Bu dizi hakkında baya kafa yordum. Bu sebeple bu yazım biraz uzun olabilir. Lütfen sonuna kadar okuyup fikrinizi siz de belirtin. Zira pek tabi yanılıyor olabilirim. Öncelikle görsel ve işitsel bir kitlesel iletişim aracı olan televizyonun pazarlama ve propaganda amacıyla…devamıBu dizi hakkında baya kafa yordum. Bu sebeple bu yazım biraz uzun olabilir. Lütfen sonuna kadar okuyup fikrinizi siz de belirtin. Zira pek tabi yanılıyor olabilirim. Öncelikle görsel ve işitsel bir kitlesel iletişim aracı olan televizyonun pazarlama ve propaganda amacıyla kullanıldığını hepimiz kabul ediyoruz. Bu matematik kadar gerçek bir şey. Buna komplo teorisi gözüyle bakmak biraz çocuksu bir yaklaşım olur. Peki ulusal bir TV kanalının maximum ulaşabileceği potansiyel izleyici sayısı ne kadar olabilir diye düşünecek olursak herhalde o ülkenin vatandaşlarıyla ya da ölçeği biraz daha açıp o dili konuşan insanlar kadar olabileceğini söyleyebiliriz. Yıllar içerisinde Ulusal kanallarda yayınlanan bazı TV serileri o kadar beğenildi ki İnternet ortamında tüm dünyada izlenir oldu. Amatör şekilde dizilerin altyazıları hazırlandı, forum sitelerinde paylaşıldı vs. Akabinde bu işin ulusal sınırları aştığı ve global pazara hitap edebilecek işler olabileceği görüldü ve Netflix gibi platformlar hem bu TV yapımlarını satın alarak bünyesine kattı hem kendi yapımını üstlendiği projeleri global pazarda müşterilerine sundu. Hem de kendi dilleriyle alt yazı ve dublaj seçenekleriyle.
Şimdi konuda biraz geriye dönerek bir örnekle medya gücünü tekrar ele alalım.
Sadece ülkemizde değil dünyanın her ülkesinde hükümetler medya üzerinde baskı kurmak ve söz sahibi olmak ister. Bunun sebebi pek tabi en büyük kitlesel iletişim aracı olan TV yoluyla kendi propagandalarını yapmak, halka iyi görünmek bir şekilde halkın güvenini ve oy sayılarını taze tutmak artırmaktır. Bunu kimi zaman ana haber bültenlerinde yaparlar, kimi zaman prime time bir dizide alt metin olarak bilinç altımıza işlerler. Şimdi ulusal çapta böyle bir gücü elinde bulunduran ve kısıtlı bir kitleye hitap eden hükümetleri bir kenara bırakıp gelelim Netflix e ve onun yapımı olan Blackmirror a.
Kara Ayna!
Aslında İngiliz Chanel 4 kanalının yapımı olan dizi kısa sürede popüler olmasından sonra Netflix tarafından satın alındı ve tüm haklarıyla birlikte bu platforma geçti. Netflix abone sayısını da burada belirtmek iyi olacak. Bu ay itibariyle 183 milyon abone. Bir abonelikten ortalama izleyici sayısını 2,5 kişi olarak alsak 457 milyon kişiye ulaşmaktan bahsediyoruz. Bu arada 2,5 kişi ortalaması oldukça iyimser bir ortalama! Neyse gelelim "Kara Ayna" ya. Dizinin manifestosu insanı kara bir aynadan kendiyle yüzleştirmesine dayanıyor. Genelde distopik, fantastik bilimkurgusal öğeler barındırıyor. Çoğu zaman yakın gelecekle ilgili karamsar tablolar çizen dizinin bölümlerinden kısa süre sonra, işlenen konunun gerçeğe dönüşmesiyle ilgili haberler duymaya başlıyoruz. Bu korkunç bir şey. Tüyleri diken diken eden bir öngörü. Mü?
Ya da 457 milyon kişiye önceden alışması için gönderilen gerçek geleceğin fragmanları mı? Bu paradoks hollywood sineması için de yıllardır tartışılsa da son dönemde Netflix özelinde Lgbti öğelerin istinasız tüm yeni yapımlarında bulunması bunu kanıtlar nitelikte. Bence Blackmirror bu "gelecek fragmanı" fikrini en net hissettiğimiz yapım. Şimdi sorum şu, dünyayı bir şekilde hepimiz kendimize göre değiştirmeye çalışıyoruz. Genelde iyi insanlar olduğumuz için iyi şeyler yapmak istiyoruz. Ancak tahmin edersiniz ki herkesin iyisi herkes için iyi olmuyor. Sizin elinizde 457 milyon kişiye (yani şimdilik 457 milyon bu rakam her saniye binlerce yeni üyeyle artmakta) ulaşma şansı olsaydı. Onların bilinç altına neyi yerleştirmek isterdiniz? Ya da büyük resimde bize kabullendirilmek istenen şey nedir? Var mı fikriniz?