Spoiler içeriyor
• İlk önce söylemek istediğim şey kitabı tam zamanında, bahsedilen meselelerle alakalı kendimle tartışmam içerisinde olduğum bir dönemde okumuş olduğum. İlk bölümde Ömer hayatın amacının, insanların ne için yaratıldığının arayışı içerisinde. Kendi içimde de bu gibi tartışmalar olduğundan ya da…devamı• İlk önce söylemek istediğim şey kitabı tam zamanında, bahsedilen meselelerle alakalı kendimle tartışmam içerisinde olduğum bir dönemde okumuş olduğum. İlk bölümde Ömer hayatın amacının, insanların ne için yaratıldığının arayışı içerisinde. Kendi içimde de bu gibi tartışmalar olduğundan ya da benim de Ömer kadar yüksek olmasa da irademi kontrol edemiyor olmam onu anlamama, anlamaktan çok yakın hissetmeme sebep oldu. Bu kısmı nasıl anlatsam pek emin değilim. Ömer’in 1.bölümde yer verdiği düşüncelerini destekliyorum.
• Devamında olanlara tam olarak ruh eşi kavramıyla anlatılmasa da konu oraya getirilmeye çalışılmış. Ömer’in Macide’yi sadece gözlerine bakarak kendine bu kadar yakın hissetmesi ve onu anlayabileceğini düşünmesi beni şaşırtmaktan çok meraklandırdı. Böyle bir hissin nasıl olduğunu merak ettirdi. Tek bir kelime bile etmediğiniz bir insanın sizi anlayabileceğine yalnızca gözlerine bakarak anlamak ve karar vermek nasıl bir şey merak ettim.
• 5.bölümde Macide'nin hayata bakış açısını anlatan bir paragraf hakkında da bir şeyler söylemek istiyorum. Şöyle diyor;
“ Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yaradı? Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiği şekli kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat, daha makul değil miydi?”
• Tesadüflerin insanın hayatına çok büyük etki ettiğine inanıyorum. Hiç önemsemesen bile bir şekilde ufak detaylarla kazanılıyor bir şeyler, yaşanıyor bu hayat. Tesadüflerin bi' de insanların kendilerini sakladıkları ya da kendilerini buldukları ufak yerler olarak da değerlendiriyorum. Taksi şoförünün açtığı rastgele bir şarkının sözleri, bir etkinlikte denk geldiğiniz biriyle sohbet etmek, otobüse bindiğinizde yanlış durakta inmek gibi ufak, bazen sinir bozucu olan tesadüfler insanların bir şeylerden kaçmasına sebep olur gibi geliyor. Paragrafta bahsedilen göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler de tesadüflerin sonucudur.
• Ve kitabın 6.bölümü 60-61. sayfalarında Ömer'in yaşadığı bi' dejavu durumundan bahsediliyor. Bende yaşadığım hayatta çok ama fazlasıyla çok dejavu hissinin yaşayan birisi olduğumdan eleştirine bunu da eklemek istedim. Bununla alakalı farklı bir düşüncem var ama ne kadar mantıklı orası tartışılır. Benim yaşadığım dejavular genellikle rüyalarımda gördüğüm şeylerle oluyor. Üstümde ki bir ceketle evden çıkışım gibi bir anı rüyamda gördüğüm ve bunu o ceketin rengine kadar yaşadığımda böyle hissediyorum. Rüyalarımızın yalnızca rüya değil de aynı nedenle yaşadığımız başka bir evren olarak görüyorum. Yaşadığım şeylerin çocuğu çok önceden rüyamda görmem bana bu yaşadıklarımın da başka bir evren için bir rüya olabileceğini düşün dürttü. Bilmiyorum bu konu da emin değilim.
• Bahsetmem gereken asıl şey Ömer’in içinde bulunan bir şeytan olarak betimlediği iradesi. Bunu kendine itiraf ettiği yere kadar iradesini kontrol edemediğini birkaç şeyde görüyoruz. Mesela fakülteyi bitiremem eşinin sebebinin parasızlık olduğunu söylese de asıl sebebin içinde bir yerde onu dürtükleyen ve itimatsızlık yapmasına sebep olan bir hissin olması. Bu da gene iradesini kontrol edememesiyle alakalı çünkü fakülteyi bitirmek, okumaktan ziyade hocaların ve o dönemin üstatlarının sözlerini kabul etmemek daha kolay. Bunlara itimat etmek için iradesini kontrol edemiyor ve kolaya kaçıp onlarla aynı düşüncede olmadığını söylüyor.
