Tüm linç yeme ihtimalimi göze alarak girişiyorum bu yoruma. Ben filmi bahsedildiği kadar inanılmaz bulmadım ve hatta hayal kırıklığına uğradım. Filmin başından itibaren beni en rahatsız eden şeylerden biri oyunculuklar oldu. Kaldı ki bu film haricindeki performanslarını çok beğendiğim oyuncular…devamıTüm linç yeme ihtimalimi göze alarak girişiyorum bu yoruma. Ben filmi bahsedildiği kadar inanılmaz bulmadım ve hatta hayal kırıklığına uğradım. Filmin başından itibaren beni en rahatsız eden şeylerden biri oyunculuklar oldu. Kaldı ki bu film haricindeki performanslarını çok beğendiğim oyuncular bunlar... Bir noktada Zeki Demirkubuz’un oyuncu yönetimini sorguladım, yalan yok ve istemsiz Nuri Bilge ile kıyas yaptım bu zamana dek hep bu ikilinin kıyaslanmasına maruz kaldığım için. Nuri Bilge kesinlikle çok çok daha üst seviyede bana göre. Niyeyse bu film beni tatmin etmedi.
Senaryo insanı delirtir. İzlerken bipolar etti. Karakterlerin ruh halindeki dengesizlik olay örgüsü içerisinde gelişiyor tamam ama o kadar “sadece olaydan olaya” görüyoruz ki o karakter gelişimi neredeyse hiç yok. Kafam karıştı bazı yerlerde. Film aslında ağır değil bana kalırsa. Sadece gerçekten fazla sahne var ve kesik kesik bırakılmış hissiyatı yaratıyor. Yoksa ruh halimi çok etkilediğini, inanılmaz bir sanat kaygısı güdüldüğünü düşündüğümü söyleyemem. E haliyle bu da filme çeken bir durum değil. Yani sahneler ve hikaye o kadar kopuk kopuk ki ben bazen “Nereden nereye geldik, ne oldu şimdi ya?” diye sorguladım ve sürekli böyle hissettirmesi sıktı beni. Öyle akıcı, sağlam geçişleri yakalayabilmiş bir film değil.
Senaryo, insana “Aşk mı, takıntı mı?” sorusunu sordurmakta başarılı ancak ötesi var mı kestiremiyorum. Bekir’e çok pis ayar oldum ve hiç üzülemedim kendisine açıkçası. Empati de yapamadım, bilmiyorum. Bir yandan ölüyorum bitiyorum diyor, bir yandan kadının hem yüzüne hem arkasından demediğini bırakmıyor, üstüne taciz edip şiddet uyguluyor. E müstahak sana? Kadın seni niye sevsin, neden kabul etsin? Kadın zaten başkasına aşık ve tamam o adamın da Bekir’den aşağı kalır yanı yok, hatta belki daha da kötü ama zaten öyle bir adama aşıkken, niye onla eşdeğer sayılabilecek birine dönsün? Feci sinir oldum Bekir’in o derbeder hal ve hareketlerine.
Filmdeki olaylar gerçek hayatta yaşanabilecek şeyler olsa bile doğal bir akışın ustaca sağlanabildiğini düşünmüyorum. Bazı yerler çok zorlama geldi hatta bana ve açıkçası bu filmde Demirkubuz imzası olmasaydı bu kadar göklere çıkarılacağını da sanmıyorum. Tamam, kötü bir film değil zaten ama “Yok artık, bu bir başyapıt!” olunacak bir yanını da göremedim ben. Yönetmen ismi verilmese bana çok amatör bir film gibi gelirdi. Kaldı ki “Amatörce çekilmiş bir filme göre çok muhteşem yapım.” derdim o zaman ama hal böyle değilken de beklentimi karşılamadı açıkçası...
Not: Oyunculuklara ve akışa dair sevdiğim nadir sahnelerden biri Uğur ile Bekir’in sondaki sohbetiydi, zaten o da en popüler sahne.