Bugüne kadar hep desteklediğim bir sav vardı; cahil olmak güzel şey, mutlu mutlu yaşıyorlar. Öncelikle cahillikten kastedilen bilgisizlikten ziyade asıl anlam, bilinçlilik veya farkındalık durumudur. Gel gelelim desteklediğim bu sava. Üstünkörü şekilde aslında çok da mantıksız cümle değil. Üzerine düşünmem…devamıBugüne kadar hep desteklediğim bir sav vardı; cahil olmak güzel şey, mutlu mutlu yaşıyorlar.
Öncelikle cahillikten kastedilen bilgisizlikten ziyade asıl anlam, bilinçlilik veya farkındalık durumudur.
Gel gelelim desteklediğim bu sava. Üstünkörü şekilde aslında çok da mantıksız cümle değil. Üzerine düşünmem bugüne kısmetmiş. Düşündükten sonraysa desteğimi geri çektim. Neden mi? Fikirlerimle açıklayayım:
Mutluluk tartışmaları oldukça yaygın. Benim tavrımı yazacaklarımdan anlayacaksınızdır. Aklıma gelen soru, cahil insan gerçekten de mutlu olabilir mi? Bakıyorum, hayır gördüğüm kadarıyla mutlu değil. Çünkü hiçbir şeyin bir kere bilincinde veya farkında değil. Bazı bazı haz alıyor evet, acı çekiyor evet... Oysa böyle bir durum nasıl mutluluk kazandırsın. Mutluluğun bilincinde değilsen, acının bilincinde değilsen neye yarar, ne ayrıcalık onu insan yapar? Bilinçli haz duyar, ondan çok dahası acı duyar. Varsın bilinçli olup olan biteni kavramaya çalışabilme yeteneğine sahip olalım da acı duyalım.
Cahillik, bir kuş sürüsü gibi ezbere uçmaktan ibaret. Yazgıyı anlamaktan yoksun, kederine tapmaktan farksız.
Bazı zamanlar oluyor; insan kendiyle dünya arasındaki bağı kaybediyor. Sabah uyandığında o sersem bakış ve bilinçsizliğin etkisindeki düşünememe anı, insanın en huzurlu anı olabilir. Bu da her güzel şey kadar kısa sürüyor. Hayatta boşluğa düştüğümüz zamanlarda aklımıza bu gelsin. Aradaki…devamıBazı zamanlar oluyor; insan kendiyle dünya arasındaki bağı kaybediyor. Sabah uyandığında o sersem bakış ve bilinçsizliğin etkisindeki düşünememe anı, insanın en huzurlu anı olabilir. Bu da her güzel şey kadar kısa sürüyor. Hayatta boşluğa düştüğümüz zamanlarda aklımıza bu gelsin. Aradaki fark ise uykudan sonraki sersemlikte düşünememe durumu varken, boşluğa düştüğümüz anda düşünebilmenin ıstırap vermesidir.
Tarih bilmem kaç, yine eski sohbetlerimden bir yazıyla karşınızdayım: Evet evet, Camus da böyle diyor. Yaşamak gerek. Ama anlam arayışı, iyi ya da kötü olarak anlamlandıracaklarımızdan bizi uzaklaştırabilir. Hayatı hormonlar ve tatmin eden şey'lerden ibaret olarak görüyorum. Sizin gönderinize yaptığım…devamıTarih bilmem kaç, yine eski sohbetlerimden bir yazıyla karşınızdayım:
Evet evet, Camus da böyle diyor. Yaşamak gerek. Ama anlam arayışı, iyi ya da kötü olarak anlamlandıracaklarımızdan bizi uzaklaştırabilir. Hayatı hormonlar ve tatmin eden şey'lerden ibaret olarak görüyorum. Sizin gönderinize yaptığım yorum gibi, hayatı çok ciddiye alarak zorla mutsuzlaşıyoruz. Şöyle de bir durum var. Bir dualizm insanıyım da. Mutluluğu çok severken; mutsuz, melankolik, filozofist, umutsuz, karamsar kişilikten de istemsizce zevk alıyorum.
***
Ama sıkılıyorum da bazen iç dünyaya dönüp depresyon, melankoli...
Bu dönem daha iyi bir düşünceye geçiş yaptım. Dinim ile birlikte varoluşçu, absürdist bir sentezle mutsuz olmamak. (İlginçmiş)
Bazen derinlerden ziyade sadece bir basitlik yeterli olabiliyor. Örneğin bacağım için Allah'ın bir uyarısı diyebilirken basit bir olasılıkla başıma gelen kaza da diyerek canımın yanmasını 'normal ve basit' hayat kuralı olarak görüyorum.
