Çok değişik bir konu, çok iyi olabilecek iken yönetmenin acemiliğinden mi yoksa heyecanından mi desek, bilemediğim bir şekilde sıradan kalmış bir film. Öncelikle bu film mide zorlayan bir film değil. Evet yer yer zorlayan kısımları var, ama çok aşırıya kaçan…devamıÇok değişik bir konu, çok iyi olabilecek iken yönetmenin acemiliğinden mi yoksa heyecanından mi desek, bilemediğim bir şekilde sıradan kalmış bir film.
Öncelikle bu film mide zorlayan bir film değil. Evet yer yer zorlayan kısımları var, ama çok aşırıya kaçan yanı yok. Aşırı iğrenç bir film de değil. Ters köşesi de olan bir film de değil, hatta filmin belirli bir noktasında tahmin edilebilir bir hale geliyor. Haliyle, film hakkında "ne filmdi ama" diyemiyoruz.
Filmin senaryosu aslında bir altın madeni. Gerçekten konu olarak çok rahat eğilip, bükülen bir senaryosu var. Belki de bu rahatlık yönetmenin, senaryoya kolay şekil verememesini sağlıyor. Özellikle ilk yarım saatte senaryosal anlamda güzel akıtmalar yapsa da, son yarım saatte kontrolü kaybetmeye ve senaryonun kontrolsüz bir şekilde oradan oraya sarkmasına neden oluyor. Başka bir yönetmenin elimde bu senaryo çok daha deli dehşet bir şey olabilirdi.
Filmin görüntüsel anlamı ise tatmin etti diyebiliriz. Zaten konusal anlamda, kameraya pek müsait bir film olmasa da bir kaç küçük kamera hareketleri ile kalbimi şöyle bir titretti doğrusu. Fakat renk paletinden yoksun, öylesine yaratılmış ambiyansı bu titretmeleri yarı yolda bıraktiriyor.
Oyunculuk ise tam bir Fransız klasiği bizi karşılıyor. Her Fransız filminde olmazsa olmaz bir tane eş cinsel oyuncu var. Bu olaya takıntılı filan değilim ama, gerçekten Fransiz yönetmen olmanın ilk koşulu filmlerde mutlaka eş cinsel bir oyuncu oynatmak. Neyse bu gereksiz detaydan sonra filmin başrolu olan Justine (Garance Marillier) şirinliği ile kalbimizi mest etmesinin yanında, başrolü de kaldırabilmesi kalbimizi derin yalnızlık limanlarina sürüklenmesine neden oluyor. Bunun yanında Alexia (Ella Rumpf) da hiç de fena olmayan oyunculuğu, filmi güzel yapan detaylardan biri.
Ve gelelim filmin en olmuş kısmına. Müzikler. Evet bir altyapının, bir filmi kurtarması çok ilginç gelse de bu filmi ipten alan en büyük faktör doğru zamanda doğru yerde giren müzik oluyor. Hep göz ardı ettiğimiz bir olgunun, bu filmde sıyrılması sıradan bir izleyici olarak beni mutlu ediyor.
Sonuç olarak, 36 yaşında olan Julia Ducournau, yönetmenlik kariyerinin başında, oldukça umut vaad eden bir yönetmen. Bu dönemde, film adı altında izlediğimiz Çin işkencelerine baktığımızda Raw tam anlamı ile olmasa bile, iyi niyetten kurtaran bir film.
7/10