“Sonuna dek izlenen yol insanı hiçbir yere götürmez. Bir dağın gerçekten dağ olup olmadığını anlamak istiyorsanız ona biraz tırmanmanız yeter. Dağın tepesine çıkarsanız dağı göremezsiniz.” Dune Prenses Irulan, Muad’dib: Aile tefsirleri
Spoiler içeriyor
Herkese merhabalar, uzun zamandır bir roman okumadığımı farkettim ve yaz için kendime bir kaç roman aldım. Kitabın konusuna biraz değineyim. Kitabımız gerçek yaşanan olaylar üzerine oluşturulmuş bir kurgu roman aslında. Atatatürk’ün Türk Tarih Tezini yazdırmasıyla başlıyor süreç ve kitabın 3.…devamıHerkese merhabalar,
uzun zamandır bir roman okumadığımı farkettim ve yaz için kendime bir kaç roman aldım.
Kitabın konusuna biraz değineyim.
Kitabımız gerçek yaşanan olaylar üzerine oluşturulmuş bir kurgu roman aslında.
Atatatürk’ün Türk Tarih Tezini yazdırmasıyla başlıyor süreç ve kitabın 3. Cildinde bulunan bilgilerin o günün şartlarında açıklanmaması gerektiği ve bunun çok daha sonra açılması gerektiğine karar alınıyor.
3. Cildin, Atatürk tarafından sır taşıyıcılarına verilerek, açılması gereken zamana kadar korunması için verilen mücadeleyi anlatıyor kitabımız.
Yazarımız çok sade bir kitap yazmış aslında. Sürekli merak duygusu uyandıran ve merak duygusu uyandıkça daha çok okuma isteği barındıran bir kitap.
Kitabın içinde bazı mantık hataları ve absürt durumlarda yok değil.
Tabi kedi-fare oyunu gibi sürekli bir kaçış hikayesi insanı baymaya başlarken, yazarımız tam da tasında bırakıyor kitabı.
Yazarımız bazı yerlerde sanki birazda zorlama olarak, gerçek olaylardan esinleneceğim diye gereksiz gerçek olaylara da değinmiş gibi de geldi bana.
Gayet güzel okunabilir bir polisiye romanı gibi aslında. Sizi sürükleyen bir çırpıda bitiren ve tam kıvamında bir kitap.
Gerçekçi olaylardan esinlenilmiş, biraz da siyasi bir polisiye romanı tarzında bir kitap.
Siyasi dediğime bakmayın öyle kitabın genel yapısının dışına çıkmıyor.
Ortada ülkemiz için önemli bir durum olduğu için tarihimizin siyasetçilerine de değiniyor elbet.
Okuduğunuz için teşekkür ediyorum.
Kitabı okuyup, ilk yorumu yapmakta ayrı bir güzel tabi.
Herkese merhaba , İnstagram’da eminim çoğunuzun karşına Şimşek Mcquen reels’ları ile karşınıza çıkan hesabı görmüşsünüzdür. Bilmeyenler için anlatayım kısaca. Boğaziçi üni. de okuyan admin, ünide prof. ile iddiya giriyor , Uçan Mcquen videosunun daha iyi bir pazarlama stratejisi olduğuna dair.…devamıHerkese merhaba ,
İnstagram’da eminim çoğunuzun karşına Şimşek Mcquen reels’ları ile karşınıza çıkan hesabı görmüşsünüzdür.
Bilmeyenler için anlatayım kısaca.
Boğaziçi üni. de okuyan admin, ünide prof. ile iddiya giriyor , Uçan Mcquen videosunun daha iyi bir pazarlama stratejisi olduğuna dair.
Ve 50 gün içinde 100 bin takipçiye erişmek zorunda.
Aslında biraz komik ama aynı zamanda düşündürücü de bir olay.
Sayfa 100 bin takipçi sayısının üzerine ulaşmış durumda. Ve admin görevini tamamlamış.
Şimdi bu durum benim garibime gitti.
Bu arkadaş hiçbir şey pazarlamıyor ki esasında .
Yani neden bir insan her gün uçan Mcquen videosu izlemek ister .
İşte bu noktada benim düşündüğüm şey , insanların bu hikayeye ortak olmaya çalışması , hikayenin bir parçası olmak istemeleri olabilir.
Sonuçta uçan Mcquen , takipçilere farklı bir şey sunmuyor.
