Aklıma geldiğinde "İzlediğim 100. diziydi ve.." diye başlayan bir cümlem olsun, özel olsun diye izleyeceğim 100. diziyi bilinçli olarak seçmek istedim. Halihazırda Halka'yı izlerken de şu şartlarda daha iyi bir 100 olamazdı diye düşünerek bu şekilde denk getirdim. İstediğim gibi…devamıAklıma geldiğinde "İzlediğim 100. diziydi ve.." diye başlayan bir cümlem olsun, özel olsun diye izleyeceğim 100. diziyi bilinçli olarak seçmek istedim. Halihazırda Halka'yı izlerken de şu şartlarda daha iyi bir 100 olamazdı diye düşünerek bu şekilde denk getirdim. İstediğim gibi de oldu, hep çok özel hatırlayacağım bir yolculuktu.
İzlediğim herhangi bir şeyle duygusal bağ kurduğumda her seferinde "Bu gerçek değil, kurgu; orada kameralar var, set ekibi var.." diye beni gerçekliğe döndürmeye çalışan annemle yan yana, yeri geldiğinde beraber ağlayarak, inanılmaz heyecanlanarak, gerilerek, gülerek ve işte bir sürü başka duyguyla ve başka hallerde izledik Halka'yı. Bir süre sonra karakterlerden birinin annesi gibi hissetmeye başladı. "Burada olsaydı sarılırdım şimdi" diye içli bir cümle kurdu bir ara. Muhtemelen "Bu gerçek değil, kurgu.." cümlesini söylemem gerekirdi ama "Onun yerine bana sarıl istersen" dedim.
Bu ülkenin kaderi bu, iyi şeylerin ömrü genelde kısa oluyor. Bununla baş edebilmek de şimdilik o kadarla yetinmek ve birgün daha iyisinin geleceğine inanmakla mümkün sanırım. Benim için yeterli bir 19 bölümdü. İnanılmaz bir 19 bölümdü. 100. dizim için çok özel bir 19 bölümdü.
Şarkı söyleyerek uyanıyorum. İçimden. Devamını getiremiyorum, zihnim bulanık. Gözlerim? Açamamışım daha. Lâl, şarkının adı. Müziği içime akıyor. Sözler yarım yamalak geçiyor aklımdan. Sertab Erener kulağıma doğru söylüyor ama nafile. Devamını getiremiyorum, aklım bulanık. Güneş? Doğmamış daha. Aynı günün akşam üstü.…devamıŞarkı söyleyerek uyanıyorum. İçimden. Devamını getiremiyorum, zihnim bulanık. Gözlerim? Açamamışım daha.
Lâl, şarkının adı. Müziği içime akıyor. Sözler yarım yamalak geçiyor aklımdan. Sertab Erener kulağıma doğru söylüyor ama nafile. Devamını getiremiyorum, aklım bulanık. Güneş? Doğmamış daha.
Aynı günün akşam üstü. Sevdiğim birkaç insan, hatırlanmaya değer bir günü sürdürüyoruz. Girdiğimiz yere dükkan diyeceğim. Dvd buluyorum birkaç tane, kartpostal seçiyorum. Hayır, girdiğimiz yer bir zaman tüneli. Hayır hayır, girdiğimiz yer bir anlam. Kasetlere denk geliyorum, bir Kayahan kasetini tutuyorum elimde bir süre. Sağlam görünmüyor, bırakıyorum gönülsüzce. Bir Özdemir Erdoğan kaseti, kenara ayrılıyor. Ve bir başkası. Bir Sertab Erener albümü. Lâl.
Rastlantı aşığıyım ben. Devamını getiremiyorum, aklım bulanık. Hafızam? Bayıldı bu âna.
Görünürde olayın filmle alakası yok. Ama bazı zamanlar böyle akıyor hayat. Bazen bir his başka olayda yineliyor. Yakaladığın heyecan hatırlatıyor kendini yeri geliyor da. Bu film, biraz böyle bir anı. Bu anı, biraz böyle bir film. Bu film bir anı ve tahmin edersiniz ki bu anı, bir film. Hikaye? Bitmedi daha.
