil, uluslararası yayınlara da konu oldu. Bu durum Amerika’nın da ilgisini çekmişti; Amerika Basın Ataşeliği, dernek başkanıyla bu başarılarının ardından bir röportaj bile yapmıştı. Yalnızca bir avuç gencin gösterdiği azim ve kararlılık yavaş yavaş meyvesini vermeye başlıyordu.
*Artık dernek üyeleri yalnızca liseli öğrencilerden oluşmuyordu; üniversiteliler, akademisyenler ve uzmanlar da Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırmaları Derneği'nin parçası olmaya başlamışlardı.
Dernek üyeleri aynı yıl içerisinde biri 150 metre diğeri 300 metreye kadar çıkan ve paraşütle yere inebilen roketler yapıp fırlattılar.
*Tam o sıralarda derneğe İTÜ Makine Mühendisliği bölümünde görevli bir akademisyen de üye oldu.
Hatta bunun için evlenirken kullanmak üzere kenara ayırdığı 400 lirayı bile kullandı. Gece gündüz çalışan ekip, Marmara I’i yaptıktan sonra 30 Ağustos 1962’de fırlatmayı planladılar.
*İlk denemede sorun çıksa da ikinci denemede roket 920 metreye kadar yükseldi. Ancak infilak ederek çalıların arasına düşünce bu alanda bir yangın çıkmasına sebep oldu. Ekip yine alay konusu oldu tabii, ancak son gülen Kirkor ve ekibi olacaktı. Çünkü olaydan yalnızca 4 gün sonra Marmara II ile sahalara dönmüştü ekip...
*Marmara II, 822 metreye kadar çıkmış ve toplamda 15 kilometre yol kat etmişti. Ekibin başarısı büyük ses getirdi, öyle ki dönemin cumhurbaşkanı ve genel kurmay başkanı ekiple görüşerek onlara destek sözü verdi.
**Katıldıkları uluslararası roket yarışmasında Amerika ve Almanya’nın ardından üçüncülük kazanmışlardı.
* Hemen hemen her hafta yeni bir füze demesi yapıyorlardı. Bu projelerin içinde Marmara IV büyük bir başarı sağlamıştı. O güne kadarki en yüksek mesafeyi kat eden füze, 5415 metreye kadar yükselmişti.
Kirkor ve ekibinin yeni hedefi “Aktrüs” projesiyle uzaya bir canlı gönderebilmekti.
*Bundan 50 yıl önce uzaya bir canlı göndermek için çalıştığımıza ve neredeyse başarılı olacağımıza inanabiliyor musunuz?
Bu projenin detaylarına göre 500 kg ağırlığında ve dört metre boyundaki Aktrüs’ün içine bir kapsül konulacak, roket 150 km’ye ulaştığında kapsül ayrılıp paraşütle dünyaya inecek ve farenin olası durumu incelenip elde edilen sonuçlara göre insanlı projeler gerçekleştirilecekti.
*Ancak bu şahane gelişmelerin ardından her ne hikmetse EKİBE GELEN DESTEKLER BİR ANDA KESİLİVERDİ. Üstelik Kirkor'un evinde bir YANGIN çıkmış ve tüm plan ve projeler bir anda yanıp kül olmuştu...
Kirkor'un ömrünü adadığı çalışmalar sebebi belirsiz bir yangının ardından bir avuç kül yığınına dönüşünce o da hayata küsmüştü. Nasıl küsmesin ki?
*Kirkor tüm projelerden elini eteğini çekince diğer üyeler de birer birer onu takip etmeye başladı ve başarılarıyla dünya devleri arasında yer alabilecek bir ekipten geriye yalnızca birkaç tane gazete kupürü kaldı. Kurdukları dernek bugün hala hizmet vermeye devam ediyor ancak terini ve gözyaşını bu amaca akıtan kişilerin adları unutulup gitti...