Ve bazı videolar 1 milyon izlenmenin üstünde.
İnsanlar sırf belkide profesörü haksız çıkartmak için bile takip etmiş olabilirler ya da bir amaç uğruna çalışan bir insana yardım etmek istemişte olabilirler.
Benim görüşlerim bu şekilde .
Sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz acaba ?
Yorumlarınızı bekliyorum.
Merhaba herkese , Son zamanlarda dikkat seviyemizin düşmesiyle birlikte dizi-film izleme oranının da düşmesi hakkında bir kaç kelam etmek istedim biraz. Ben gerçekten böyle film izlemeye ortaokul 8’den sonra başladım diyebilirim. O zamanlar 2-3 günde bir mutlaka bir film izlerdim…devamıMerhaba herkese ,
Son zamanlarda dikkat seviyemizin düşmesiyle birlikte dizi-film izleme oranının da düşmesi hakkında bir kaç kelam etmek istedim biraz.
Ben gerçekten böyle film izlemeye ortaokul 8’den sonra başladım diyebilirim.
O zamanlar 2-3 günde bir mutlaka bir film izlerdim ve filmi izlerken sıkılmazdım.
Şimdi düşünüyorum da , o zamanlar da sosyal medya vardı ama hiç bu kadar dikkatimizi ve zamanımızı çalmıyordu sanırım.
Bunu söylüyorum çünkü ben o zamanlar bir filmin başına oturduğum zaman kimse yanıma falan gelmediğinde bir oturuşta filmi bitiriyordum. Hatta bir günde iki film izlediğim zamanlarda oluyordu.
Tabi zaman ilerledikçe üniversite sınavımın da yaklaşmasıyla bu izleme oranım azaldı elbette .
Ama asıl önemli olan kısım hepinizin bildiği ve yaşadığı Covid-19 dönemi.
O dönemden sonra genel manada insanlarda daha fazla dikkat eksikliği, daha fazla bir sosyal medya kullanımı artışı olmaya başladı.
Ya da herkes öyleydi de ben mi farklı görüyorum biledim.
Bu sadece bana mı böyle geliyor kendi yorumlarınızı da belirtirseniz sevinirim.
Velhasılı kelam , ben artık bir filmin başına oturup şöyle rahat rahat filmi bitiremiyorum .
Kimi zaman biriyle mesajlaşıyorsun , kimi zaman bir telefona bakayım derken yine sosyal medyada kayboluyorsun vb. olaylar .
Efendim esasında şimdi bazı kişiler diyebilir telefonu kapat , bildirimler kapalı olsun, internetten çık gibi söylemlerde bulunabilirler elbette ama sorun bu değil .
Nitekim asıl sorun bizim kaybolan dikkatimiz ve bir şeylerden de artık çok çabuk sıkılıyor oluşumuz ya da büyüdüğümüz için mi artık her şeyden sıkılır olduk anlayabilmiş değilim.
Yazımın sonuna gelirken söylemek istediğim ise hepimizin bir sosyal medya detoksuna ihtiyacı var bence keza şahsım içinde öyle.
İnsanlar artık İnstagram senin, Twitter benim o sosyal mecradan diğer sosyal mecraya atlarken hem değerli zamanlarını hem de değerli dikkatlerini kaybediyorlar.
Sizlerde değerli vakitlerinize ve dikkatinize sahip çıkın derim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim :)
Spoiler içeriyor
Merhabalar herkese , Şu instagramda filmlerden , dizilerden kesit paylaşan sayfalara bayılıyorum .Böyle bir de en heyecanlı yerinden bir kesit oluyor işte o zaman heh tamam izleyeyim diyorum :) Bu yazımda da Karşıma çıkan ve kafa açan bu film hakkında…devamıMerhabalar herkese ,
Şu instagramda filmlerden , dizilerden kesit paylaşan sayfalara bayılıyorum .Böyle bir de en heyecanlı yerinden bir kesit oluyor işte o zaman heh tamam izleyeyim diyorum :)
Bu yazımda da Karşıma çıkan ve kafa açan bu film hakkında biraz değinmek istiyorum.
Film düşük bir bütçeyle çekilmiş ve dar bir bütçeyle çok güzel bir film ortaya çıkmış.
Öncelikle film sıkıcı başladı diye yarıda bırakmayın lütfen.
