Martin Eden, en sevdiğim kitaptır. Uzun bir süre kitabın büyüsü bozulmasın diye filmi izlemedim. Sonunda izlediğimde ise açıkçası hayal kırıklığına uğradım. Kitaptaki Martin'i yansıtamadıklarını düşünüyorum. Kitabı okurken Martin'in acısını, hayal kırıklıklarını, yalnızlığını iliklerime kadar hissetmiştim ancak filmde bunu veremediklerini düşünüyorum.…devamıMartin Eden, en sevdiğim kitaptır. Uzun bir süre kitabın büyüsü bozulmasın diye filmi izlemedim. Sonunda izlediğimde ise açıkçası hayal kırıklığına uğradım. Kitaptaki Martin'i yansıtamadıklarını düşünüyorum. Kitabı okurken Martin'in acısını, hayal kırıklıklarını, yalnızlığını iliklerime kadar hissetmiştim ancak filmde bunu veremediklerini düşünüyorum. Filmin ilk yarısı fena değildi ama başarılı olduktan sonraki kısımda Martin'in duyguları ve tavırlarını kitaptaki gibi gösteremediler bence.
Ben filmdeki Martin'i kitaptakine göre çok agresif buldum. Kitabın sonlarına doğru Martin sessizce bir kabullenişle hayatına son vermeye karar veriyordu. Filmdeyse her şey çok agresifti. Martin tutkulu bir karakter bunu kabul ediyorum ama ölümüne giden kısımda bu kadar agresif değildi.
Yine de çok kötü bir film değil tabiki ama kitapta bulduğunuzu bu filmden beklemeyin. Belki kitabı olmasa sadece bağımsız bir film olsa bu kadar kötü bulmayabilirdik. Ancak çok büyük bir kitabı uyarlamaya çalışarak büyük bir işin altına girmişler ve beklentiyi karşılayamamışlar.
Kendi açımdan verimli bir döneme girdim sanırım. Çok fazla okuyor, izliyor ve bunlar üzerine düşünüyorum. Yeni yıl benim için iyi başladı. Kitaba gelecek olursak; feminist literatürden okuduğum bir kitap daha. Kitabı alalı uzun zaman oldu, kütüphanemde onu okumamı bekliyordu. Okumak…devamıKendi açımdan verimli bir döneme girdim sanırım. Çok fazla okuyor, izliyor ve bunlar üzerine düşünüyorum. Yeni yıl benim için iyi başladı.
Kitaba gelecek olursak; feminist literatürden okuduğum bir kitap daha. Kitabı alalı uzun zaman oldu, kütüphanemde onu okumamı bekliyordu. Okumak için doğru bir zaman diye düşünerek kitaba başladım. Açıkçası bu kitaba karşı çok büyük beklentilerim vardı ama beklentimi karşılayamadı.
Kitapta, evli ve 2 çocuğu olan ama çevresinin beklentilerini karşılayamayan Edna adında karakterimiz bizi karşılıyor. Edna, çevresindeki diğer kadınlar gibi kendisini tamamıyla eşine ve çocuklarına adayan fedakar, anaç bir kadın değil. Bu yüzden de çoğu kez çevresindekiler tarafından suçlanıyor. Bu suçlamalara karşı ondan bir alıntı buraya bırakıyorum:
"Temel olmayan şeylerden vazgeçerim; paramdan, canımdan vazgeçerim çocuklarım için. Ama kendimden vazgeçmem."
Edna'nın birine aşık olup bu aşk üzerinden bir nevi kendine dair uyanışını okuyoruz. Kendini keşfetmeye, bir kadın olarak haklarının farkına varmasına şahit oluyoruz. Ben karakterin uyanışının aşk üzerinden olmasından hoşlanmadım. Ayrıca karakterin bu uyanışı, kendinin farkına varması çok yüzeysel anlatılıyor. Ben karakterin psikolojisini öğrenmeyi, kafasının içinden geçen düşünceleri okumayı daha çok isterdim. Sade ve akıcı bir dille yazılmış ancak her şey çok yüzeysel. Bu yüzden karakterle pek ilişki kuramadım.