Günün akşamında kaseti oynattım. İleri sardım, o müzik başladı. Radyoda yanık, içli bir keman. Sabah içime akan o müzik. Saklamak isteyeceğim bir andı, şarkıdaki o hafif cızırtılı sesi duyduğumdaki mutluluk. Özdemir Erdoğan kasetine kaydedilen yabancı şarkı bile bozamadı o dakikaları.
Biri bir şarkı söylüyor, başkasının hikayesi oluyor. Türkünün bir ağıt malzemesi olması gibi kimi zaman. Bir şiir, paramparça ediyor ne varsa içinde. Bir kitap, dolu yağdırıyor üzerine, yine gidip bir başkasına sığınılıyor. Bir film, karmaşık duyguları alıp önüne seriyor. Sarılıyorum tüm bu duygulara, duygularıma. Hepimizin. Hepimiz.
Benim olayım biraz bu, zamanla ilgili. Benim olayım biraz hislerimle sevgili. Bir an, bir olay, bir kelime ya da cümle. Bazıları yara. Alıp sarıyorum kalbime. Bazıları kara. Katıyorum bedenime. Öyle değil işte, izleyince bitmiyor. O kitap son sayfayı okuduktan sonra…devamıBenim olayım biraz bu, zamanla ilgili.
Benim olayım biraz hislerimle sevgili.
Bir an, bir olay, bir kelime ya da cümle.
Bazıları yara. Alıp sarıyorum kalbime.
Bazıları kara. Katıyorum bedenime.
Öyle değil işte, izleyince bitmiyor. O kitap son sayfayı okuduktan sonra kapanmıyor. O şarkı notalar duyulmadığında son bulmuyor. Duyuyorum hâlâ. Hâlâ izliyorum. Zihnimde hâlâ okuyorum.
Her an, her olay, her kelime ya da cümle.
Birer hatırası kalıyor yanımda hep. Bazen kârını ya da zararını bilmiyorum ama izin veriyorum hikayeme eklenmesine.
Bir şarkı bir filmi hatırlatıyor, bir dejavuyla gidiyorum tekrardan bir kitaba, bir diziyle paylaşıyorum bazı hisleri.
Böyle işte, biraz böyle bir film.
BAYILDIM. Film kültürü olarak geniş bir halkaya sahip değilim ve yetersiz olduğum bu alanı da yakın zamanda güçlendirmek istiyorum. Friends bittikten sonra yeni bir dizi heyecanımın olmadığını fark edip (duygusunu en yoğun şekilde yaşamayı seçen birey) film izlemeye verdim kendimi.…devamıBAYILDIM.
Film kültürü olarak geniş bir halkaya sahip değilim ve yetersiz olduğum bu alanı da yakın zamanda güçlendirmek istiyorum.
Friends bittikten sonra yeni bir dizi heyecanımın olmadığını fark edip (duygusunu en yoğun şekilde yaşamayı seçen birey) film izlemeye verdim kendimi.
Belki bir-iki tanesi hariç çok iyi filmler izliyorum, nasıl oldu bu?
Bugün bu filmi ve devam filmini izleyip herkese inanılmaz güzel olduğunu ve çok beğendiğimi ifade eden mesajlar attım. Herkes kim? Tartışılır.
Detaylar ya, detaylar. Bu kadar beğenmeme sebep olan ve hayranlıkla izlememi sağlayan şey detaylar aslında.
Bir gerilim filminin farklı duygu yoğunluklarının bu kadar fazla olması inanılmazdı. Muhtemelen herkes için aynı şeyi ifade etmeyen sahnelere daha duygusal anlamlar yükleyerek olayı fazla dramatize edişim de heyecanımı arttırdı.
Benim için bu seri harika bir iş.
İzlediğim en iyi gerilimlerden biriydi.
Bana eşlik ettiğin, sadece gerilim filmi izlemek istediğin ve bu filmi benim için altyazılı izlediğin için teşekkürler, anne.