Evet baştaki diyaloglar sıkıcı olsada film ilk 15 dk dan sonra asıl rayına oturuyor diyebilirim.
Bir diğer hususta oyunculuklara çok takılmayın derim , gerçekten bir yerden sonra kafanız o kadar dolaşıyor ki oyunculuklara çok fazla takılmıyorsunuz.
Yani bu filmi nasıl özetlesem , şöyleki bazen tv de gece 12 den sonra bir şeyler ararsınız izlemek için ve ucuz amerikan yapımlarına denk gelirsiniz ve o anda film gerçekten size güzel gelir.
İşte bu da o tarz filmlerden.
İzlerken bu adam hangisiydi? bu kadın o kadın mıydı? Sen hangi evdensin? Senin işaretin hangisiydi derken film gerçekten güzel geçiyor.
Bence paralel evren konusu güzel işlenmiş.
Eğer beyin yakan filmelerden hoşlanıyorsanız kesinlikle bir şans vermelisiniz derim ancak başlarda biraz sıkılmayı göze almalısınız.
Keyifli seyirler 🤩.
Spoiler içeriyor
Merhabalar , biraz uzun bir yazı oldu . Yazıyı anlık değil izlediğim bölümlerin sonlarında not alarak izlediğimden biraz karışık olmuş olabilir , keyifli okumalar diliyorum . Not: Çok fazla spoiler verdiğimden dolayı okumadan önce bir düşünün ,özellikle son cümlemde dizinin…devamıMerhabalar , biraz uzun bir yazı oldu .
Yazıyı anlık değil izlediğim bölümlerin sonlarında not alarak izlediğimden biraz karışık olmuş olabilir , keyifli okumalar diliyorum .
Not: Çok fazla spoiler verdiğimden dolayı okumadan önce bir düşünün ,özellikle son cümlemde dizinin final kısmına değindim bilginize.
Dizimiz iki genç üzerinden işlenen bir aşk hikayesi .
Sahnelerin arasında bağlantı olmayışı ve genel bir hikaye akışı olmadığı için diziyi izlerken zorlanabiliyoruz.
Sıradan , doğaçlama bir şekilde ilerleyen bir hikaye var aslında elimizde .
Ama bence en güzel tarafı da bu , yönetmen herhangi bir sahne ya da alakası olmayan konular üzerinden bir bütünlük oluşturmuş .
Bu belki başka kişilere sıkıcı gelebilir ki eminim gelecektir de ama benim hoşuma gitti diyebilirim .
Dizi içinde yer yer Connal karakterimizi , yapmadıkları yüzünden eleştirsekte onun da bir genç olduğunu , hayatı yeni tecrübe ettiğini de bilmek gerekiyor aslında yaptıklarını doğru kabul etmesekte .
Birazda bu durum oyuncuların oynadığı role göre yaşlarının büyük olmasından kaynaklanıyor tabii .
Ben özellikle Connal’ın üniversiteden sonra kendini geliştirmeye başladığını gördüm .
Lise de arkadaşlarının yanında korunaklı alanındayken , üniversite geçince kendisi biraz daha sudan çıkmış balığa döndü keza bunu ilk zamanlar kendi başına takılıp , sürekli kitap okumasından da anlayabiliriz ya da edebiyat dersinde yorum yapmaya cesaret bile edemezken ileriki safhalarda buna cesaret gösterip fikirlerini ortaya koyıyor .
Hatta bu asosyalliği yüzünden arkadaşının partisine bile gitmeyecekken , zorla gidiyor bir nevi .
Dizinin duygu yoğunluğu çok yüksek esasında .
Bazen söylenen sözlerden çok söylenemeyen ya da söylenmeyen sözler daha ağırdır ve bu durum seyircinin iliğine kemiğine kadar işliyor .
Yaşamadığımız olayların , anların duygularını içimizde hissedip bir kasvet oluşturuyor olması , duygu işlevinin sonuna kadar seyirciye geçtiğinin bir göstergesi aslında .
Bir diğer yandan Mariane’nin, Connel dışında ki insanlardan gördüğü sevgiyi görmeyip ayrıca da mazoşistleşmesi de ayrı bir durum . Bu bir nevi Connel dışında birini görmediğinin de kanıtı aslında .
