Hereditary ile Dram-Gerilim sinemasında yeni bir çağ başlatan Ari Aster'in ikinci filmi Midsommar, bir kez daha Ari Aster'e derin sevgiler beslememize neden oluyor. Öncelikle Ari Aster'den bahsetmek gerekirse. İnanılmaz umut vaad eden bir yönetmen. Yaşının henüz 33 olması ve inanılmaz…devamıHereditary ile Dram-Gerilim sinemasında yeni bir çağ başlatan Ari Aster'in ikinci filmi Midsommar, bir kez daha Ari Aster'e derin sevgiler beslememize neden oluyor.
Öncelikle Ari Aster'den bahsetmek gerekirse. İnanılmaz umut vaad eden bir yönetmen. Yaşının henüz 33 olması ve inanılmaz deneysel sinema görüşü olmasından dolayı benim geleceğini en merak ettiğim yönetmenlerden biri. Eggers, Peele ile birlikte Dram-Gerilimde bambaşka bir boyut açmalari, rutine düşmüş sinema dünyasında yepyeni bir soluk getiriyor.
Midsommar bir ayrılık hikayesi filmi aslında. Psikolojik olarak zor günler yaşayan Dani, sevgilisi Christian ve arkadaşlarının Yaz Dönüm festivaline İsveç'e gitmesi ile başlıyor. Bu haliyle oldukça basit görülen senaryo, Aster'in elinde güneşin hiç batmadığı topraklarda, aydınlık Dünyada buram buram gerilimi bize sunuyor. Aster bu gerilimi, senaryonunun ana iskeletinin kadın-erkek arası ayrılık dramasi üzerine kurması ve bu iskeleti gerilim elementleri ile süslemesi, filmin senaryosunun muazzam bir noktaya çıkarıyor.
Filmin görüntü yönetmenliğini yapan Pawel Pogorzelski, tıpkı Hereditary'de olduğu gibi muhteşem bir iş çıkarıyor. Ari Aster'in çocukluk arkadaşı olan Pogorzelski'nin muhteşem kamera hareketleri filmi inanılmaz bir düzeye taşıyor. Bunun yanı sıra tek mekan kullanması ve bu mekanın açık alan olması, bol bol uzun çekimler ile anlatımı güçlendirmesine sebep oluyor.
Filmin oyuncu kadrosu ise tam gençler meydanı. Aster, Hereditary'de yaptığı oyunculara güç verme işini bu filmde pek tercih etmemesi filmi bir derece kötüye götürse de, özellikle Florance Pugh'un beklemediğim ölçüdeki muhteşem performansı filmi tek başına sırtlıyor. Bunun yanında Jack Reynor'un da olması gerektiği yerde, olması gerektiği gibi oynaması, filmin senaryosal açıdan yükselirken, oyuncusal anlamda ezilmemesini sağlıyor.
Filmin müzikleri tam bir etnik şölen. Filmin olması gereken yerlerde giren etnik müzikler filme inanılmaz bir renk katıyor. Bunun haricinde Aster'in Hereditary'de muhteşem başardığı tansiyon yükseltme ritimlerini, bu filmde de başarı ile uygulaması, filmin tam anlamda film olmasını sağlıyor.
Sinemanin klişeye sıkıştığı son zamanlarda Ari Aster gibi yenilikçi yönetmenlerin ortaya çıkıp, örümcek ağı bağlamış Gerilim türüne bambaşka bir soluk getirmesi, sinemaya bambaşka bir dinamik getirdiğini kabul etmek lazım. Sinemanin yeni prensler olarak kabul edilen Aster, Eggers, Peele gibi yönetmenlerin daha nice muhteşem filmlerini izlemeyi umut ediyoruz.
Kısacası, tamamen bir film olmayı başarmış bir küçük Hereditary'nin gölgesinde kalmış bu film benim için;
10/10w