Yazar mekânlara dair güzel betimlemeler yapmış. Okurken rüzgarın yüzünüze değişini hisseder gibi oluyorsunuz. Özellikle final sahnesinde karakterin arkasında onu izliyor gibi hissettim.
Her ne kadar beklentimi karşılamasa da feminist literatürden şans verebileceğiniz bir kitap.
"Zorunlulukların boyunduruğundan kurtulup ileri doğru attığı her adım onu güçlendiriyor, bir birey olarak geliştiriyordu. Çevresine kendi gözleriyle bakmaya, hayatın derinden akan gizemini görmeye, kavramaya başlamıştı. Ruhu onu çağırırken, 'başkalarının fikirleriyle yaşamakla' yetinmeyecekti artık."
Her ne kadar realist bir insan olsam da içimde hep azılı bir romantik vardır. Bu yüzden bu tarz filmleri seviyorum. "10 Things I Hate About You" filmini izlerken aldığım tadı buldum bu filmde de. Her zaman hayatın ciddi yanlarını gösteren…devamıHer ne kadar realist bir insan olsam da içimde hep azılı bir romantik vardır. Bu yüzden bu tarz filmleri seviyorum. "10 Things I Hate About You" filmini izlerken aldığım tadı buldum bu filmde de. Her zaman hayatın ciddi yanlarını gösteren filmleri izlememize gerek yok. Arada bu tarz filmleri de izlemek lazım. İyi yapılmış bir romantik komedi size aşkın o müthiş güzelliğini gösterebilir.
Oyunculuklara diyecek lafım yok şahaneydi. Filmin atmosferi çok güzeldi, sizi içine çekiyor özellikle sonlara doğru çok hoş bir tat bırakıyor. İzlemek için çok neden var ama sadece Mathew McConaughey oynadığı için bile izlenebilir :)
Çok kötüydü. Öğrenci halimle şu filme 120 tl harcadım, paramı geri istiyorum ya. 2 ay önce 90 tlye Kuru Otlar Üstüne'yi izlemiştim. Bu film onun yanına yaklaşamaz bile. O filmden aldığım seyir zevki bir başkaydı. Bu arada kadıköy sinemasına sesleniyorum:…devamıÇok kötüydü. Öğrenci halimle şu filme 120 tl harcadım, paramı geri istiyorum ya. 2 ay önce 90 tlye Kuru Otlar Üstüne'yi izlemiştim. Bu film onun yanına yaklaşamaz bile. O filmden aldığım seyir zevki bir başkaydı. Bu arada kadıköy sinemasına sesleniyorum: 2 ayda 30 tl zam da yapılmaz yani.
Neyse filme gelirsek; 3 saat boyunca bizi boğan, nefessiz bırakan, daraltan saçma sapan erkek karakterlerin kafa ütülemesine maruz kalıyoruz. Ana karakterimiz bir kadın olmasına rağmen film boyunca bu berbat erkek karakterler kafa ütülüyor. Filmi izlerken hayatına giren her erkek tarafından hayatı biraz biraz mahvedilen bir kadını izliyoruz sanmıştım ta ki o finale kadar. Berbat bir finaldi. Üstelik bu berbat finali bize mutlu son olarak satmaları filmi daha da iğrenç bir hale getiriyor. Gereksiz uzundu, 2 saatte de bitebilirdi. Ayrıca 2023 yılında hâla taşradan İstanbul'a giden bir kadını ilk iş eskort olarak yazmak çok ucuz ve sığ bir hareket. Bu sahneler bayatladı artık. Miray Daner dışında oyunculukları da pek beğenmedim. Filmin tek güzel kısmı Doğu Demirkol'un dayak yediği kısımdı.
Zeki'nin cinsiyetçi olduğuna artık eminim ya.