***
Belki de bunlar yaşamak istediğimden kendime cesaret vermek için uydurduğum bahanelerdir. Camus'dan özetle;
"Ama kimi kez yaşamak için, intihar etmekten daha çok cesaret gerekiyor." (Mutlu Ölüm)
(17 Temmuz) Varoluşu yoğun olarak sorguladığım son zamanlarda aşırı huysuz, agresif ve mutsuz tavırla etrafıma da ateş saçıyordum. Bacağımı kötü bir şekilde kırdım. O andan bu ana kadar geçen süreç içinde, ilginçtir ki kırılgan olmama rağmen soğukkanlılıka, yine sorguladığım çok…devamı(17 Temmuz)
Varoluşu yoğun olarak sorguladığım son zamanlarda aşırı huysuz, agresif ve mutsuz tavırla etrafıma da ateş saçıyordum. Bacağımı kötü bir şekilde kırdım. O andan bu ana kadar geçen süreç içinde, ilginçtir ki kırılgan olmama rağmen soğukkanlılıka, yine sorguladığım çok şey oldu. Hayatın yüzüme çarpıttığı şey ise o agresif günlerimden birindeki anneme "ne işin bana düşsün, ne işim sana düşsün"ü hastane yatağımda yatalak olurcasına bağımlılık duymam oldu.
***
Bir yandan yediğim yemeğin güzel tadı, bir yandan da bacağımın yoğun ağrısı... Sağlıklı olabilmek bile hasta olduktan sonra tek başına bir amaç olabilir. Ama insanız ya iyileşip çektiğimiz acıları da bir kenara atıp anlamsız hayat diyerekten yaşama isteğim yok deme cürrettine sahip oluruz. Bu metnimden yola çıkarak;
"Tüm hayatımız bir sağa bir sola giden sarkaç gibidir: Istıraptan sıkıntıya, sıkıntıdan ıstıraba...
İnsan ıstırap yaşar elde edemediklerinin yokluğundan dolayı, sıkılır elde ettiklerinin verdiği hazzın geçiciliğinden dolayı…”
-Arthur Schopenhauer (alıntı; Andre Comte Sponville)
Hocamın Sorusu: Sana cevabını veremediğim bir soru sorayım Ali Furkan: Hazları seçerek mi yaşamalı? Hani insan birçok şeyden haz alabilir ya ölçü var mı kim koyuyor ölçüyü biz mi koymalıyız? Mesela kıkırdayan bi bebeğe bakmak da haz veriyor son model…devamıHocamın Sorusu:
Sana cevabını veremediğim bir soru sorayım Ali Furkan:
Hazları seçerek mi yaşamalı? Hani insan birçok şeyden haz alabilir ya ölçü var mı kim koyuyor ölçüyü biz mi koymalıyız? Mesela kıkırdayan bi bebeğe bakmak da haz veriyor son model bir arabaya sahip olmak da.
Haddimin cevabı;
Ben hayatın önümüze çıkardıklarıyla iyi ya da kötü olarak nitelendirdiğimiz her şeyi kabullenebilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Aslında doğanın sistematik işleyişi gibi insan yaşamı da karşımıza çıkanlarla sürecin kendisi. Anın tadını çıkarırsak, hayatı yargılamayı abartmazsak, aşk duyarsak (Camus'nun ifade ettiği gibi) ve bedenimizi, zihnimizi bir mekanikmişiz gibi sürekli kontrol altında tutmakta diretici olmazsak; istediğimiz olmasa bile yaşayabileceğimiz hazlar bizi hayatta (ayakta tutabilir demekten vazgeçtim. Çünkü her zaman ayakta kalmayı monotonlaştırmamak gerek.) tutabilir kanımca. Bu da irademizi saf dışı bırakmayı çağrıştıracaktır. Fakat iradeyi haddince kullanmadıktan sonra bir anlam kalamaz. Bizler buna cüret ettiğimiz ve kabullendiğimiz için bu kadar kolay, basit ve sistematik şekli böylece savunuyor olabiliriz.
"Hayat hiçbir şey değildir, itina ile yaşayınız.” Yabancı / Albert Camus
Kısa zaman önce mutluluk üzerine yapılan bir sohbet içerisinde bulundum. O anlarda aklıma gelen bir cümleyi paylaşmak istiyorum; Mutlu olmak, mutsuz olmamaktır. Bu ikisi arasında benim için çok fark var. Mutluluğa harcanan çaba, mutsuzluktan uzaklaşmak için harcanan çabadan daha da…devamıKısa zaman önce mutluluk üzerine yapılan bir sohbet içerisinde bulundum. O anlarda aklıma gelen bir cümleyi paylaşmak istiyorum; Mutlu olmak, mutsuz olmamaktır. Bu ikisi arasında benim için çok fark var. Mutluluğa harcanan çaba, mutsuzluktan uzaklaşmak için harcanan çabadan daha da yorucu bir hâl aldı.
Hemen hemen hepimiz cahilliğin mutluluk verdiğine dair ortak kanıya sahibizdir. Buradan da bilincin veya farkındalığın, mutsuzluk vereceği sonucuna varabiliriz. Peki mutsuzluktan kaçarak varacağımız mutluluk bize huzur verebilecek mi?
"Mutlu olmak değil artık dileğim, yalnızca bilinçli olmak." -Tersi ve Yüzü / Albert Camus