Spoiler içeriyor
Öncelikle bu film herkese göre değil, bunu söylüyorum çünkü bi arkadaş incelemesinde bu filmi aşağılamış, içindeki sanatı görmezden gelerek filme "erkek pipisi ve poposu var, kanlı ishal var, senaryo yok, hikaye yok, oyunculuk yok" demiş, bu arkadaş neyin kafasını yaşıyor…devamıÖncelikle bu film herkese göre değil, bunu söylüyorum çünkü bi arkadaş incelemesinde bu filmi aşağılamış, içindeki sanatı görmezden gelerek filme "erkek pipisi ve poposu var, kanlı ishal var, senaryo yok, hikaye yok, oyunculuk yok" demiş, bu arkadaş neyin kafasını yaşıyor anlamadım cidden, gitmiş sağda solda ne kadar kült film varsa övmüş, festivale sokarsak belki tutar diyerek düşünülen saçma dram filmlerini de övmüş, yemin ediyorum deliricem hayatımın en verimli 1.5 saatlerinden birisiydi bu film ama bu kendini 'guru' olarak adlandıran kişi zevkimin içine etti.
O kadar kusursuz ki her şeyiyle, film ilk başlarda sizi boş diyaloglarla oyalamıyor, kesin ve net sahnelerdeki küçük detaylar size her şeyi açıklıyor, bu kısımlara "durağan" demişler, insan psikolojisini, mahkumların ve gardiyanların ne kadar acı bir biçimde çatıştıklarını, kişilerin amaçlarını ve bu amaçlar uğrunda yapabileceklerini, bazen olay aşırı hızlanıyor, ne olduğunu şaşırıyorsunuz ve bazen de yavaş çekimlerle olaylar ilerliyor lakin siz yine olana şaşırıyorsunuz, daha sonra da işin içine Michael Fassbender'ın oynadığı bir IRA üyesi olan Robert 'Bobby' Sands giriyor, onun sahneleri o kadar özenli çekilmiş ki, mimiklerini her saniye yüzümüze vuruyorlar, çünkü adam bile kendini hapiste hissediyor gibi, kendisi de yarı İrlandalı olan Fassbender filmde kullandığı aksan ile içimi eritti, bir de tüttürüşü var ki; kelebek görse açlık grevi yapar, Christian Bale'in Makinist filmindeki ve Mario Casas'ın El Practicante filmindeki kilo vererek farklı bir metod bulma çabalarını Michael Reis de denemiş ve acayip bir iskelete dönüşmüş, filmin ortalarında duraklamadan '15 dakika' süren tek açı bir konuşma sahnesi var, filmi izlerken bu sahneyi 3 kez başa sardım, o kadar iyiydi ki, sonlarında ise ölüm orucuna giren karakterimizin yaşadıklarını görüyoruz, tek kelime olmadan bile bu sahneler beni cidden sarstı, bazen ekrana bakamayacak kadar içim acıdı ve 66. gün gelince ise öbür tarafa doğru olan yolculuğu başlıyor, o da güzel film olabilir gerçi.
Konusu İrlanda'nın 'britler' tarafından çok kötü bir hale getirilmesini istemeyen direnişçileri ve bunların öykülerini anlatıyor, Deniz Gezmiş, Che Guevara gibi devrimcilerin yaşamlarına da benziyor, hapisanenin tek kıyafet kuralına uymayarak 4 yıl boyunca sadece battaniye ile geziyorlar, o arkadaşın erkek pipisi, poposu dediği yerler bu yüzden var, Yıkananma grevi de yapıyorlar, her yeri pisletiyorlar, kendi dışkısıyla duvarı boyayan da var, sevgilisinin verdiği parmak kadar fotoğrafa bakarak hallenen de var ama bu film günün sonunda bir sanat ve biyografi filmidir, adam demiş ki "biz IRA ne nereden bilelim, film saçma sapan tarih anlatıyor, bilmediğimiz şeyleri anlatıyor" bak kardeşim filmin amacı o değil ki, sana teşkilatı veya savaşı anlatmıyor ki, sana H tipi bir hapisanede çekilen özgürlük savaşını ve bozulan psikolojileri anlatıyor, senin bu filmi izlemek için ihtiyacın olan tek şey insan olmak, insani duygulara sahip olmak, sloganik bir film değil bu, beni en çok bağlama sebebi de ülkemizde aynı olayların olması ve göz ardı edilmesi, vizyona bile zor girdi bu film, mindfuck film mi istiyorsun, MaTeMaTiKseL olaylar mı istiyorsun, o zaman Gristofır Nolın abi yapıyosun bu işi diyerek onun filmlerini izle, David Lynch'den bi haber dolan dur etrafta, onun gibi bir usta yönetmenin/ressamın elinden çıkan eserlere de kötü diyen çok kişiyle karşılaştım gerçi, sırf anlamadıkları için filme leke atıyorlar, diğer muadili yönetmenler gibi herşeyi anlatmıyor diye beğenmiyorlar, tamam kardeş düşündüm de sen boşver normal dram filmlerine devam et, aç bi festival filmi bak keyfine.