Hafıza, toplumun büyük kesimi tarafından psikoloji biliminin konusu olarak görülüyor. Oysa hafıza, yalnızca bireysel değildir. Kişinin içinde yaşadığı toplum tarafından şekillendirilebilen bir kavramdır. Dolayısıyla sosyolojinin de bir parçasıdır. Faruk Karaarslan, Toplumsal Hafıza (unutmanın ve hatırlamanın sosyolojisi) konusunu yaklaşık 200 sayfalık…devamıHafıza, toplumun büyük kesimi tarafından psikoloji biliminin konusu olarak görülüyor. Oysa hafıza, yalnızca bireysel değildir. Kişinin içinde yaşadığı toplum tarafından şekillendirilebilen bir kavramdır. Dolayısıyla sosyolojinin de bir parçasıdır.
Faruk Karaarslan, Toplumsal Hafıza (unutmanın ve hatırlamanın sosyolojisi) konusunu yaklaşık 200 sayfalık bu kitabında 6 bölüm ile çok açık ve anlaşılır bir şekilde işlemiş.
Eğer herhangi bir ideolojinin, siyasal erkin ya da kimliğin fanatiklik derecesinde savunucusu iseniz bu kitabı okumak sizi rahatsız edecektir. Çünkü bu kitap, elinde güç bulunduran her topluluk, yapılanma veya kurum, insanlara kendi düşüncesini dayatma idealiyle toplum hafızasına müdahalede bulunmuştur diyor ve yer yer bu deyişi örneklendiriyor.
Kitabı okursanız doğumumuzdan itibaren maruz kaldığımız kimlik inşasını fark edeceksiniz.
Sevdiğim birçok bölüm var, bir kısmını paylaşacağım. Ayrıca kitapta ağır bir terminolojik dil yok. Okunmasını tavsiye ederim. :)
• Neyin hatırlanmaya ya da unutulmaya çalışıldığı Türkiye'nin mevcut durumunu anlamaya imkan sağlar.
• Zulme uğramış toplumların hafızasının canlı tutulması 'geleceğin tarihine hazırlık' yapılması anlamına gelmektedir.
• Bizim neyi, nasıl algıladığımız, içinde yaşadığımız toplumsal yapıdan siyasal sisteme, oturduğumuz eve, okuduğumuz kitaplara kadar bir dizi unsura göre değişkenlik göstermektedir.
• Büyük şehirlerin meydanlarında kurucu liderin anıtının olması; anıt her görüldüğünde bir ulusa mensup olunduğunu, bu ulusun bir kurucu ve kurtarıcı liderinin olduğunu hafızaya tekrar ettirmektedir. Bu durum bir kimlik edindirme politikası olarak görülebilir.
• Herhangi bir güç, toplumun hafızasını belli bir oranda etkileyebilir ancak bu dilediği zaman toplumun hafızasını silebileceğini ya da yeniden şekillendirebileceğini göstermez. Çünkü hafızanın tabiatında tam anlamıyla hatırlama söz konusu olmadığı gibi tam anlamıyla unutma da söz konusu değildir.
• Geçmişten söz edilmeyebilir. Bir aile, bir devlet bu konuda yasak uygulayabilir ancak anıları taşıyan özneler topyekun yok edilmedikçe (ki bu korkunç sonu Nazilerin Yahudi soykırımı bile gerçekleştiremedi) anılar sadece belli ölçüde ve biçimsel olarak yok edilebilir.
• Modernite, kendisinden kurtulması ya da koşulsuz benimsenmesi gereken bir yapı değildir. Modernite kendisinden kaçamayacağımız bir olgudur.
• Belirli ahlak ve görgü kuralları ya da politik erk tarafından üretilmiş ideolojiler, yasalar vb. gerek görünür bir şekilde gerekse operasyonel kodlar halinde her kişiye sosyalleşme sürecinde dayatılır.
• Her otorite, kendisine mensup olanı, mantıki tutarlılığı olmasa dahi, belirli eylemleri yaptırabilecek kadar iktidar sahibi olduğunu göstermek ister.
• İnsanların müziğine, kültürüne, yaşam tarzına yasaklar koyan siyasi otorite hayatın karşısında daima tuhaf duruma düşmüştür.
• Yer adlarının değiştirilmesi dil üzerinden hafızanın yeniden inşa edilme çabasının göstergesidir.
/ Savaşların, kitlesel ölümlerin, sürgünlerin, göçlerin; tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar yaşandığı bir çağda insan olmak, insanca yaşamak ve hafızamıza tutunmak zorundayız. /