İran'ın Parazit'i diyebiliriz bu filme. Bunu fakirlikten kurtulmaya çabalayış temasını acı-tatlı bir şekilde işlediği için diyorum yoksa başka bir benzerlikleri yok. Süresi beni korkutmuştu, 2 saat 40 dakika boyunca durağan ve ağlak bir film izleyeceğim sanmıştım ama bu önyargımı bir…devamıİran'ın Parazit'i diyebiliriz bu filme. Bunu fakirlikten kurtulmaya çabalayış temasını acı-tatlı bir şekilde işlediği için diyorum yoksa başka bir benzerlikleri yok.
Süresi beni korkutmuştu, 2 saat 40 dakika boyunca durağan ve ağlak bir film izleyeceğim sanmıştım ama bu önyargımı bir güzel yedirdi bana film. Hiç sıkmayan çok akıcı bir film başına bir oturdunuz mu kalkmak istemezsiniz zaten.
Fakirlikten kurtulma temasının yanında aile, sülale kavramları da işlenmişti. Neticede İran komşumuz olduğu için bu temalar çoğumuza tanıdık gelmiş zaten sevmişiz. Burada işlenen aile çoğu ortadoğu toplumunda kaçınılmaz olarak görülen bir şey, ataerkillik bizde bu kadar ileri değil tabi ama hala hayatını yaşamak için babasının iki dudağının arasına bakan koca koca adamlar var, yani o kadar bariz bir fark yok.
Saygınlığı, etrafından bir kere olsun takdir toplayabilmeyi ailesinin saadetine tercih eden anne-baba figürü çok yerinde bir tespitti. Maalesef çoğu aile bu zihniyetle hareket etmekte. Buradaki baba da bu düşünce uğruna ömrünü ve kendi çekirdek ailesi arasındaki saygınlığını bozuk para gibi harcadı.
Ceşitlendirilmiş karakterler, bunların geçmişine dair mini tanıtımlar anekdotlar sayesinde kendimi o ailenin bir akrabası gibi hissettim. Leyla ile mutfakta kahve eşliğinde dertleşmek istedim, bunlara yaranılmaz canım boşver sen bunları diye. Leyla'yı pek bir sevsem de ruhen en yakın hissettiğim karakter Ali Rıza idi. Sana sarılmak isterdim Ali Rıza.
Şimdi bu temalardan bahsedince ağlak, karamsar bir film olacağını düşünmeyin yarısında çoğu çok tatlı ilerliyor, tebessüm ettiriyor. Her şey yerli yerinde abartısızdı. Sonlara doğru acılığı geliyor, güzel geliyor. Filmin çoğunu tebessümle izledim ama sonlara doğru burnumun direği sızladı. Tekrar izleyeceğim ve etrafıma izleteceğim bir film
8/10
Bu filme dair yapacağım yorumu Şükrü Erbaş seneleeeer önce yaptı. Ve yine haklı çıktı. https://www.google.com/amp/s/www.gzt.com/amphtml/nihayet/koyluleri-nicin-oldurmeliyiz-3579816 Filme dair önemli bir tavsiyem ise yalnız gitmeyin. Boğazım düğümlendi çok üzgün ve öfkeliyim ve dertleşip rahatlayacagim birisi yok. Mümkünse sağlam muhabbet edebildiğiniz entelektüel birikimine…devamıBu filme dair yapacağım yorumu Şükrü Erbaş seneleeeer önce yaptı. Ve yine haklı çıktı.
https://www.google.com/amp/s/www.gzt.com/amphtml/nihayet/koyluleri-nicin-oldurmeliyiz-3579816
Filme dair önemli bir tavsiyem ise yalnız gitmeyin. Boğazım düğümlendi çok üzgün ve öfkeliyim ve dertleşip rahatlayacagim birisi yok. Mümkünse sağlam muhabbet edebildiğiniz entelektüel birikimine güvendiğiniz birisiyle gidin. İyi bir ruh halinde değilseniz yanınızda birinin olması da sizi kurtarmaz...
