“Bazen düşünürüm, ne kadar garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?”
" - Bir düşün: İnsana onlarca, yüzlerce yıl merhamet, sağduyu ve mantık öğretip, onu bilinçlendirdim diyemezsin, her şeyin bir bedeli var. En önemlisi de bilinç. İnsanlar acımasızlaşabilir, hassasiyetlerini bitirebilir, kan, gözyaşı ve acı görmeye alışabilirler, tıpkı kasaplar ya da bazı…devamı" - Bir düşün: İnsana onlarca, yüzlerce yıl merhamet, sağduyu ve mantık öğretip, onu bilinçlendirdim diyemezsin, her şeyin bir bedeli var. En önemlisi de bilinç. İnsanlar acımasızlaşabilir, hassasiyetlerini bitirebilir, kan, gözyaşı ve acı görmeye alışabilirler, tıpkı kasaplar ya da bazı doktorlar ya da askerler gibi; ama hakikati bir kere öğrendikten sonra ondan vazgeçmek nasıl mümkün olabilir? Benim fikrime göre bu imkansız. Çocukluktan beri bana hayvanlara eziyet etmemeli, merhametli olmamı öğrettiler; okuduğum bütün kitaplar da bunu öğretti ve sizin kahrolası savaşınızdan zarar görenlere öyle acıyorum ki canım yanıyor. Ama işte zaman geçiyor ve tüm bu ölümlere, acılara ve kana alışmaya başlıyorum; gündelik hayatta da daha duyarsız, daha tepkisiz olduğumu ve yalnızca en kuvvetli itkilere cevap verebildiğimi hissediyorum, ama savaş gerçeğinin kendisine alışamıyorum, esasen akılsızca olan bu şeyi anlamayı ve açıklamayı aklım reddediyor. Bir milyon insan bir yerde toplanıp edimlerine haklılık kazandırmaya çalışarak birbirini öldürüyor ve hepsi eşit derecede hasta ve hepsi eşit derecede mutsuz. Delilik değil de ne bu?"
"Yine de, durum buysa, buna nasıl tahammül ediyorlar? Her günü pes etmeden, umutsuzluğa kapılmadan, intihar etmeden, hatta siyaset tartışmaya devam ederek nasıl atlatıyorlar? Bu kadar katı egoist olabilirler mi? İşlerin böyle olması gerektiğinden o kadar eminler ki kendilerinden bir kez…devamı"Yine de, durum buysa, buna nasıl tahammül ediyorlar? Her günü pes etmeden, umutsuzluğa kapılmadan, intihar etmeden, hatta siyaset tartışmaya devam ederek nasıl atlatıyorlar? Bu kadar katı egoist olabilirler mi? İşlerin böyle olması gerektiğinden o kadar eminler ki kendilerinden bir kez bile şüphe duymuyorlar mı? Eğer öyleyse, sanırım katlanmak daha kolay olabilir. Merak ediyorum, insanların böyle olup olmadığını ve onları mutlu eden şeyin bu olup olmadığını merak ediyorum. Bilmiyorum işte... Acaba geceleri rahat uyuyorlar mı, sabah dinç uyanıyorlar mı? Nasıl rüyalar görüyorlar? Yolda yürürken ne düşünüyorlar? Para mı?Eminim tek mesele bu değildir. İnsanlar yemek için yaşıyor sözünü duymuş olsam da para için yaşadıklarına dair bir şey duyduğumu hatırlamıyorum. Hayır. Fakat özellikle söyleyecek olursam... Hayır, bunu da anlayamıyorum. Düşündükçe daha da anlayamaz hâle geliyorum ve kendimi, yalnızca benim tamamen farklı olduğum şeklindeki korkunç, rahatsız edici düşüncenin saldırısına uğramış buluyorum. İnsanlarla genelde konuşamam bile. Neyi nasıl söylemem gerektiğini de hiç bilmiyorum."
Yönetmen de senarist de sevdiğim insanlar fakat film eksik kalmış gibi geldi. İyi ki kitabı daha önce okumuşum.. Veya keşke okumasaydım mı demeliydim bilemiyorum. Uyarlamalar illa sığ kalıyor fakat bu kadar olmamalıydı. Kritik noktalar es geçilmiş. Süre uzatılıp senaryo genişletilse…devamıYönetmen de senarist de sevdiğim insanlar fakat film eksik kalmış gibi geldi. İyi ki kitabı daha önce okumuşum.. Veya keşke okumasaydım mı demeliydim bilemiyorum. Uyarlamalar illa sığ kalıyor fakat bu kadar olmamalıydı. Kritik noktalar es geçilmiş. Süre uzatılıp senaryo genişletilse memnun olurdum.
Yeni bir şeyler denenmiş ama olmamış bence. Alışkın olduğumuz tat uzak kalmış. Oyunculuklar iyi, Zeki'yi de severim ama klasik garibanlık, Anadoluluk yoktu. Hikaye güzel ama yavan kalmış. Bu sefer NBC kazandı..
İzlediğim tüm savaş filmlerini unutuyorum bu bir başyapıt. Savaşın askerlerin yanı sıra halk üzerindeki etkisini de iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Gerildim, üzüldüm, sinirlendim, kalbim acıdı... Başrollerin nasıl olur da yıldızı parlamaz asla anlam veremeyeceğim. Erkek başrolün film çekilirken 14 yaşında olduğunu…devamıİzlediğim tüm savaş filmlerini unutuyorum bu bir başyapıt. Savaşın askerlerin yanı sıra halk üzerindeki etkisini de iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Gerildim, üzüldüm, sinirlendim, kalbim acıdı... Başrollerin nasıl olur da yıldızı parlamaz asla anlam veremeyeceğim. Erkek başrolün film çekilirken 14 yaşında olduğunu okudum, inanılmaz bir performans. Amatör olmalarına rağmen çok iyi mimik yapmışlar tüm duyguları alabiliyorsunuz, şimdilerde benim diyen aktörleri sollar tartışmasız. 1985 yılına göre gayet başarılı makyajlar yapılmış ve prodüksiyon hazırlanmış. Filmin sonuna da "Lacrimosa" yapıştırmışlar enfes olmuş. Yeni favori filmim ancak bir daha izleyebileceğimi zannetmiyorum çok etkilendim.
"Yaşamdan sıkıldığımı söylüyorum. Bunu söylemek, daha doğrusu bunu söylemeye hak kazanmak için otuz kırk yılın geçmesini bekleyemem. Sıkıldım işte... Yapacak hiçbir şeyim yok." Çokça yerin altını çizdiğim bir kitap. Bunu 18 yaşında yazmış olması ve iyi bir okulda sanat tarihi…devamı"Yaşamdan sıkıldığımı söylüyorum. Bunu söylemek, daha doğrusu bunu söylemeye hak kazanmak için otuz kırk yılın geçmesini bekleyemem. Sıkıldım işte... Yapacak hiçbir şeyim yok."
Çokça yerin altını çizdiğim bir kitap. Bunu 18 yaşında yazmış olması ve iyi bir okulda sanat tarihi bölümünü bitirip saat bölümünü seçip şu anda da mekanik saat ustalığını devam ettiriyor olması beni çok şaşırttı. Diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum.