Ve yine kötü bir film ile karşı karşıyayız. Bu gözler 3 gün içinde 2 kötü film izlemeyi hak edecek ne yaptı, gerçekten çok dramatik bir şey. Kim der ki bu filmin yönetmeni olan Steve McQueen, bir kaç sene sonra 12…devamıVe yine kötü bir film ile karşı karşıyayız. Bu gözler 3 gün içinde 2 kötü film izlemeyi hak edecek ne yaptı, gerçekten çok dramatik bir şey. Kim der ki bu filmin yönetmeni olan Steve McQueen, bir kaç sene sonra 12 Yıllık Esareti çekecek ve Oscar olacak hey hey de hey...
Evet, bu filmi oturduğunuz gibi izlemeniz hiç mümkün değil. Bu filmi izlemek için Britanya siyasal tarihini bilmeniz lazım. Yetmiyor IRA'yı, UDA'yi bilmemiz lazım. Yani, ben sadece film izlemek isteyen insanım belki arada bir yerde "Aaa" filan demek isteyen bir insanım. Bu filmi izlemeden önce neden ben Britanya siyasal tarihini araştırma ihtiyacı hissedeyim değil mi?
Hayatımda ilk defa olmayan bir şeyi eleştireceğim. Bu benim için bir ilk olsa da yapabileceğim inanıyorum. Evet, filmin bir senaryosu... Yok. Çok ilginç bir şey ama filmin gerçekten bir senaryosu yok. İlk 40 dakika, toplam 10 replik var. Geri kalan sahneler, sessiz çalışan süpürge gibi. Böyle dümdüz sağa sola bakıyoruz. Filmin ortalarında rahip ile ana karakter ararsında uzun bir konuşma geçse de Britanya siyasal tarihini bilmediğimiz için, bu konuşmada bizim için "So Fucking What" 'dan ileri gidemiyor. Bu uzun konuşmadan sonra yine hiç bir replik yok. Kısacası bu filmin senaryosu totalde bir A4 sayfası kadar değilse, benim adım da Arda değil.
Filmin görüntü kısmına gelirsek, yine bizi bir şey beklemiyor. 1 saat 39 dakika'nin 1 saati gördüğümüz şeyler "bolca erkek poposu, bolca erkek pipisi, bolca kanlı ishal". Bakın 1 saat boyunca bu üçlüyü görmek, inan ki sanat değil. Yani sanat bu değildir, sanat bu olmamalı. Yine görüntü olarak acayip bir kısım da, filmin bir bölümünde 5 dakika boyunca koridor temizlenme sahnesi izliyoruz. Mesela bu 5 dakika boyunca gidip bir çay koyun, aileniz ile zaman geçirin emin olun hiç bir şey kaçırmazsınız.
Filmin en büyük hayal kırıklığı ise oyunculuk kısmında yaşanıyor. Sen ki koskoca Michael Fassbender'sin şu filmi nasıl kabul edip, filminden önce 40 kilo verdin mesela? Ben bu filmi izlerken 12 gram verdim diye vücudumdan özür diledim, sen kendi isteğin ile nasıl 40 kilo verdin. Onun harici tıpkı The Square'de olduğu gibi birden ortadan yok olan insanlar var. Bakın bu insanlar ölüyor mu ne oluyor bilmiyoruz. Birden yok oluyor. Sanki hiç filmde olmamış gibi, buharlaşiyorlar. Kimse de demiyor ki bu insanlara ne oldu yav?
Kısacası yoldan geçen her insanın biyografisini çekersek ne olur sorusunun cevabıdır bu film. Hiç bir yere bağlanmayan, hiç bir yere varmayan bu film tam olarak ne anlattığı kocaman bir muamma. Yani 1 saat 39 dakika boyunca hiç bir şey anlatmamak, gerçekten muazzam bir başarı olsa gerek.
Filmin hakkında tek olumlu yan Steve McQueen'ın nasıl bir hata yaptığını fark etmiş olmalı ki 5 yıl sonra 12 Yıllık Esaret gibi muhteşem bir film çekmiş olmasıdır. Onun harici tekrar söylüyorum ki bu film kocaman bir "olmamıştır".
Yüce yaradan bir daha böyle kötü filmler izlemeyi, bu aciz kuluna nasip etmesin.
1/10