Ailesinden gördüğü psikolojik baskıdan dolayı da acı çekmeyi alışkanlık haline getirmiş olması da var tabi ya da acı çekmediğinde , acı çekmeyi isteyebiliyor .
Tabi zamanla bu sorunu yavaş yavaş aşıyor .
Bir ara çiftimiz yaz tatilinde ayrılıyor , Connel iş bulamadığından ve kiralık evinin parasını ödeyemeyeceğinden dolayı memleketine dönüyor.
İlerleyen süreçte Connel , Marianne’den uzak kalıp yeni bir ilişkiye başlıyor , Connel bunun acısını çeksede yine de sevgilisi Helen ile güzel bir şekilde anlaşıp , yoluna devam edebiliyor bir süreliğine .
Aslında taşlar Rob’un intiharından sonra daha da oturyor yerine.
Marianne ve Connel duygularını daha rahat bir şekilde paylaşmaya başlıyorlar diyebiliriz .
Ve sadece Connel ile Marianne arasındaki değil diğer insanlarla da biraz olsun derinleşiyor .
Nitekim dizi aslında sadece dram/romantik bir dizi değil .
Esasında günümüz dünyasını da özetleyen bir dizi .
Günümüz ilişkilerinin ne kadar yüzeysel kaldığı , insanların etrafında dönen olaylara adapte olamaması , insanların sevgi ihtiyacı vb daha pek çok şey .
Ben sadece Marianne ve Connel üzerinden derin ilişkileri üzerne değil de ikilinin diğer insanlarla olan ilişkilerine de biraz daha detaylı değinilmesini isterdim .
Dizi o zaman daha bir anlamlı olabilirdi .
Mesela Marianne ve ailesinin arasındaki sorunun temel sebebi ne ? Connel neden arkadaşları arasında popülerken arkadaşlıkları daha derin değil? Ve benzeri pek çok soru tabi .
Ve diziyi izlediğinde insan şu cümleye daha da çok anlam verebiliyor esasında “Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir .”
Benim için dizide ki en güzel yanı ise karakterlerin gelişim süreci .
En hoşlandığım sahne ise 11. Bölümde Connal’ın ,Marianne’yi eve almaya gittiğinde ki sahnede yaşananlar.
O toy , sahiplenmeyen erkek yerine gerçek bir erkek gibi gidip Marianneyi evden alıyor ve abisini güzel bir şekilde uyarıyor.
Tabi dizinin sonu benim beklemediğim bir şekilde gelişti diyebilirim .
Connel Amerikaya gidecekken , Marianne neden Connel ile gitmeyip kasabasında kaldı?
Yeni bir hayat kurabilirlerdi belki de .
Çiftimizin istemeyerek ve anlaşarak ayrılması , herhangi bir çiftin kavga ya da aldatmayla ayrılmasından çok zor bir durum aslında .
Zaten , Bizi yaşayabilecekken, yaşayamadıklarımız bitirdi yoksa elimizde değilken hayal ettiklerimiz değil sözünün ağırlığını da hissediyoruz bu sahnede .
Okuduğunuz için teşekkürler .
Spoiler içeriyor
Merhaba , büyük umutlarla beklediğim bir filmden daha hayal kırıklığı ile döndüm maalesef . İlk önce az olan güzel kısımlarına değinip sonra filmin neden beklentimin altında kaldığına değineyim . 1-) Oyunculuklara değinirsek eğer Joaquin Phoenix gerçekten güzel bir oyunculuk çıkarmış.…devamıMerhaba , büyük umutlarla beklediğim bir filmden daha hayal kırıklığı ile döndüm maalesef .
İlk önce az olan güzel kısımlarına değinip sonra filmin neden beklentimin altında kaldığına değineyim .
1-) Oyunculuklara değinirsek eğer Joaquin Phoenix gerçekten güzel bir oyunculuk çıkarmış. Yanında Josephine rolünü canlandıran Vanessa Kirby de beraber gerçekten güzel ikili olmuşlar diyebiliriz.
Diğer oyunculuklarda değişkendi , yani bazen çok güzel iş yapan yan roller vardı bazen de bu nasıl oyunculuk dedirten oyuncular da vardı .
2-) Benim gittiğim sinema salonunun perdesi mi karanlıktı yoksa film mi karanlıktı onu tam çözemedim .
Ama film görsel açıdan çok güzeldi diyebilirim.