Bu arada Nbc ve Ebru bu filmi izleyip iyi gülmüştür evlerinde dksjsksksösjsö
Spoiler içeriyor
Bence, çarpıcı bir filmdi. Genel olarak sakin ilerlemesine rağmen ağır bir film. Aslında film boyunca sadece konuşuyorlar diyebiliriz ama konuşulanların gerçekliği insana ağır geliyor. Hayatı boyunca baskı görmüş her kadın kendinden ufak bir parça bulabilir bu filmde. Film, 2018'de yine…devamıBence, çarpıcı bir filmdi. Genel olarak sakin ilerlemesine rağmen ağır bir film. Aslında film boyunca sadece konuşuyorlar diyebiliriz ama konuşulanların gerçekliği insana ağır geliyor. Hayatı boyunca baskı görmüş her kadın kendinden ufak bir parça bulabilir bu filmde.
Film, 2018'de yine aynı isimle çıkan bir kitaptan uyarlama. Kitap ise gerçek bir hayat hikayesine dayanıyor. Bolivya'daki Mennonitler adlı "tarikat" diyebileceğimiz bir toplulukta yaşananlar ele alınıyor. Mennonitler, modern toplumdan izole yaşayan,birçok şeyi redden dine dayalı bir topluluk.
Film genel olarak tek bir mekanda karşılıklı diyaloglar üzerinden ilerliyor. Film boyunca bir samanlıkta oturan birkaç kadın kendileri ve topluluktaki diğer kadınların hayatları üzerine vermeleri gereken bir kararı tartışıyorlar. Aynı zamanda kadınların bu tartışmasının tutanağını tutan bir de adam görüyoruz. Topluluktaki kadınlar bir süredir geceleri saldırıya ve tecavüze uğruyor ancak uyandıklarında hiçbir şey hatırlamıyorlar. Bunu topluluğun lideri yaşlı erkeklere söylediklerinde ise bunların kadınların başlarına gelebileceği, içlerine şeytan kaçtığı cevabını alıyorlar. Bir gece kızlar odalarına girmeye çalışan bir erkeği yakalıyor. Sonunda, bunu erkeklerin yaptığı ortaya çıkıyor. Bunun üzerine kadınların bir karar vermesi gerekiyor: Bunu yapan erkekleri affetmek, burada kalıp erkeklerle savaşmak ya da bu yerden ayrılmak. Film boyunca kadınların bu konudaki tartışmasını izliyoruz.
Filmde, bu topluluğun din inancında kadınların erkeklere itaat etmesi gerektiğine inandığını görüyoruz.Kadınların düşünmesi bile yasak. Toplulukta sadece erkekler okuma yazma öğreniyor, sadece onların söz hakkı var. Kadınların adı yok.
Film, her ne kadar gerçek bir hikayeden uyarlansa da bence filmdeki neredeyse her şey aynı zamanda bir metafor. Dinin, kadınlar üzerindeki etkisi, yobazlığın sonuçları, kadınların tarih boyunca nasıl sindirildiğine dair atıflar var.
Ben filmi sevdim. Karşıt düşüncelere rağmen seviyeli bir tartışmanın olabileceğini, her zaman kalıp savaşmak yerine bazen yeni bir yere gitmenin de bir seçenek olduğunu iyi bir şekilde göstermişler.
Dizi yokluğumda sıfır beklentiyle başladım ama favori dizilerim arasına girdi. Farklı bir havası var. Dizi, Kuzey İrlanda'nın Derry şehrinde geçiyor. Amerikan sitcomlarının o yumuşak havasının tam aksine dizinin kaotik bir arka planı da var. Kanlı pazar olaylarının, mezhep çatışmalarının yaşandığı…devamıDizi yokluğumda sıfır beklentiyle başladım ama favori dizilerim arasına girdi. Farklı bir havası var. Dizi, Kuzey İrlanda'nın Derry şehrinde geçiyor. Amerikan sitcomlarının o yumuşak havasının tam aksine dizinin kaotik bir arka planı da var. Kanlı pazar olaylarının, mezhep çatışmalarının yaşandığı bağımsızlık mücadelesi veren Kuzey İrlanda'da 5 lise öğrencisinin etrafında dönüyor. Bir yandan sizi eğlendiren bir yandan da dönemin kaotikliğini hissettiren bir yapım.