Neyse filmde yapay kısımlar ve hızlı geçişler var ama güzel, çok güzel. Akşama moralimi yükseltecek bir şey izleyeceğim, beynimi uyuşturup yaşadığım gerçekliği unuttursun
Yahudi miti olan Golem'in etrafında yazarın edebiyat yeteneğini döktürdüğü, o ince süslü diliyle her türlü duygu ve olayı en güzel haliyle okuyucuya aktardığı pek hoş bir kitap. Gotik edebiyat seviyorsanız vakit kaybetmeden okumanız gereken mistik karanlık ve sürükleyici bir roman.…devamıYahudi miti olan Golem'in etrafında yazarın edebiyat yeteneğini döktürdüğü, o ince süslü diliyle her türlü duygu ve olayı en güzel haliyle okuyucuya aktardığı pek hoş bir kitap. Gotik edebiyat seviyorsanız vakit kaybetmeden okumanız gereken mistik karanlık ve sürükleyici bir roman. İyi ki bu yazarla tanismisim. Kitap hakkında daha detaylı inceleme gotik romanları incelediğim Instagram hesabım
" gotikokur "da mevcut. Hesabımda hem edebiyat hem film incelemelerine başladım devamı da gelecek. Sayfama bir göz atın derim
Spoiler içeriyor
Malum ekim ayı münasebeiyle sürekli korku filmi izliyorum. Önce Evil Dead'in muhteşem orijinal eski halini izledim. Şimdi de bunu... BOL SPOİLER VAR İZLEMEDEN OKUMA Sen tut mistik bir filmi slasher türüne çevir o da yetmez gibi her yeri kan banyosu…devamıMalum ekim ayı münasebeiyle sürekli korku filmi izliyorum. Önce Evil Dead'in muhteşem orijinal eski halini izledim. Şimdi de bunu...
BOL SPOİLER VAR İZLEMEDEN OKUMA
Sen tut mistik bir filmi slasher türüne çevir o da yetmez gibi her yeri kan banyosu yaptır. Filmin son 15 dakikası hariç gerçekten vasat bi filmdi. Eski filmde plastik makyaj olduğunu bilmeme hatta ekranda da belli olmasına rağmen atmosferden daha çok korktum ve gerildim.
Yeni çevrimimizde kızımızın uyuşturucu bağımlısı olmasını sevdim. Grubun o rahatsız edici izole ormana gelmesi ve orda kalmakta ısrar etmesi için mantıklı bir sebep verdi. Tabi kızımıza inanmamaları için de.
İlk filmde de bodruma kitlenen "kız kardeş" bu sefer uslu uslu beklemedi mi sizce de? Ayrıca şeytanlaşmış karakterin mahzendeyken çok fazla gösterilmesi korkutuculuğunu azalttı ve onun çıkmaya çalışmadan durduğunu bilmek karakteri sıradanlaştırdı.
Kitabın daha fazla gösterilmesi ve süregelen bir hikâye olduğunun başta da anlatılması iyiydi. O Witch-craft olaylarını gösterdikleri ilk sahne falan iyiydi baya.
Karakterlerimiz şeytanlaştığı zaman pek korkutucu gelmediler. Zaten yönetmen kanın çok korkunç olduğunu düşünüyor ki görünüşü sesi falan bıraktı her yeri yerli yersiz kan yaptı. Bunu da o kadar çok yaptı ki bi süre sonra o da sıradanlaştı. Eğer bundan biraz kaçınsaydı finaldeki kan yağmuru sahnesi çok etkileyici olacaktı.
Filmin diğer kahramanı ise KOLİ BANDI :D
Evet göğsünüze en az 10 santimlik bir cam saplandı ve onu çıkardınız mı? Korkmayın, koli bandı yapıştırın.
Kolunuzu ve kemiğinizi et keseceği ile kesmeyi başardınız mi? Korkmayın, koli bandı var!
En son adam darbeyi alınca yine koli bandı yapıştıracak diye bekledim de neyse ki yapmadı :D
Filmde abi bilmi savunuyo eyvallah da bacının içinden 3-4 kişilik ses çıkıyor gözleri sarı oluyor sen hâlâ elinde iğneyle dolaşıyosun, aynen sakinleştiriciyle düzelir kesin.