Kalbim inanılmaz kırık. . . . . . (edit: Diziyi bir gece aniden Funda Arar-Yak Gel şarkısıyla eşleştirdim beynim ve kalbim arasında bir yerde. Beni, bir şarkıyı dinlerken çok alakasız bir şekilde fotoğraflarına baktığı şeyle ikisi arasında bağ kuranlar anlayacaktır.…devamıKalbim inanılmaz kırık.
.
.
.
.
.
(edit: Diziyi bir gece aniden Funda Arar-Yak Gel şarkısıyla eşleştirdim beynim ve kalbim arasında bir yerde. Beni, bir şarkıyı dinlerken çok alakasız bir şekilde fotoğraflarına baktığı şeyle ikisi arasında bağ kuranlar anlayacaktır.
edit2: Göksel'den Kurşuni Renkler geldi, abartma be bir şeyi de.
edit3: Fikret Kızılok-Ama Babacığdmjdjfjf bu şakaydı tamam.)
Gecenin bazı dilimleri çok müsaittir izlediğimiz/okuduğumuz/dinlediğimiz şey hakkında yüksek dozda hislenmeye. Derin ve ucu bucağı olmayan o sessizlik yavaş yavaş kaybeder soyutluğu içinde. Anlamlar kalır sadece, hisler mantıkla yarışır. Kazananı yoktur çoğu zaman, başlangıç ve bitiş çizgisi olmayan bu yarışın.…devamıGecenin bazı dilimleri çok müsaittir izlediğimiz/okuduğumuz/dinlediğimiz şey hakkında yüksek dozda hislenmeye. Derin ve ucu bucağı olmayan o sessizlik yavaş yavaş kaybeder soyutluğu içinde. Anlamlar kalır sadece, hisler mantıkla yarışır. Kazananı yoktur çoğu zaman, başlangıç ve bitiş çizgisi olmayan bu yarışın. Ya da vardır belki bilmiyorum, gece insanı değilim ben.
Ama işte o geceye kaldığım nadir zamanlarda, harika bir tat yakalamışsam eğer düşünür ve düşünürüm. Ucu bucağı olmayan o sessizlik, zamanın ve mekanın kaybolduğu o an değerlidir hep farkındalığa bir pencere açıyorsa.
Bugün Aslında Dündü. Hayır hayır, dün dündür, bugün bugün? O zaman, Süleyman hep başbakan hep başbakan hep Süleyman! Haydaa, Süleyman kim?
Bir filmden bahsedecektim, konu nerelere geldi. Gerçekten neresi burası?
Bugün Aslında Dündü. Tamamdır buldum.
Filmler çoğu zaman şiir gibi. Ne zaman ve hangi ruh haliyle izlediğimize göre farklı anlamlarını açıyor bize. Bu filmi sadece eğlendiren bir film olduğunu düşünerek noktalamak da var, her şeyin bizim elimizde olduğunu fısıldadığını duyarak da.
Filmin herkesi yakalayan bir tarafı vardır illa ki. Hepimiz rutin hayatlar yaşıyoruz ve hayatı başrol karakter gibi prova etme şansına sahip değiliz. Ama hemen hemen aynı seyirde devam eden bu döngü bir amaçla, bir heyecanla, bir anlamla bambaşka bir şeye dönüşür diyor film ve o olgunlaşma süreci harika resmediliyor.
Eski bir film olduğu için çok heyecanlıydım başlamadan önce. Çünkü eskiler öncüdür ve öncüler eskimez. (Neden ve nasıl diye sormayın bilmiyorum teşekkürler.)
93 yılına ait olduğu için afişini tolere edebildiğim ve modern klasik olan bu filmde, metaforlar hakkında uzun uzun konuşulmalı ve iradeyle her türlü değişimin yakalanacağı işlenmeli beyinlerimize.
Dolunayın etkisiyle savrulan ve hayatın anlamı ve amacı gibi olaylardan midesi bulanan birinin yazdığı manasız laflar, ne beylik cümlelerdi ama?
Yine de farkında olmak ve ara ara hatırlamak için kalsın buralarda.