• Beni etkileyen bir yerden bahsetmek istiyorum. 12.bölüm 127. sayfa da Macide tarafından şöyle bir şey söyleniyor;
“(...) Ben hayata bağlanmak için ona muhtacım, o idare edilmek için bana muhtaç.. (...) “
Yaşamak için birbirlerine ihtiyaç duymaları ve bundan tanıştıktan 1 hafta kadar sonra emin olmaları aşkın çok net olduğunu vurguluyor. Aşkın bu kadar emin konuşabilmesi ve tereddüt etmemesi hoşuma gitti açıkçası. Aynı paragrafta bir cümle daha geçiyor;
“(...) Birbirimize rastlamadan evvel ki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş.. (...) “
• 1 hafta görüştüğün bir insanın geri kalan hayatının her anında, hissettiğin her histe aradığı kişi olduğunu anlayabilmek nasıl bir şey, nasıl bu kadar çabuk emin olunabiliyor merak ediyorum ama bu duyguyu anlamam o kadar da zor olmadı çünkü bir örneğini canlı olarak görmüştüm. İzlediğim bir dizi de ana karakterler tanıştıktan 5 gün sonra evleniyorlardı ve erkek kıza tam da buna benzer bir cümle kuruyordu. Büyüleyici bir ilişkiydi.
• Macide ve Ömer’in ilişkisi devam ettikçe Ömer’in iradesini kontrol edemediğinden yaptığı hataların artmasıyla bahsi geçen şeytan daha da anlaşılıyor. Kitapta bahsedilen şeytanın irade olduğu çok bariz ortada. İradeni kontrol edersin ya da edemezsin. Kontrol edilmediğinde bir şeytan oluyorsa, şeytanın kontrol edilemeyen irade olduğunu söylemek daha doğru olur.
• Güçsüz irade sonuçlarını düşünmeden hareket etmek ister. Ömer’in Macide’yle birlikte alışverişe çıktığında para durumunu düşünmeden Şam’dan, vazo gibi eften püften şeylere heves edip almak istemesi gibi.
• İnsanın isteklerini iradesi yönetir. İrade güçlü olmadığında istekler artar ve anlamsızlaşır. Bu durumda insanların keyfi istekleri ve zevkleri de şeytan olarak sayılabilir. Amacı olan bir insanı amacından uzaklaştıran şeytan olarak algılanır. Peki ya amacı olmayan insanlar? Ömer gibi hayattan bir şeyler beklemeyen, zamanı ve zekâsını pul gibi dağıtan bir insan için keyfi istekler çok değerli bir hâl alır. Ömer için önemli keyfinin ne istediğiydi. Şeytan olarak anlattığı iradesini kontrol etmiyor ve tamamıyla ona uyyordu. Macide’yle karşılaştıktan sonra iradesini kontrol etmek istedi ama bu ikisini de sonuçsuz devam eden bir çabaya sürükledi. Merak ettiğim bir diğer şey Macide ve Ömer’in bu kadar kısa süre de birbirlerinden nasıl bu kadar emin olup birbirlerinde ne buldukları, gözlerine baktıklarında ne gördükleri.. Hissettikleri şey aşk mıydı yoksa yanılgı mı? Yaşadıkları şey Macide'nin Ömer’i iyileştireceğini sanmasından mı ibaretti?
• Benim kitaptan anladığım şey insanın iradesini kontrol edemediğinde hayatında değer verdiği kişileri kaybetme olasılığının yükselmiş olması. Bunun dışında Macide ve Ömer’in arasında ki birbirlerine bağlanmak için verdikleri çaba da dikkat çekiciydi. Yaşadıkları ilişki kısacası; Macide'nin Ömer’in hastalıklı ruhunu iyileştirme gir evini üstlendiği bir ilişkinin birbirlerine kendilerini anlatamamaları ve Ömer’in iradesini bir şeytana benzetmesinin Macide’yi de kendisini de kontrol edemediği olayların içine sokutuğu için bahane olarak kullanıp hayatlarının anlamsızlaşmasına ve ilişkilerinin son bulmasına sebep olmasını anlatmaktadır.
ALINTILAR:
“Bir insanı kendisi kadar, kendi düşünceleri, dertleri, korkuları ve noksanları kadar ne meşgul edebilirdi? “
“Şimdi genç kızın insana hayret veren müzik istidadı kadar, onu alakadar eden bir boyu, bir çift eli ve içinde birçok şeyler saklı olan gözleri vardı. “
“Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiği şekli kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat, daha makul değil miydi? “
“Güzelle yapmacık, lüzumlu ile özenti birbirine sürtünerek yaşamaktaydı. “
“Bir kompartımanda oturan ve birbirinin dilini bilmeyen iki insan gibi yavaş yavaş ve çekingen tebessümlerle anlaşmaya çalışıyorlardı. “
“Birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş.. “
“Ben sana rehber değil, ancak yoldaş olabilirdim, fakat yolu ikimiz de bilmiyorduk ve birbirimize yük olmaktan, birbirimizi şaşırtmaktan başka bir şey elimizden gelmiyordu. “
“Unutmayın ki dünyada en korkunç şey, ümidini kaybetmektir.”
“İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir. “
“Kim bilir... Belki uzak bir günde, büsbütün başka insanlar olarak tekrar karşılaşırız ve belki gülüşerek birbirimize ellerimizi uzatırız.. “