Komşu ülkenin, karanlık çocuğu Lantimos'un bana göre en güzel ve en kendini yansıttığı filmidir Dogtooth. İlk iki uzun metrajında pek de başarılı olamayan Lantimos, 3. Filmi ile benim çizgim budur mesajı vermiştir. Filmi anlatmadan önce biraz Lantimos'u anlatmakta fayda var.…devamıKomşu ülkenin, karanlık çocuğu Lantimos'un bana göre en güzel ve en kendini yansıttığı filmidir Dogtooth. İlk iki uzun metrajında pek de başarılı olamayan Lantimos, 3. Filmi ile benim çizgim budur mesajı vermiştir.
Filmi anlatmadan önce biraz Lantimos'u anlatmakta fayda var. Çünkü Köpek Dogtooth, Lobster ve Killing of a filmlerinde ortak paydalar aslında direkt Lantimos'un hayatının bir aynası. Lantimos'un babasız büyümesi ve 17 yaşında iken annesini kaybetesi, belli ki onda büyük bir ailevi eksiklik bırakmış. Her üç filmde de inanılmaz bir aile yapısı eleştirisi var. Aile yapısının sanıldığı daha kutsal olmadığını, baba otoritesinin sağlam olmadığı ya da anne sevkatinin belirli koşullar altında olduğunu yüzümüze vura vura gösteriyor. Sonuç olarak Lantimos, tıpkı Haneke gibi toplumun en kutsal yapılarının çok da kutsal olmadığını söyleyecek kadar cesur, aynı zamanda Lars Von gibi şiddetin bir sınırı olmaksızın en üst noktalarda gösterecek kadar cesur bir yönetmen.
Gelelim filme.
Dogtooth, aslında bir dış dünya eleştirisi. Kendi dünyaları içinde, kendi kelimeleri ile kendi ahlak inanışlar ile kendi tanrıları ile yaşayan bir aile komedisi. Evet film aslında bir komedi filmi. Kelimelerin, gerçek anlamda kullanılmadığı, garip ödül-ceza sistemlerinin olduğu bir komün ortamı filmi. Bu komedi unsurunun altında geniş toplumun bize aşıladığı sex, ensestlik gibi ayıplarını, kime ve neye göre ayıp olduğunu işlemesi filmin senaryosal anlamda güzel bir noktaya çekilmesine olanak sağlıyor. Filmin sonuna doğru sisteme baş kaldırı ve insanın temel ihtiyacı olan özgürlüğü oldukça metaforik bir dil ile anlatması da filmi güzel kılan bir başka detay.
Filmin görüntü yönetmenliğini yapan Bakatakis içinde bu film bir deneysel alan olmuş. Özellikle Killing of a'daki gibi geniş plan çekimlerden ya da küçük kamera hareketlerinden uzak oldukça basit bir kamera kullanması, belki filmi bir tık düşüren bir yapı. Fakat, bu basit kamera kullanımı (aynısını Lars Von'da çok sık yapıyor) filmin içinde olmamıza, ailenin bir üyesi gibi hissetmemize neden oluyor.
Filmin oyuncu kadrosuna uzun uzun değinmeye pek gerek yok. Çünkü bu filmde isimlerden öte, karakterlerin soğukluğu önemli. Bir kaç sex sahnesinin hiç de çekici olmayan bir şekilde, buz gibi çekilmesi ya da diyalogları oldukça soğuk ve bir kaç kelimeler ibaret kalması, görece kolay olsa da yapıca oldukça zor bir iş. Bu durum filmin o donuk yapısını donukta kalmasını ve atmosferin bu buhranda oluşmasını sağlıyor diyebiliriz.
Film, izlediğimiz en süper ya da en harika film değil. Ama tıpkı Dogville gibi izlediğimiz en değişik filmlerden biri. Lantimos'u belki de dünya sinemasına tanıtan hatta belki de Amerikan sinemasına doğru yol almasının ilk adımı bu film. Atmosfer yaratmadaki becerisinin diğer filmde de oldukça iyi başarmasi, bu becerinin bir tesadüf değil safi yetenek olduğunun ispatı belki de.
Sonuç olarak, Lantimos bir yönetmene göre oldukça genç ve oldukça önü açık bir yönetme. Dogtooth, akranlarına göre oldukça soğuk, oldukça az komik ve oldukça düşünmeye iten bir film.
Uzun lafı kısası. Bu film, benim için...
9/10