Ses kullanımına gelince, elbette sesi de bir korku malzemesi olarak kullanmak gerekir ama kulak sağlığımı da düşünmek zorundayım ya. Yordu yani. Zaten yönetmen yalnızca korkutmayı değil rahatsız etmeyi de amaçlamış. Ne kadar başardı tartışılır.
Ormandaki meşhur saldırma sahnesi ilk filme göre başarılıydı. Fakat bu sefer orman daha pasif kalmış gibiydi.
Ayrıca filmi son 15 dakikası ve öncesi olarak ikiye ayırmak isterim. Her şey bitti sanarken şeytanın vazgeçmeyip yerin altından ikonik bir şekilde çıkması çok iyiydi. O sahnedeki kan yağmuru, kızın kırmızı elbisesi, kırmızı araba ve ışıklar falan çok iyi bir sinematografisi vardı ve beni filmin tamamından daha fazla gerdi ve korkuttu.
Son dakikaların hatrına 5.5 veriyorum hadi zorlasak 6 olur.
Çok uzattım biliyorum ama bence önce ilkini izleyin ya da ilkinden daha bi keyif almak için önce bunu izleyin, size kalmış.
Bana bu filmi bir şair önerdi. Onun sayesinde izledim. 🌸 Didem Madak Grapon Kağıtları kitabında bu filmden "seyrederken çok ağlamıştım" diye bahsediyor. Bu müthiş kadın bahsediyorsa vardır bir bildiği dedim. Gerçekten de duru ve hüzünlü bir film çıktı. Meryl Streep…devamıBana bu filmi bir şair önerdi. Onun sayesinde izledim. 🌸
Didem Madak Grapon Kağıtları kitabında bu filmden "seyrederken çok ağlamıştım" diye bahsediyor. Bu müthiş kadın bahsediyorsa vardır bir bildiği dedim. Gerçekten de duru ve hüzünlü bir film çıktı.
Meryl Streep çok iyi bir oyunculuk sergilemiş. İlk yarısı daha durağan akarken ikinci yarıdaki o geçmişe dönüş, filmi daha akıcı ve etkileyici kılmış.
Didem Madak' a teşekkür ediyorum. 🌸
İnsanları memnun etmek çok zor. Böyle kaliteli bir film çekseniz bile "vAkİT kAyBIyDı" yorumu yapılabiliyor. Öncelikle filme eski dönemde geçen savaş filmi izleme gibi bir niyetle başlarsanız tabiki sıkıcı bulacağınızı söyleyeyim. Kral Arthur adını görünce "Aha bunda kan vardır, aksiyon…devamıİnsanları memnun etmek çok zor. Böyle kaliteli bir film çekseniz bile "vAkİT kAyBIyDı" yorumu yapılabiliyor. Öncelikle filme eski dönemde geçen savaş filmi izleme gibi bir niyetle başlarsanız tabiki sıkıcı bulacağınızı söyleyeyim. Kral Arthur adını görünce "Aha bunda kan vardır, aksiyon vardır, kılıçlar çıkar kanlar akar" diye düşünüyorsanız gelmeyin, yok öyle bir şey.
Filmde aslında şövalye olmayan birinin bir şövalye gibi macera yaşaması ve şövalyelik erdemlerini bu sayede kazanması anlatılıyor. Tabi bu macera tamamen fantastik ögeler içeriyor. İngiliz Halk edebiyatında geçen bir hikâyeden uyarlanmış.
Merak uyandırıcı, mistik bir film. Yeri geldi heyecanlandım, yeri geldi çaresiz hissettim ama hep merak ettim. Dönemin havası da iyi verilmişti.
Görsellik deseniz zaten diyecek yok. Karanlık atmosferi mistikliğine mistiklik katmış.