Bir tarih filminde böyle güzel sanat filmi tadında sahneler görmek güzel
Özellikle Fransanın kasvetli havası güzel yansıtılmış .
3-) En sevdiğimse , Napolyon rolünün gerçekten iyi yansıtılması . Yani ben Napolyonun hayatını öyle çok bakıp araştırmış biri değilim .
Sadece belli bir kaç başarısını ve birazda okuduğum kitaplardan biliyorum .
Yani yansıtılan Napolyon çok kasvetli bir roldü .
Eğer gerçekten Napolyonun karakteri buysa güzel yansıtılınış .
Karısıyla olan ilişkisi, sürekli melankolik bir hal .
Sanırım artık kahramanları gereksiz yere yücelten bir dünya sinemasından çıkılıyor
çünkü bu şekilde olunca insanlar kendisiyle özdeşleştiriyor sanırım .
4-) Özellikle Buzun üzerindeki Berezina ve filmin sonunda yenildiği savaş olan Waterloo savaşı güzel bir şekilde işlenmiş. Ben bu sahneleri beğendim.Gerek askerlerle iç içe olmasından , gerek yağmurun savaşı engellemesinden olsun güzel sahnelerdi
Ve gelelim kötü taraflarına filmin
Şimdi artık şunu söylemek istiyorum .
Bu tarz tarihi filmlerde çook uzun bir dönemi ele alıyorsanız işiniz gerçekten çok zor .
Sürekli aradaki önemli detayları atlamanız gerekiyor.
Bunu Atatürk (1981-1919) filminde de yakın zamanda gördüm .
Ayrıca sahneler arasında çok fazla kopukluk oluyor çünkü üstüne düşülmesi gereken yerde üstün körü geçersen seyirci bu kısmı anlamıyor ve hissetmiyor.
Eğer sen filmde Napolyonun yaptığı işleri , işte yaptım oldu tarzında anlatırsan kusura bakma ama bu iş olmaz .
Bu tarz uzun metrajlı ve dönemi çok uzun olan filmleri senaryo olarak çok iyi işlemek gerekiyor.
Film o kadar sıkıcıydı ki sırf sinemadayım diye izledim , evde olsam filmi kapatırdım .
Hatta sinemadan çıktığımda bir kaç kişinin de çok sıkıcı olduğuyla ilgili konuştuğunu duydum.
O kadar meraksız , o kadar heyecansız bir filmdi ki anlatamam.
Film içinde heyecan ve merak unsuru olmadığı için çok yavan kalmış maalesef.
Yav film çok durağandı , bakın durağan bir film yapabilirsiniz evet ancak 2 saat 38 dk durağan bir filmin içinde bizi duygusal ve heyecan olarak filmin içinde tutacak bir şey lazım seyirciyi ve bu başarılamamış .
Velhasılıkelam film , film değil bir belgesel tadında işlenmiş .
Ne bir duygu ne de heyecan vardı. Yani bazı belgeseller bile bu filmden daha heyecanlı :)
Ve son olarak , artık fragmanına göre filme gitmeyi bırakıcam . Yani filmin özetini gösteren şey fragmandır yani bir kitabın arkasında yazan kitabın tanıtımı gibidir ve oradan fikir sahibi olursunuz.
Ve fragmanları , filmin o kadar müthiş bir filmmiş gibi yapıyorlar ki anlatamam .
Sonra filme gidiyorsun fragmanla alakası yok bildiğin patates yani .
Belki film , Napolyonun karısı Josephine ile arasındaki ilişkiyi bu kadar derin işlemese daha güzel işlenebilirmiş . Bana birazda masraftan kaçmak için yapılmış gibi geldi şahsen.
Çünkü 2.38 saatlik bir filmde neredeyse 1 saati Josephine ayrılmış .
Tamam film için önemli bir karakter elbette ancak karısıyla yatak odası ilişkisi , zaferlerinden daha önemliyse bilemem yani .
Şimdi ben bu filmi açıp bir daha izler miyim hayır izlemem o zaman film olmamış demektir.
Ki zaten bir kere izleyenlerin ikinciyi açıp izleyeceğini sanmıyorum .
İzlemek istiyorsanız 3 saatinize yazık etmeyin he yok illa ben izlemek istiyorum derseniz , alın x2 ye öyle izleyin belki daha heyecanlı olur .