Çok çok sevdim. O kadar hızlı bitti ki :( Çok daha uzun olmalıydı. Ben sitcom izlemeyi çok severim ama bu dizi izlediğim diğer sitcomlardan farklıydı. Mizah anlayışları da bize çok benziyor. İzlerken çok eğlendimmm.
Herkes incelemesinde uzun uzun ele almış filmi. Ben ilk defa sığ bir açıdan yazıyorum incelememi. Başımı ağrıttı, kusma isteği uyandırdı, gerildim. Bunca şeye rağmen filmi bitirdim. Açıkçası tavsiye etmiyorum. Bu kadar irite edici bir film daha önce izlememiştim. Signe, tam…devamıHerkes incelemesinde uzun uzun ele almış filmi. Ben ilk defa sığ bir açıdan yazıyorum incelememi.
Başımı ağrıttı, kusma isteği uyandırdı, gerildim. Bunca şeye rağmen filmi bitirdim. Açıkçası tavsiye etmiyorum. Bu kadar irite edici bir film daha önce izlememiştim.
Signe, tam bir ruh hastasısın.
Okuduğunuz için teşekkürler.
Genelde sporla ilgili filmleri severim. Filmin sonunda kişinin/takımın ulaştığı başarı beni de onlar kadar tatmin ediyor. Film 2010 Evsizler Dünya Kupası'na ilk kez katılan Kore takımını anlatıyor. Filme başlarken güzel bir şey izleyeceğimi düşünmüştüm ama umduğumu pek bulamadım. Eğlenceli bir…devamıGenelde sporla ilgili filmleri severim. Filmin sonunda kişinin/takımın ulaştığı başarı beni de onlar kadar tatmin ediyor.
Film 2010 Evsizler Dünya Kupası'na ilk kez katılan Kore takımını anlatıyor. Filme başlarken güzel bir şey izleyeceğimi düşünmüştüm ama umduğumu pek bulamadım. Eğlenceli bir biyografi filmi çekmeye çalışmışlar ama olmamış. İzlerken başrol erkek karakter biraz sempatik geliyor onun dışında oyunculuklar fazla abartılıydı bence. Kurgu çok kopuk kopuktu. Her şey bir anda oldu bittiye getirildi.
Genel olarak sıkıcı buldum ve zar zor bitirdim. Tavsiye etmiyorum.
Spoiler içeriyor
Filmin ilk 40 dakikası güzeldi, gerilimi hissettiriyordu. Tam dananın kuyruğu koptu dediğimiz yerde bir anda arabasında şarkı söyleyen bir adamın sahnesine geçti. Bu karakterimiz 2. başrol. Bir süre boyunca onun hayatının detaylarına boğuyorlar, bu beni o gerilimli tempodan tamamen kopardı…devamıFilmin ilk 40 dakikası güzeldi, gerilimi hissettiriyordu. Tam dananın kuyruğu koptu dediğimiz yerde bir anda arabasında şarkı söyleyen bir adamın sahnesine geçti. Bu karakterimiz 2. başrol. Bir süre boyunca onun hayatının detaylarına boğuyorlar, bu beni o gerilimli tempodan tamamen kopardı . Bence bu karakter yerine filmin ilk 40 dakikasında yer alan erkek karakter 2. başrol olsaydı filmin seyir zevki daha yüksek olurdu.
Ana hikayeyi beğendim ve bence potansiyeli yüksek bir hikayeydi ama iyi işleyememişler. Bizi 2. başrolün hayatına gereksiz boğmak yerine evde yaşayan adam, evin altındaki mahzen ve bu oluşturduğu canavarın hikayesine yer verebilirlerdi. Film bittiğinde hikaye eksik kalmış gibi hissettirdi.