Ben sevdim, kaliteli bir 2 saat geçirdim:
8/10
Yerli Trainspotting'imiz sayılır bu film. Şu filmi Danny Boyle çekse yere göğe sığdırılmazdı. Zaman doğrusal bir şekilde akmıyor; bir bakıyoruz ilerideyiz bir bakıyoruz gerideyiz. Zamanın böyle sıçrayarak ilerlemesi ve kaygan olması seyirciyi diri tutmaya yaramış. Çekimler, kamera açıları gayet özgündü.…devamıYerli Trainspotting'imiz sayılır bu film. Şu filmi Danny Boyle çekse yere göğe sığdırılmazdı.
Zaman doğrusal bir şekilde akmıyor; bir bakıyoruz ilerideyiz bir bakıyoruz gerideyiz. Zamanın böyle sıçrayarak ilerlemesi ve kaygan olması seyirciyi diri tutmaya yaramış. Çekimler, kamera açıları gayet özgündü. Seyir zevki yüksek bir filmdi bana göre. Gemide'nin arka planını anlatıyordu bu nedenle Gemide filminden sahneler var arada. Yani öncesini anlatıyor diye tutup ilk bunu izlemeye kalkmayın; ben de bunu sonra izledim iyi ki öyle yapmışım.
Tam bir yeraltı filmi. Küfürler falan baya var. Aksi zaten mümkün olamazdı. Doktor karakteri yani Cengiz Küçükayvaz çok iyi bir performans sergilemişti, favorim o oldu. Genelde 90lar filmlerindeki genel sorun yan rollerin çok yapay olmasıdır fakat burda öyle pek gözüme batan bir şey yoktu.
Gemide'nin hiç de gölgesinde kalmamış ve öncesini çok güzel bir şekilde anlatıp tamamlamış. 7'yi hak ettiğini düşünüyorum. Hem çok dümdüz filmler yaptığımızdan yakınıp hem de böyle özgün filmleri yadırgamak, beğenmemek bence büyük bir tutarsızlık.
Keşke böyle filmler çoğalsa
7 hatta 7.5/10
İlk 30 dakika yine mi "Yaptım, ama bir sor niye yaptım?" temalı yeni moda kötüyle empati kurma filmi yapmışlar diye düşünmüştüm. (Tüm kötü, simsiyah karakterleri griye çevirdiler çünkü) Daha sonraki dakikalarda filmde kötülük vurgusu beni susturacak kadar fazla yapıldı. Özellikle…devamıİlk 30 dakika yine mi "Yaptım, ama bir sor niye yaptım?" temalı yeni moda kötüyle empati kurma filmi yapmışlar diye düşünmüştüm. (Tüm kötü, simsiyah karakterleri griye çevirdiler çünkü)
Daha sonraki dakikalarda filmde kötülük vurgusu beni susturacak kadar fazla yapıldı. Özellikle "Kötü kötüdür" vurgusunu sevdim. O siyah beyaz saçı, Cruella'nın içindeki iyi ve kötü karakterlerin sembolü olarak kullanmaları güzeldi. Hafif spoiler olacak ama Barones'i ezmek için yaptığı o şovlar, o kombinler neydi öyle ya cidden buram buram emek ve show vardı filmde. Emek showu vardı.
Emma Stone'un o bebeksi yüzüne kötülük olur mu hiç diye düşünüyordum ama mis gibi olmuş. Aferin kız sana.
Barones'imiz de kötü kere kötü olması itibariyle kötülüğe hasret kaldığımız şu günlerde ilaç gibi geldi. Karakteri sevdim. Çizgi filmde yoktu ama Artie'yi de ayrı bi sevdim, filmde hiç eğreti durmamıştı güzel karakterdi.
ÇOK ÖNEMLİ NOT: Çizgi filmini (One Hundred and One Dalmatians (1961)) izleyip öyle Cruella'yı izlerseniz filmden alacağınız keyif 2 katına çıkar çünkü bolca gönderme var aralarda. Hem çizgi film cidden acayip kaliteli süresi de kısa. Ama izlerken çizgi filme çok sadık kalmasını beklemeyin. Hikayeye yorum katılmış bence gayet güzel olmuş.